Şehidiniz kalem kırdı!

Hayattayken terörist ilan edilen, ancak cephede şehit düşünce iki yüzlü yönetimce sahiplenilen KHK’lı polis memuru Zekeriya Altınok’un ardından Yeni Asya yazarı Ahmet Battal bir yazı kaleme aldı. Şehidin cenazesinin ‘Kalem kırdı Camii’nde kılınmasına atıf yapan Battal, bu tevafukun kendisine iki yüzlü davrananlara mesaj olduğunu yazdı.
Ahmet Battal’ın Yeni Asya gazetesinde yayımlanan yazısı şöyle:
Yanlış anlamayın, bu acıtıcı yazıdaki şehit bizim de şehidimiz elbette. Ama başlıktaki “…niz” ile maksadımız başka.

Haberi biliyorsunuzdur. Zekeriya Altınok adında bir polis memuru, “devletin silâhını kullanarak teröristlik yaptığı” gerekçesiyle ve “…öcü” suçlamasıyla görevden atılıyor ve tutuklanıp ağır cezada yargılanıyor.

(Bildiğiniz üzere, devlet tarafından “FETÖ” adı verilen örgütün -meselâ PKK gibi- kendi silâhı yok. Silâhlı örgüt niteliği, ruhsatla ve kanun gereği “devletin silâhı”na sahip olanların bu silâhlarla devlete başkaldırdığı iddiasına dayalı.).

Sanık polis yargılaması sürerken tahliye ediliyor, “işim yok bari askere gideyim” diyor ve askere kabul ediliyor.

Ama ilginçtir, eline yine “devletin silâhı” veriliyor. (“Bu devlet akıllanmayacak” diyeceğiz, ama yanlış anlaşılacak, demeyelim!).

Ve kaderin hükmü geliyor.

Eski polis olan bu asker, devletin emriyle ve devletin silâhıyla devlet düşmanı teröristleri yakalamaya çıktığı bir sırada teröristlerce açılan ateş sonucunda silâh arkadaşlarıyla birlikte yaralanıp şehit düşüyor.

Cenaze namazı nerede kılınıyor biliyor musunuz?

“Kalem kırdı” camiinde!

Müthiş bir tevafuk…

Şehit asker (bizce “şehit polis”, zira ha asker ha polis, ikisi aynıdır) diyor ki:

* Devletin sev dediklerini sevmemiş ya da sevme dediklerini sevmiş olabilirim, ama bu sadece beni bağlardı. Ben, bugün bu camide beni ve benim gibileri teröristlikle suçlayanların kalemini kırdım.

* Kusurum, eksiğim, yanlışım olabilir, ama hem terörist hem şehit olamayacağıma göre hakkımda KHK düzenleyip beni terörist listesine yazanların da kalemini kırdım.

* Adaleti “bu dünyada” arayanlara örnek olamadım, ama “ahiretten ve hesaptan korkarım” diyenler benim hesabımdan korksunlar, onların da kalemini kırdım.

Kırık kalemden milletin kalbi hükmündeki TBMM’ye çağrıya gelince:

* İstihbarat fişlemeleri ile insanları işinden aşından etmekten vazgeçiniz.

* Lekelenmeme/damgalanmama hakkı denilen şey lâfta kalmasın, devlete çekidüzen veriniz.

* 1994 yılında görev yapan milletvekillerinden ders alınız.

12 Eylül 1980 ihtilâlinden sonra, önceki sağ-sol çatışmaları bahane edilerek 1987’deki referanduma kadar yedi yıl süreyle suçsuz yere yerinden ve mesleğinden edilen ya da MİT raporuyla damgalı gezdirilen binlerce insanın hakkını iade etmek amacıyla onların çıkardığı bir kanun var:

“Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli İle Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin” 4045 sayılı Kanun.

İşte o Kanunun bir benzerini derhal çıkarınız.

Yoksa kader sizin kaleminizi de kıracak. Ama adınız şehit de gazi de olmayacak…

Bizden söylemesi!