Bu Yazının Bir Günlük Ömrü Olabilir, Niye Mi?

Yorum | Tarık Toros

Herkes birbirine 24 Haziran gecesi ne olacağını soruyor.
Şu ara bana da en çok sorulan bu.
İşimiz kehanette bulunmak değil.
**
Hoş, 5 senedir ülkenin önce çıkmaza sonra uçuruma sürüklendiğini bağıra bağıra haykırdık.
Bu kehanet değildi.
Anayasa, hukuk, demokrasi, özgürlükleri rafa kaldırır…
Medyayı susturur…
Muhalifleri içeri tıkar, vatanı açık cezaevine çevirirsen…
Ülkeyi muhaberat ve polis devleti yaparsan, sonuç kaçınılmaz.
Kehânete ne hacet!
**
24 Haziran gecesi ne olacak?
Bunun sorulması, bilinmezliği bile tek başına yeterli değil mi?
Kimse kestiremiyor işte.
Umut veren mesajlarda bile kaygı var, saklı bir kaygı.
Enseyi karartmama duygusu hâkim.
**
Ülke 25 Haziran sabahına nasıl uyanacak?
Uyku tutarsa tabi…
**
Kestirilemeyen şey, seçimin sonuçları değil.
Nasıl açıklanacağı.
Seçimi YSK yapıyor.
Sonuçları AA servis ediyor.
Sandık sorumlularından, sandıkları korumakla görevli memurlara kadar hepsi rejimin bekçileri.
**
Herkes biliyor ki;
Normal koşullarda normal bir seçim olsa…
İktidar devrilir gider.
Bırakın yüzde 40’ları…
Barajın altında kalır.
Kalması da gerekir.
Lakin kazın ayağı öyle değil işte.
Hesap edilemeyen de bu.
**
24 Haziran gecesi ne olacak, sorusuna şu cevabı veriyorum:
-Bilmiyorum.
-Herkes gibi ben de merak ediyorum.
Yakın tarihteki tüm seçim tahminlerinde yanılmış biri olarak…
Hiçbir tahminim yok.
**
Şuna inanıyorum:
-Bize bir sonuç açıklanacak.
-İlk dakikalarda açıklanacak bu sonuç beğenilmeyecek.
-Pek çok seçim çevresinde gerginlik çıkacak.
-Belki olaylar olacak.
**
25 Haziran sabahı?
Onu da kestiremiyorum.
Öngörüm:
24 Haziran gecesi nasıl geçerse 25 Haziran sabahı öyle başlayacak.
**
Bu noktada…
Şu yazıya baştan sona tekrar göz atın.
Tamamına katılmak zorunda değilsiniz. Yarısını dahi onaylıyorsanız, ortada büyük anormallik olduğunu kabul ediyorsunuz demektir.
**
Seçim manipülasyonu dünyanın her yerinde var:
-Seçim kampanyalarında, çok şey farklı sunuluyor.
-Anketler yanıltıcı olabiliyor.
-Medyanın yönlendirici etkisi sonuna kadar kullanılıyor.
-Son dönemde sosyal ağlar, bilhassa Facebook üzerinden profile özgü nokta atışla kampanya yapılıyor.
-Yalan haberler devreye sokuluyor.
-Bunların doğrusunu ortaya koyanların sesi pek duyulmuyor.
-Batı, kendi ürettiği tehditlerle halkından oy topluyor.
-Zehirin kaynağını araştırmayan seçmen, panzehire teslim oluyor.
**
Batı demokrasilerinde bunlar var.
Yaşadık gördük, daha da göreceğiz.
Genel geçer seçim manipülasyonları ile bizdeki seçimin arasındaki mühim fark şu:
Batı’da kimse sandıkta hileyi aklına dahi getirmiyor.
Sonuçların sıhhati üzerinde hiçbir tartışma çıkmıyor.
Manipülasyonlar, oy verme günü bitiyor.
**
Ve Batı demokrasilerinde, sandıklar kapanır kapanmaz…
Daha oylar sayılmadan…
“Sandık çıkış anketleri” ile seçim sonrası kritikler başlıyor.
Yani…
Belli, seçilmiş, örneklemi veren sandıklarda…
Oyunu henüz kullanmış seçmene “oyunun rengini” soran bir kamuoyu araştırması.
Yanılma payı, yok denecek kadar az.
Her yönüyle oturmuş bir sistem.
**
Hiç unutmam.
18 Nisan 1999 seçimlerinde KONDA yapmıştı bunu.
Tarhan Erdem, akşam 20.00 dolaylarında sandık çıkış anketini NTV’de açıklamış, sonucu hatasız bilmişti.
**
Türkiye’de bugün…
Sandık çıkış anketini, seçim manipülasyonunu bırakın.
Halk, sağlıklı bilgi alma şansı olmadan…
Tercihini özgürce ve inanarak kullanma imkânı bulamadan sandığa gidecek.
Bunu tartışmıyoruz. Oy torbaları açılıp tasnif edildiğinde, bize hangi sonuç nasıl açıklanacak, bunu merak ediyoruz.
**
Dedim ya, bilmiyorum.
Halbuki, 90’lı yıllarda şöyle düşünürdük:
Kim seçilirse hükümeti o kuracak.
Çoğunluğu yoksa kendine koalisyon ortağı bulacak.
Hayat, öncesinde nasıl akıyorsa öyle akmaya devam edecek.
Ve kimse, seçim gecesi veya sabahı için yurt dışı uçak bileti almayacak.
**
Sahi.
Acaba seçim arifesinde ülkeden sessizce ne kadar insan çıktı?
Kaç AKP’li parasını transfer etti?
Kaçı seçimi Avrupa’da bir otel odasında takip edecek?
**
Tüm bunlar yoktu eskiden.
Olmadığı için de 24 Haziran gecesi bu kadar merak ediliyor.
Birileri bitecek, birileri kazanacak.
Birileri içeri girecek, birileri içeriden çıkacak.
Adeta ölüm-kalım savaşı.
“Adeta”sı fazla.
**
Ve kaygıyı artıran şu:
Savaşsa savaş.
Lakin pek orantılı değil.
Birilerinin elinde sadece oy pusulası var, öbürünün elinde topyekün devlet.
Sadece devlet mi?
İstihbarat, resmi veya gayrı resmi ajanlar, cezaevi içindeki ve dışındaki provokatörler,silahlı güçler.
**
Oy pusulası galip gelirse…
İşte bu, Ortadoğu’da bir ilk olacak.
 
Mini not: Buradaki öngörülerim, yazının çıktığı güne kadarki okumalarla sınırlıdır. Önümüzdeki 10 gün henüz yaşanmadığı için bilemiyorum. Yani yazı, yayımlandığı gün bile düşebilir. Mazur görün lütfen. Sonuçta Türkiye’yi konuşuyoruz.
(tr724)