Kontrollü Bir Ifşaat Mı Geliyor?

[Barbaros J. Kartal]
Kemal Kılıçdaroğlu daha önce katıldığı televizyon programlarında ima ettiği, referandum sürecinde bahsettiği 15 Temmuz’un kontrollü bir darbe olduğu iddialarını salı günkü parti grup toplantısında bir kez daha yineledi ve “Dürüst, yürekli bir Cumhuriyet Savcısı arıyoruz. 15 Temmuz kontrollü darbe girişiminden sonra, bunun da ipliğini çıkaracağız yakında, herkes tanık olacak buna, binlerce mağdur yarattılar” dedi.
“Bir şeyler var elinde galiba” hissi uyandıran bu imaların ne zaman kamuoyu ile paylaşılacağı bir muamma. Türkiye siyasi tarihini değiştiren bir olay ile ilgili olarak bunca süredir bir şeyler ima edip doğru dürüst bir açıklama yapmamak ne kadar muhalefet profiline uyuyor anlaşılması mümkün değil. Koskoca referandum sürecinde bile kamuoyuna açıklanmamasını da siyaset ile açıklamak mümkün değil. En  büyük rakibinizle belki son kez maça çıkıyorsunuz ve iddia ettiğiniz gibi çok önemli bir kozunuz var ama bunu kullanmıyorsunuz. Peki bu inanılmaz durum ne anlama geliyor olabilir?
Bunu birkaç şekilde yorumlayabiliriz.
Birincisi Kemal Kılıçdaroğlu’nu bazı gelişmeler ile ilgili bilgilendirenler var: Ben bunların AKP elliyle Cemaatin yok edilmesi ve yapılan zulüm ve entrikalarda işbirliği yapanlar ve günü geldiğinde AKP ile hesaplaşacak olan Ergenekon olabileceğini düşünüyorum. Erdoğan’a mıntıka temizliği yaptırıp daha sonra istediklerini gerçekleştirmek istiyorlar. Anahtar teslim bir diktatörlük… Kabul edelim yaşananlar, yapılan zulümler, kıyımlar 28 Şubat’çıların bile hayallerinin ötesine geçti. Eğer onlar bu işlere kalkışsalardı toplumda çok büyük bir reaksiyon ortaya çıkacak, bugün bu kadar heterojen olduğu görülen kesimlerin o zaman beraberce topyekûn isyanı ile sonuçlanacaktı. Ancak İslamcı olduğu sanılan bir el ile bunları yapmak çok daha az masraflı ve konforlu. Muhafazakar kesimin de tepkisini çekmiyor. Ve işte bu güçlerin kendileri de kontrollü darbenin içinde oldukları için kendilerini sıyırarak bazı bildiklerini Kılıçdaroğlu’na çıtlattıklarını düşünüyorum. Ve Kılıçdaroğlu’na açıkla dedikleri zaman bazı şeylerin ifşa edileceği tahmin edilebilir.

