Beşiktaş Eyleminde ‘Derin Devlet’ Izleri

[Haber-İnceleme: Kemal Devran]
Beşiktaş’ta 37’si polis 44 kişinin katledildiği 150’den fazla kişinin yaralandığı terör saldırısı, bir kez daha ‘derin devlet’ tartışmalarını gündeme getirdi. Saldırıyı ‘kapalı kutu’ bir terör örgütü olan TAK’ın üstlenmesi, ardından İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan’ın saldırıda kullanılan bombalarla ilgili açıklaması, bu kuşkuyu arttırdı.
Çalışkan, emniyetin tespit ettiği RDX, PETN ve TNT’den oluşan bomba düzeneğinin ancak ‘askerî envanterde’ bulunabileceğine işaret ederek, “Bunlar fabrikasyon tipi patlayıcılar. Yani bir devlet envanterine kayıtlı olması gerekiyor. Rahat bulunabilecek patlayıcılar değil. Bu da arkasında devlet desteği olduğunu gösteriyor” sözlerini kullandı.
Bu arada Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, bir TV programında Beşiktaş saldırganının ‘Suriye’den geldiğini’ duyurdu. ‘Sınır güvenliğini sağlamak adına’ Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’ye girdiğini ve günlerdir orada çatıştığını ise TV programındaki gazetecilerden hiçbiri sormadı elbette.
Bütün bu işaretler, saldırının tıpkı daha önceki terör saldırılarında olduğu gibi farklı amaçlarla kullanılacağı beklentisi oluşturdu. Suriye’ye yapılacak daha büyük bir müdahalenin zemini bu saldırı ile sağlanabilir. Ancak öte yandan, ‘derin devlet’ izlerini takip etmek, daha farklı bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
DERİN GÜÇLERİN KULLANDIĞI ÖRGÜT: TAK
Emniyet Müdürü’nün ‘arkasında devlet desteği olduğunu’ söylediği eylemi üstlenen TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) mercek altına alındığında ilginç bir fotoğraf çıkıyor ortaya. Üçüncü KCK iddianamesinde yer alan bir ‘gizli tanık’ ifadesinde, “PKK hiçbir zaman derin devletten habersiz iş yapmamıştır” deniliyordu.
Gizli tanık, devamında şöyle konuşmuştu: “PKK’nın TAK’ı kendisinden ayrı gibi gösterme çabası, derin devletin elini güçlendirmek içindir. TAK’ın yönetim kadrosu da militanları da tamamen PKK’ya aittir. TAK, derin eylemleri üstlenmek için uydurulmuş tabela isimdir, paravan şirkettir.”
Derin devletin yönlendirdiği TAK, son 1 yılda kritik gündemlerin arkasından düzenlediği 8 ayrı bombalı saldırıda 133 kişinin canına kıydı. Yüzlerce insanı da yaraladı. Amaçlarını ‘intikam’ olarak ortaya koyan TAK’la ilgili bugüne kadar adam akıllı bir soruşturma yapılmadı. TAK, PKK’nın savaş tarzını ‘hümanist’ bulduğunu ve savaşı Türkiye’nin her yerine yaymak gerektiğini savunuyordu. Ancak son bir yılda Türkiye’de rahat rahat eylem yapabilen TAK’ın kadrosuna ve işleyişine dair bildiklerimiz hayli sınırlı.
AVRASYACILAR İŞ BAŞINDA
Bu sırada bir başka ilginç açıklama daha geldi. Bugün tamamı tahliye edilmiş olan Ergenekon örgütü hakkında kitaplar yazan, derin devletle mücadele edilmesi gerektiğini savunan AKP milletvekili Şamil Tayyar artık farklı düşünüyordu. Tayyar geldiği noktayı A Haber’de, katıldığı programda şöyle açıkladı:
“Derin devlet kötü bir şey değil. Türkiye gibi bu zor coğrafyada bir ülkenin mutlaka derin devletinin olması lazımdır. (…) Şimdi diyoruz ki, Türkiye’de yeni bir derin devlet oluşturulacak. Bunlar milletten emir alacak.”
Tayyar’ı buna ikna eden nedir bilinmez. Ancak bir süredir çeşitli görüşlerden gazeteciler, AKP ile Ergenekon arasında bir ittifak olduğunu açıkça söylüyor. Bu ittifakın içinde yer alan isimlerin Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve siyasî görüşleri ona yakın bir grup emekli asker olduğu ileri sürülüyor. 2000’lerin başındaki Avrasya grubunun sözcüsü eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç’ın da bu kampta olduğu düşünülüyor.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Aydın Engin, 10 Mart 2014’te T24’teki yazısında Ergenekon ve Balyoz sanıklarının tahliyeleri karşısında şunları yazmıştı:
“Son tahliyeleri ise hukuk devletine uygun bir adım olarak değil, dünkü can düşmanları ile elele tutuşup Cemaatı köşeye sıkıştırmak isteyen AKP ile pabucun pahalı olduğunu görüp siyasal islamcı parti ile barış çubuğu tüttürmeyi yeğleyen dünün darbecilerinin zoraki nikahı olarak değerlendirmek bana daha doğru geliyor.”
BEŞİKTAŞ EYLEMİ VE İDAM SLOGANLARI
Beşiktaş saldırısından sonra ilginç bir kulis yazısı da Murat Yetkin’den geldi. Daha öncesinde “Ankara’da ürperten senaryo” başlığı ile Türkiye’de hem rejimi hem de ülkenin Batı ile iki yüz yıllık ilişkileri sonlandıracak Türkiye’yi dünya ekonomik sisteminden çıkartacak bir senaryonun konuşulduğunu yazmıştı Yetkin.
Yetkin’e göre Ankara’daki ‘lobi faaliyetinin’ hedefleri şöyle özetlenebilir:
“İdam cezasını geri getirelim, Avrupa Birliği (AB) Türkiye’yle ilişkileri keser. Böylece hem ilişkiyi kesen biz olmayız, hem de AB’nin demokrasi-insan hakları çerçevesinin bağlayıcılığından kurtuluruz. Borsa çökebilir. Bu da yönetiminizi zaten ‘bizden olmayan’ büyük şirketlerin ve yabancı sermayenin baskısından kurtarır. ABD ve NATO taleplerini kendi çıkarlarımızın pazarlığını yaparak kabul edelim. Bu da yönetiminize Batı’dan gelecek tepkilerin lafta kalmasını sağlar. Bu arada Başkanlık sistemi için daha güçlü bastırıp alın. Kendi iktidarınızda gerekirse Kürt sorunu dâhil ülke sorunlarını siz çözmüş olursunuz.”
Beşiktaş eyleminden sonra ise tecrübeli gazeteci Avrasya lobisinin ve ‘ürperten senaryo’nun güç kazandığını iddia etti. Özellikle de şehit polis cenazelerinde yükselen idam sloganlarını hatırlattı. Avrasyacı grubun Cumhurbaşkanı’na ‘doğrudan temas edebildiğini’ söyledi.
Son terör saldırılarına, idam taleplerine ve başkanlık rejimi tartışmalarına bir de bu gözle bakmak gerekiyor.
perinçek erdoğan