28 Şubat döneminde idamla yargılanan ancak HDP’ye katıldıktan sonra AKP hükümetinin de hedefi haline gelen Hüda Kaya, “HDP’ye geçtiğim için İslamcılar bana dinden çıkmışım gibi davranıyor” dedi.
HDP İstanbul milletvekili Hüda Kaya, 28 Şubat döneminde başörtülü kadınlara en büyük zulmü kamudaki muhafazakârların yaptığını ve şimdi bazılarının iktidarda olduğunu söyleyerek, “Dindarlar iktidara geldikten sonra adaletin kaybolduğuna şahit olduk” dedi.
28 Şubat sürecinde iki kızı ile birlikte idam istemiyle yargılanan Hüda Kaya, 2015’te HDP’den milletvekili seçildikten sonra iktidar odaklarınca eleştiri odağı haline getirilmiş, bazı gösterilerde darp edilip geçtiğimiz günlerde de gözaltına alınmıştı.
Cumhuriyet gazetesinden Kemal Göktaş’a konuşan Hüda Kaya, 28 Şubat döneminde farklı çevrelerden ve halktan dayanışma ve destek gördüklerini söyleyerek şöyle devam etti:
“Şu da bir gerçekti ki hiç tanımadığımız insanlarla dayanışma içindeyken, belli mesleklerde, özellikle üniversite ve imam hatip liseleri gibi okullar başta olmak üzere, kamu idarelerinde, amir, müdür konumunda olan nice muhafazakâr insan, ki abdestinde namazındaydı bu insanlar, başörtülü kadınlara en büyük zulmü yapanlardan olmuşlardı. Kraldan çok kralcı davranarak, kendi başları da ağrımasın babında, kendilerine emredilmeden, emredilmiş gibi yasakları, baskıları daha da şiddetle uygulayanlar vardı. Bu insanlardan bir kısmı bugün üniversitede, iktidarda, siyasette bir şekilde yerlerini aldılar ve 28 Şubat mağduriyetinin ahkâmını en çok kesenler de bunlar. 28 Şubat sürecinde kadınların verdiği mücadele ve ödedikleri bedellerin en fazla rantının peşinde olanlar da yine bu insanlar.”
İslamcı çevrelerin, HDP’ye katıldıktan sonra kendisine ‘dinden çıkmış’ gibi davrandıklarını söyleyen Kaya, “Bunu açık seçik yazanlar da var, hakaret edenler de var. Hatta geçtiğimiz günlerde Ak Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, ‘28 Şubat’ın sembollerinden olan bir insanın bugün ne hallere geldiğini görmek utanılacak, içler acısı bir şey’ gibi bir ifade kullandı. Bizim o dönemki mücadelemizin en popüler sloganlarından biri ‘Herkes için adalet, başörtüsüne özgürlük’ idi. Bugün iktidarla STK’lar, siyaset, ihaleler gibi yollarla farklı şekillerde göbek bağı oluşturanlar ‘herkes için adalet’ boyutunu unutmuşlar durumdalar. Ben bunu hatırlatmaya çalışıyorum” dedi.
Siyasal İslamcılığın, egemenliği elde ettiği ve eril bir dile dönüştüğü anda “topluma, insanlığa zarar veren bir virüs” haline geldiğini söyleyen Hüda Kaya sözlerini şöyle sürdürdü:
“Roboski katliamı, benim için siyasal ve toplumsal anlamda İslamcıların maskesinin düşmesi noktasında kırılma noktası oldu. Ben kendimi bildim bileli hep sistem muhalifiydim, hiç devletçi olmadım. Fakat dindarlar iktidara geldikten sonra gözaltıların, tutuklamaların, haksızlıkların, adam kayırmaların devam ettiğine, liyakatin, ehliyetin, adaletin kaybolduğuna, şahit olduk. ‘Bu böyle olmamalı’ diyorduk. Benim inandığım bir yönetimde, bir toplumda, inancı, düşüncesi ne olursa olsun, liyakat ve adalet esas olmalıydı. Benim inancımda, insanlıkta ve vicdanda ben bunun böyle olması gerektiğini düşünüyordum.”
Hüda Kaya, referandumdan ‘hayır’ çıkması durumunda ne olacağı sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Kürtler başta olmak üzere ezilen, muhalif tüm çevreler barışa giden yolda daha güçlü olarak taleplerini ifade edebiliyor olacaklar.”