Yorum | Naci Karadağ
CHP ve sair iktidar enteresan bir ruh hali içinde.
Muhalefet partisi olarak yaptıkları şeyler ile biz sıradan insanların yaptıkları arasında bir fark yok ama lafa geldi mi “Cumhuriyet tarihinin en köklü siyasi geleneği” şeklinde hava atmayı çok iyi biliyorlar.
Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in başına gelenler misal…
Gerçi laikçi ve solcu çevreler de hayatı sosyal medyadan ibaret saydıkları için, bu ortamlarda bağırıp çağırmayı, atar yapmayı marifet sayıyorlar.
Metin Akpınar’ın işi gücü bırakıp Pazar günü mesai yapan majestelerinin savcısına zorla götürülme görüntülerini izlediniz mi?
Şahsen yüreğim burkuldu. Sanırım CHP de muhalefet partisi olarak üzülmekle yetindi ve yetinecek!
80’inde ve ülkeye mal olmuş bir sanatçıya bu yaşta yapılanların saçmalığı bir yana yaşlı bir adamın zalimin eline geçirdiği devletin kucağına yapayalnız yürümesi insanın vicdanını zedeliyor.
Küçük küçük parçalara böldüler toplumu ve teker teker şeytanlaştırıp çiğnediler… Ve bu yalnızlaştırıp yok etme patikasının yolcularından biri oldu Metin Akpınar. Emin olun ki sonuncusu olmayacak…
Havuzcuları ve iktidar yalakalarını bir kenara bırakın. Onlara göre “oh oluyor” elbette.
En zalimden daha zalimleşebileceklerini nicedir ispatladı İslamcı iktidar ve yandaşları.
En aşağılık, adi çetelerde bile bir ahlaki norm olur.
Güçsüze, masuma, çoluğa çocuğa ilişilmez mesela.
Filistin’deki çocuk için gözyaşı döküyor gibi görünen, Arakan’daki kadınlara ağıt yakan İslamcılar arasında bu ülkede yaşanan soykırım boyutundaki vahşete bir tek yüksek ses çıkaran gördünüz mü bugüne kadar?
Onlar vicdan ve merhamet konusunda sınıfta çoktan kaldılar. Hatta bu yönleriyle Nazilerden bile aşağılık olabileceklerini ispatladı birçoğu.
Yaşanan zulmün boyutu ve dehşetini bir yana bırakırsak Tayyip Erdoğan’ın şahsi yetenek boyutunu aşan bir başarılı uygulamadan söz etmek mümkün.
Son beş yıldır her sabah uyandığımızda “bu kadarını yapamazlar” denilen her şeyi başarıyla gerçekleştirdi mesela.
“Gazete kapatamazlar, anayasaya aykırı”, deniliyordu.
Kapattı, hem de polisle, gaz sıkarak, gazetecileri yerlerde sürüyerek çöktü ülkenin en itibarlı medya kuruluşlarına.
Bugün adını bile anmaktan rahatsızlar artık.
Bırakınız sahip çıkmayı, “oh olsun” çekti hemen hemen bütün kesimler.
Kimi kendi nefretinden, kimi hasedinden, kimi korkusundan sesini çıkartmadı.
Atadıkları bir basın müdürüne yarım asırlık insanların basın kartlarını iptal ettirdiler.
Sonra da utanmadan ortaya çıkıp “hapiste hiç gazeteci yok ki” dediler.
Banka bastılar yahu, legal, yasal ve bütün hesapları şeffaf olan bankaya çöktüler, gündüz gözüyle.
Banka personelini tutukladılar, yetmedi orada hesap açtıranların peşine düştüler.
Dünyanın en komik şeyi değil mi; bizzat açılışını kendilerinin yaptığı bankayı kanun dışı ilan etmeleri ve bu bankada hesabı olanları terörist olarak yargılamaları?
Yüzbinlerce insanı, fişlediler, yetmedi bu fişlere dayanarak hayatlarıyla oynadılar, ekmeğinden ettiler, işten attılar!
Alın size bir saçmalık daha; işten attıkları doktorların açlıktan ölmesini istediler.
Özel sektörde iş bulmaması için kanun çıkarmaya kalktılar.
Sonra bundan vazgeçip bilmem kaç milyar verirse çalışabilir, yasası çıkardılar!
Bakın şu manşeti atabilecek kadar faşisttiler çünkü:
Düşünebiliyor musunuz? Kendilerinden olmayanlara hayat hakkı tanımamanın faşizanlık eşiği Kuzey Kore’de bile bu kadar değildir eminim.
Belli ki bir ajandaları vardı ve cemaatle başladıkları hesaplaşma ve dizayn çalışmalarında hep başarılı oldular.
İçli köfte yapan teyzeyi kelepçeleyerek zindana attılar ve vicdanları zerre miktar sızlamadı.
Diyeceğim o ki Metin Akpınar’a gelene kadar adım adım yaptılar ayrıştırıp bölerek yok etmeyi…
Tarih 1 Nisan 2013..
Bırakınız 15 Temmuz’u, daha ortada 17/25 Aralık bile yok.
AKP İstanbul İl Başkanı Babuşcu, İstanbul Suriçi Grubu Derneği’nin Topkapı’da bir otelde düzenlediği etkinliğe onur konuğu olarak katılıyor ve şunları söylüyordu: “10 yıllık iktidar dönemimizde bizimle şu ya da bu şekilde bizimle paydaş olanlar, gelecek 10 yılda bizimle paydaş olmayacaklar. Onlar da şu ya da bu şekilde her ne kadar bizi hazmedemeseler de; diyelim ki liberal kesimler, şu ya da bu şekilde bu süreçte bir şekilde paydaş oldular ancak gelecek inşa dönemidir. İnşa dönemi onların arzu ettiği gibi olmayacak”
Gelecek on yılda bizimle paydaş olamayacaklar…
Aslında fişleme listelerinin, soykırımın temellerinin o günden atıldığının bir itirafından başka bir şey değildi bu cümleler.
Esas can alıcı cümleler ise konuşmanın şu bölümüydü:
“Devletin kurumsal hafızasına düşülecek notlar açısından AK Parti daha çok daha uzun süre iktidarda olmak durumundadır” dedi.
Bunun için gerekirse darbe senaryosu bile düzenleneceğini kim tahmin edebilirdi ki?
Emniyeti yok edeceklerini, eğitimi bitireceklerini, TSK’yı tamamen imha edeceklerini kim tahmin edebilirdi?
Teker teker yaptılar ve 10 yıla yayacaklarını 2013’te söylediler…
Metin Akpınar’ı ismen zikretmemiş olabilirler ama ağzını açan muhalif sanatçıya hayatı zindan edeceklerini daha o günden kararlaştırdıkları kesin.
Kendilerinden haz etmeyen herkesi devlet düşmanı olarak gösterip yok etmeye başlayacaklarını 5 yıl önceden haber vermişlerdi…
Ve devam edecekler kesinlikle.
Çünkü gitmeyi hiç ama hiç düşünmüyorlar.
Bedeli ne olursa olsun kalmayı düşünüyorlar çünkü.
Bunun için gerekirse suç işliyorlar, kan döküyorlar.
Yalan, entrika, hırsızlık gibi konular için dini fetva bile aldılar o dönem.
Küçük küçük parçalara böldüler toplumu ve teker teker şeytanlaştırıp çiğnediler…
Ve bu yalnızlaştırıp yok etme patikasının yolcularından biri oldu Metin Akpınar.
Emin olun ki sonuncusu olmayacak…
(TR724)