Adalet Yürür Mü?..

[Sefer Can yazdı]
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun 24 günlük adalet yürüyüşü büyük bir mitingle sona erdi. Yürüyüşün siyasi hayatımızda bir takım sonuçlar doğurması kaçınılmaz. Fakat beklentiler gerçekçi olmalı, uçlara savurulmamalı. Bütün sorunlarımızı çözecek sihirli değnek değildi ama abesle iştigal demek de haksızlık. Belki doğru tespit Meral Akşener’in dediği gibi, “Sonuç doğurmaz ise bu durumun vahametinin göstergesi” olacaktır. Yürüyüşün yapılabilmiş olması bence başlı başına bir sonuç. Muhalefetin üzerindeki ölü toprağını silkeledi ve bir şeylerin yapılabileceğini gösterdi. İtiraz etmeye korkar hale gelen CHP’nin tedirgin ve neredeyse panik atak psikolojiden çıkmasına yararsa büyük kazanç.

16 Nisan referandumunda çalınan seçmen iradesine karşı sokağa çıkmayı öneren Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, komplo teorileriyle püskürtüldü. Sonrasında da istifa etmek zorunda bırakıldı. Bir ülke düşünün ki, ana muhalefet partisi en haklı olduğu anda, anayasal gösteri hakkını kullanmaktan çekiniyor. Çünkü iktidar altından sopa gösteriyor ve provokatif saldırılarla tehdit ediyor. Bir ülke düşünün ki ana muhalefet lideri yürürken, gözler iktidarın milis gücü gibi duran çete reisine dönüyor. O da ‘duvarları yumruklayacak ama muhataplara bir şey yapmayacağız’ türünden açıklamalarla yürüyüşe cevaz veriyor. Bu bile adalet aramak için yeter sebep.
Katılım da başlı başına bir sonuç ve başka neticeler doğurabilecek bir enerji ortaya çıkardı. Sayısal katılımın yanında, farklı renk ve seslerin varlığı az da olsa umutları yeşertti. Her konuda aynı düşünmese de insanların ortak payda ve taleplerde buluşabileceğini hatırlattı. Adalet, altında toplanılacak en geniş çatı; ekmekten bile önemli ve kuşatıcı. Adaletin olmadığı yerde ekmeğin de olmayacağını, adil bölüşülmeyeceğini yaşayarak gördük. 7 Haziran seçimlerinde de CHP doğru bir stratejiyle, ideolojik muhalefetin yerine fonksiyonel taleplerin adresi olmuştu. Asgari ücret, vergi dağılımı, mazot parası benzeri vaatleri AKP’nin oy kaybında pay sahibiydi. HDP lideri Selahattin Demirtaş’ın siyasi karizması ve partisinin oy patlaması gölgelese de, AKP küskünlerinin sandığa gitmemesine yol açan kampanya CHP’nin idi.
7 Haziran’dan sonra tutukluk yaşayan CHP ikinci defa doğru hamleyi yaptı. Umarım yine uzun bir ara vermeden bu yolda yürür. Kemal Bey’in adalet yürüyüşüyle isabetli iş yaptığının bir göstergesi de karşı çıkanların kimliği ve argümanlarıydı. AKP’liler, trafiği sıkıştırıyorların ötesinde bir eleştiri yapamadı. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un şu yorumu ise trollere rahmet okuttu: “Bir eylemin barışçı ve yasal olması meşru sayılması için yetmez. Amaç, toplum yararına ve ortak iyiliğe aykırı ise o eylem gayrı meşrudur.” Gübre dökme, su vermeme gibi ilkel tepkiler de kayıtlara geçti.
Doğal olarak AKP ve onun Genel Başkanı Tayyip Erdoğan öfkelendi. Herkesi susturduğu, susmayanları tutuklattığı maymuncuk işe yaramadı. Terörist suçlaması CHP’ye geri adım attırmadı. Kemal Bey aba altındaki bu sopayla ülkedeki adaleti bitiren pek çok uygulamanın ya ortağı olmuş ya da görmezden gelmişti. HDP’lilerin tutuklanması ve olağanüstü hale razı tavrı kendisine haklı eleştirilerin yönelmesine sebep oldu. Adalet yürüyüşü o eşiği aşmasına yarar umudundayım. Ancak hâlâ mesajlarının içeriğini Erdoğan’ın belirlemesine müsaade ediyor; ona cevap verme kaygısının kendini esir almasına engel olamıyor. Darbenin üzerine yürümesi gerekirken 17 bin kadın, 560 bebek ve 50 bin masum sivili cezaevine tıkan FETÖ sakızını çiğniyor. Böylece dolaylı olarak Erdoğan’ın en büyük adaletsizliğine payanda oluyor.
Yürüyüşün, muhalefetin iç dengeleri açısından da bazı sonuçlar doğuracağı söylenebilir. CHP’de Kılıçdaroğlu yerini sağlamlaştırdı. O yüzden koltuğunda gözü olan Metin Feyzioğlu gibi isimler soğuk hatta eleştirel durdu. Uzun zamandır AKP’nin arka bahçesi haline gelen MHP ve Devlet Bahçeli’nin siyaset sahnesinde yeri olmayacağı kesinleşti. Meral Akşener’in partisi kurulursa Bahçeli’nin siyasi hayatı iyice riske girecek. Doğu Perinçek muhalifliğinin danışıklı olduğu da tescillendi. Böylece MİT tırları haberinden dolayı Cumhuriyet Gazetesi mahkum olurken Aydınlık’ın görmezden gelinmesinin sebebi anlaşılmış oldu. (Tr724)