Kurban’a Giden Yolda 10 Nurlu Durak

YORUM | FAİK CAN
Ramazan-ı şerif bitti, ardından altı günlük Şevval oruçlarıyla Ramazan’ın nurani atmosferine bir kandil daha ilave edildi. Şimdi Kurban bayramı sath-ı mailine girdik. İmkânı olanlar Kurbanlarını, zalimlerin zulümlerine bundan sonra yeni kurbanlar verilmesin, masumlar tez zamanda zindanlardan, sürgünlerden kurtulsun duasıyla kesecekler. Akıtılan kurban kanlarını, masumların kanlarına, canlarına ve hürriyetlerine bedel saysın diye Rahmeti Sonsuz’a arz-ı halde bulunacaklar. Bu büyük fırsattan önce Rabb-i Rahîmimiz, dua ve teveccüh için kullarına paha biçilmez bir imkân daha sunuyor. Hani hep diyoruz ya, “bela ve musibetler Allah’a yönelmek, günahlardan arınmak ve kullukta derinleşmek adına önemli vesilelerdir; bu yaşadığımız süreç de pek çoğumuzun manen terakkisine, kulluk adına mesafe kat etmesine vesile oluyor” diye! İşte Kurban’a yaklaştığımız şu günler, bu sıkıntılı dönemde dualarımızın kabulü ve manevi terakkinin katlanarak büyümesi için paha biçilmez değerdedir.
Zilhicce ayı, hicri takvimde senenin son ayıdır. Aynı zamanda içinde Kurban bayramı ve Arefe günü başta olmak üzere bütün güzellikleriyle Hac mevsimini de de barındıran özel bir zaman dilimidir. Bu ayın ilk on gecesi, aynı zamanda Kurban bayramının öncesindeki on gecedir. Fecr Sûresi’nin başında “On geceye yemin olsun ki!” ifadeleriyle bahsedilen on gece, mana büyüklerinden kahir ekseriyetin görüşüne göre Zilhicce’nin ilk on gecesidir. Bu on gecenin onuncu günü, Kurban bayramının ilk günüdür. Önümüzdeki Salı gününü Çarşamba’ya bağlayan gece, Zilhicce’nin ilk gecesidir.

Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bu on geceyi kulluk adına çok iyi değerlendirmemizi tavsiye etmektedir.  Tirmizi’de rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurur: “Allah’a ibadet edilecek günler içinde Zilhicce’nin ilk on gününden daha sevimli günler yoktur. O günlerde tutulan her bir günün orucu bir senelik oruca, kıyam (namaz ve dua) ile değerlendirilen her bir gecesi de Kadir Gecesi’ne denktir.”
On gün sürecek bir sıyam (oruç) ve kıyam (gece ibadeti) maratonunun sonunda bizleri, Cenab-ı Hakk’ın Rahmet tecellisinin en günahkâr kulları bile ümitlendirdiği muhteşem bir buluşma günü olan Arefe bekliyor. Milyonlarca hacının Arafat’ta bir araya gelip vakfeye durduğu o gün, büyüklerimizin ifadesiyle “Gök kapılarının gıcırtısının duyulduğu” fevkalade bir zaman dilimi.  O günü dua ve ibadetle dolu dolu geçirmeli, Üstadımızın âdeti olan “bin İhlâs okumayı” ihmal etmemeli ve dualarımızı Arafat’ta yapılan samimi yakarışların içine katmalıyız.
Müslümanların ve hususiyle kadın, erkek bütün hizmet erlerinin duaya çok ihtiyaç duydukları bu dönemde, böyle bereketli bir zaman dilimini en verimli şekilde değerlendirmek, mazlum, mağdur, mahpus kardeşlerimize ve hizmetimize olan vefamızın gereğidir. Rabbimiz bizlere böyle bir kapı açıyorsa, o kapıdan girip kırık kalplerin, mahzun gönüllerin, yaşlı gözlerin halini arz etmek bizim en önemli işimiz olmalıdır.
Bu günlere özel ibadetler nelerdir?