GÜNDEMİ NASIL BELİRLEYECEK?
Peki, CHP’nin bir gündem belirleme gücü var mı? Bence yok. Medyanın tamamen ele geçirildiği ülkede Kılıçdaroğlu’nun açıklayacağı şeylerin büyük bir kesime ulaşmasını bir kenara bırakın, CHP’ye yönelik gözaltıların başlangıcı olabilir. Koltuğu sallantıda olan Kılıçdaroğlu bunu kendisi için dönüm noktası olarak görüyor olabilir. Yüzlerce kez “F..ö” diyerek kendisine güvenenlere sinyal verirken can simidine büyük bir umut bağlamış durumda.
Ancak ne var ki AKP kendi kamuoyunu öyle bir şekilde yoğurmuş durumda ki daha önce yine bu köşede kısaca anlattığımız gibi Erdoğan işin bizzat planlayıcısı çıksa çok büyük bir kesimin “Helal olsun Reise, ne plan yapmış be! Şeytanın aklına gelmez” diyeceğini düşünüyorum. Hayatını kaybedenler de kutlu bir davadaki şehitler olarak bir kez daha cilalanır, Hayrettin Karaman’lar, zavallı İslamcıların kıymetlimiz dediği Görmez’ler devreye girer bu işten de virajı alarak çıkarlar. Bugünkü şartlar planında düşündüğümüzde.
TUZAĞA DÜŞME İHTİMALİ
Benim aklıma gelen diğer bir husus da CHP’nin tuzağa düşürüleceği ihtimali. Son dönemin muhalefet içindeki en büyük ikiyüzlüsü, Cemaat medyasından neredeyse çıkmayan ama herkesten çok “F..ö” demeyi kendisine görev edinmiş Eren Erdem’in daha önce Adil Öksüz ile ilgili ortaya attığı çok ciddi ama ispata muhtaç açıklamalarını düşününce bazı ellerin sahte bir takım belge ve bilgilerle CHP’yi yemleyebileceği de yabana atmamak lazım. Çünkü ayyuka çıkan senaryo iddialarını bir daha gün yüzüne çıkmayacak şekilde bertaraf etmek için yine kontrollü ifşaatlar tasarlanabilir. AKP’nin bunu gerçekleştirecek mekanizmaları ve MİT’in bunu sağlayacak insan lojistiği var. Sıfırlama tapesinde bile açık açık hırsız olduğu ortaya çıkanların nasıl yırttığını unutmamak lazım.
Darbenin kontrollü bir senaryo olduğu daha birinci dakikada belli. Ancak bugün alıcısı ve kullanıcısı yok. Kendisi bir numaralı hedef olan bir Cumhurbaşkanı darbeyi öğrenme saatini 4 defa farklı bir şekilde vermez. En son 21:30 gibi enişteden öğrendim bilgisinin ne kadar yalan olduğu defalarca ispatlandı. Enişte havuza yaptığı açıklamada Beylerbeyi civarında askerlerin olduğu ile ilgili kendisine telefon geldiğini ilk başta önemsemediğini ancak bir kez daha köprüde olduklarına dair telefonlar gelince beyefendiyi aradığını söylüyor. Eniştenin en son Beyefendiyi aramaya karar verdiği  dakikada televizyonlar canlı yayındaydı. Bir cumhurbaşkanının bunu bir telefonla öğrenmesi mümkün değil. Kaldı ki darbenin karanlık isimlerinden Yaşar Güler’in ifadesinde Hakan Fidan’ın saatler önce Cumhurbaşkanlığı koruma müdürünü arayarak “Peki Muhsin dışarıdan bir saldırı olsa yeterli gücün var mı?” dediği biliniyor.  Her türlü senaryo ihtimalini bir kenara bırakalım darbeyi saatler önce öğrenen komuta kademesi, MİT ve başkomutanın bunu önle(ye)mediği gibi bir gerçekle karşılaşırız ki burada kellelerin gitmesi gerekir. Akar, Fidan ve hiçbir kuvvet komutanına dokunulmamış olması hayatını kaybeden insanlara verilen değeri gösterdiği gibi gayet şüpheli bir durumun olduğunu ispatlıyor zaten…

BAHÇELİ DE TUTUKLAMALARI BEKLİYOR
Bakalım Kılıçdaroğlu yakında neler açıklayacak? Cemaatin kendisini doğrultamayacak kadar ezildiğine ikna olduklarına göre Türkiye’yi yine hareketli günler bekliyor demektir.
Muhalefetten bahsetmişken, Bahçeli ısrarla darbenin siyasi ayağına operasyon istiyor da istiyor. Elbette AKP ilçe başkanı düzeyinde değil tabii ki. Hatta AKP’liler umurunda değil. MHP lideri kendisine muhalefet eden ve onların etrafındaki isimlerin alınmasını istiyor, daha ne kadar açık söylesin. Bahçeli’nin yaptıkları karşısında o kadar da mı hatırı yok bunu da yakında göreceğiz.
(TR724)