Peki, bugünlere özel ibadetler var mıdır? Bu günlerin ve gecelerin özel bir ibadeti yoktur. Ama bu zaman dilimleri “ibadet için özel olarak” seçilmiştir. O halde, bu günlerde, ibadetlerin en önemlisi olan “namaza” hak ettiği değeri vermek, onu daha bir özenerek kılmak, namaza dair eksiklerimizi gidermeye matuf gayret etmek faydalı olacaktır. Onuncu günü Kurban bayramı olan bu dokuz günde ve ardındaki Kurban bayramı günlerinde bütün farz namazlarımızı imkân buldukça, biraz da imkânları zorlayarak ailece veya arkadaşlarımızla birlikte cemaatle kılmaya bakalım. Namazlarımızı bütün sünnet, nafile, müstehab ve âdâb denilen ayrıntılarına kadar tastamam eda etmeye çalışalım. Bir hadiste en hayırlı amellerden biri olarak işaret buyurulan “namazı vaktin evvelinde kılmak” düsturunu hayatımıza taşıyalım.
Yaz mevsiminin yavaş yavaş bittiği, gecelerin yeniden uzamaya başladığı bu günlerde “teheccüd” alışkanlığımızı yeniden kazanalım. Bu kutlu günler vesilesiyle başladığımız teheccüdü bir daha bırakmama azminde olalım. İhmal ediyorsak eğer, “evvabin namazlarımızla” da akşamlarımızı nurlandıralım.
Namaz tesbihatlarını, sabah akşam dualarını aksatmayalım. Bol bol Kur’an okuyalım.
Fetih Sûresi okuma âdetimizi gözden geçirip yeni paylaşımlarla tazelenelim. Cevşen her zamanki zırhımız olarak elimizden ve dilimizden eksik olmasın. Günlük tesbihlerimizi belirleyip tavizsiz okumaya çalışalım.
Tabii ki en önemli dua hazinemiz “Kulûbu’d-Dâria” bu günlerin de başköşesinde yerini almalıdır. Kulûbu’d-Dâria’yı paylaşarak da okuyabiliriz, içinden bazı hususi dualara da ağırlık verebiliriz.
Mesela, Arefe günü, İmam Zeynül’abidin Hazretlerinin “Arefe günü duasını” okuyabiliriz.
Hasan Basrî Hazretleri’nin “haftalık istiğfarlarını” her güne uygun şekliyle affımıza vesile yapabiliriz.
İmam Gazalî’nin “Hizbu’l-Hasîn ve Hizbu’l-Masûn” duaları, bela ve musibetlere karşı birer kale gibi sağlam sığınaklardır.
Abdülkadir Geylânî Hazretlerinin “Hizbü’l-Hıfz ve Hizbü’n-Nasr” duaları da mutlaka virdlerimiz arasında olmalıdır.
İmam Şâzilî’nin “Hizbu’t-Tams, Hizbu Darbi’t-tams, Hizbu’l-İhfâ ve Hizbu’n-Nasr” duaları da bugünlerde ve hemen her zaman yol arkadaşımız olmalılar.
Kulûbu’d-Dâria’da bulunan ve “Cünnetü’l Evliya” olarak yer alan kısa dua da ezberlense yeridir diyeceğimiz muhteşem bir niyazdır.
Ayrıca Muhterem Hocaefendi’nin “Bir Kırık Dilekçesi” ve bugünlerde okunmasına çok ehemmiyet verdikleri “Tevhidnâme” de olmazsa olmazlardan.
“Ashab-ı Bedir”i de imkânı olanlar her gün, olmayanlar da on güne bölerek okumaya çalışmalılar.
Kaza namazları, kuşluk ve hacet namazları da mutlaka programımızda yer almalı. Bu on değerli geceyi ve günü, kendimiz ve ailemiz için mânen şarj olacağımız bir kamp dönemi gibi görüp ona göre planlama yaparsak, doğru şekilde değerlendirmiş oluruz.
Böyle umumi ve külliyet kesbetmiş bir teveccüh inşaallah İlâhi inayete sunulmuş beliğ bir davetiye olur ve nezd-i İlâhî’de kabul görür. Çoktandır tadını yitirmiş bayramlarımız, bu vesileyle günahlarımızın affolunduğu, sıkıntıların hafiflediği, bela ve musibetlerin yok olduğu hakiki bayramlara dönüşür.
(TR724)