Yeni Başlayanlar İçin Facebook Skandalı (3)

Yorum | Naci Karadağ

Çıkan kısmın özeti: Bir üniversite öğrencisinin arkadaşlarıyla muhabbet ortamı olarak oluşturduğu Facebook kısa sürede bir fenomene ve ardından çok değerli bir markaya dönüştü. Facebook insan malzemesi üzerine çalışıyordu ve dünyanın en büyük beş şirketinden biri olmasının sebebi, yüz milyonlarca insanın bilgisini elinde tutuyor olmasıydı. Bu bilgiler kuru kuru bir işe yaramıyordu ama bunu kullanabilecek süper zekalar işin içine girince dünya tarihinin en büyük algı operasyonlarından birini yaşamış olduk. Ve bu oyun sonunda dönerek kendi aktörlerini vuracak gibi görünüyor. Yazımızın üçüncü bölümünde daha yakın tarihlere göz atacağız…
Kosinski, insanların beğendiği içeriği analiz ederek onları “tanımanın” bir yolunu bulmuştu. Üstelik inanılmaz kısıtlı verilerle yapabiliyordu bunu. Örneğin:
Sadece 10 beğeni ile sizi ortalama bir iş arkadaşınızdan daha iyi tanıyabiliyordu.
70 beğeni ile arkadaşlarınızdan daha iyi tanıyor, 150 beğeni, ana-babanızdan bile daha iyi tanımasını sağlıyordu. Rakam 300 beğeniyi ulaşınca yapılan analizler ile size eşinizden daha yakın olabiliyordu Kosinski ve arkadaşları. Belki de artık sizi sizden daha iyi tanıyabiliyor ve algınızı yönetebilecek duruma erişiyordu bu ekip. Bunu fark eden Facebook büyük bir panikle beğeni butonunu açık halden çıkarıyor ama atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş oluyordu.

Kosinski ve takımı, kullanıcının Facebook’ta kaç profil fotoğrafı var ya da kaç arkadaşı var (dışadönüklüğün iyi bir göstergesi) verilerine bağlı olarak Beş Büyük değerlerini yorumlayabiliyordu. Ama bizler çevrimiçi (online) değilken bile kendimiz ile ilgili izler bırakıyorduk. Mesela telefonlarımızdaki hareket sensörleri ne kadar hızlı hareket ve uzağa seyahat ettiğimiz bilgilerini sağlıyordu. Kosinski’nin sonucuna göre, akıllı telefonlarımız bilinçli ya da bilinçsiz doldurduğumuz muazzam psikolojik anketlerdi.
En önemlisi, bu metot tersten de çalışabiliyordu; sadece verilerinden psikolojik profil oluşturulmaz, aynı zamanda senin verin spesifik profilleri araştırmak için de kullanılabilir: Tüm endişeli babalar, tüm kızgın içedönükler, hatta belki de kararsız Demokratlar? Esasında, Kosinski’nin bulduğu, bir nevi insan bulma aracıydı (search people engine). Çalışmalarının hem potansiyelinin hem de doğal olarak tehlikesinin farkına varmaya başlamıştı.
Ona göre internet cennetten bir hediyeydi. Asıl istediğiyse bunu paylaşmaktı. Veriler kopyalanabilirdi, o zaman neden herkes bundan faydalanamasındı ki? Fiziksel dünyanın kısıtlamalarını aşan bu yeniçağın başlangıcı, bütün kuşakların ruhuydu. Ancak Kosinski, bu insan arama motorunu suiistimal ederek insanları manipüle edilmesinden endişe ediyordu ya da öyle görünüyordu! Bilimsel çalışmalarına “Bir kişinin refahını, özgürlüğünü ya da yaşamını tehdit edebilir” sözleriyle uyarıcı bilgiler eklemeye başladı. Ancak kimse ne demek istediğini anlamıyor gibi görünüyordu. Aslında atom bombasını yapanların da benzer hisler taşıdığını hatırlatmak lazım!
Bu arada zaman ilerlemiş ve 2014 yılına gelinmişti.
2014’ün başlarında, Facebook mahkeme ile tehdit etmişti Kosinski ve ekibini ama bir de iş teklifi vardı bunu yapan Aleksandr Kogan’dı. Kosinski’nin metodu ile ilgilenen ve MyPersonality verilerine erişmek isteyen bir şirket adına araştırma yaptığını söyledi. Kogan, bu teklifinin amacını söylemeye yetkisi yoktu, gizli bilgiydi.
Burası birazcık karışık ama yazmak durumundayım yoksa resim eksik kalacak: Önce, Kosinski ve takımı bu teklifi dikkate aldı, aslında enstitü için önemli bir maddi gelir anlaşması olabilirdi ama sonra Kosinski tereddüt etmeye başladı. Sonra hatırladı ki Kogan şirketin ismini açıklamıştı: SCL, Stratejik İletişim Laboratuvarları (Strategic Communication Laboratories). Kosinski şirketi Google’ladı: web sitesinde “[Biz] üst seviye seçim yönetim ajansıyız,” bilgisi yer alıyordu. SCL psikolojik modelleme temelli pazarlama hizmeti sunuyor. Ana odaklandığı hizmetlerden biri: seçimleri etkilemek. Seçimleri etkilemek? Kosinski endişeli şekilde web sitesini gezmeye devam etti. Nasıl bir şirketti burası? Ve bu insanlar ne planlıyordu?

Kosinski’nin o dönem bilmediği şey: SCL bir grup şirketin çatısıydı. UK Companies House, Panama Papers ve Delaware şirketlerinin şirket tescilinde görülen dolambaçlı kurumsal yapı sayesinde kimin SCL’nin gerçek sahibi olduğu ve alt markalarının kim olduğu belli değildi. SCL’nin bazı yan ürünlerinin hizmetleri Ukrayna’dan Nijerya’ya kadar geniş bir coğrafyada seçimleri kapsıyor ve Nepal monarşisini isyancılara karşı desteklerken Doğu Avrupa ve Afgan vatandaşlarını NATO için etkilemeye çalışan yöntemler geliştiriyordu. İktidar savaşları, gerçek savaş, isyanları organize etme… Açıkçası epey ürkütücü bir tarlaya girmişti artık Kosinski. Tam bu noktada 2013 yılında, SCL’nin Amerika Birleşik Devletleri’nin seçimlerine katılmak için yeni bir şirket kurduğunu gördü ismi şuydu: Cambridge Analytica.
Brexit de manipüle edildi mi?
Kosinski tüm bunlar hakkında hiçbir şey bilmiyordu ama kötü hisleri vardı. “Her şey kötü kokmaya başladı,” diye yazacaktı yakın bir arkadaşına. Araştırmalarının devamında kendisine iş teklifi yapan Aleksandr Kogan’ın SCL ile iş yapan bir şirketi gizlice kaydettirdiğini buldu. The Guardian’nın 2015 Aralık raporu ve Das Magazin’e verilen şirket içi belgeleri ortaya çıkardı ki SCL, Kosinski’nin yöntemini Kogan aracılığıyla öğrenmişti.
Kosinski, Kogan’ın şirketinin, bu seçim-etkileyici şirkete satmak için Facebook’un “beğeni” temelli Beş Büyük ölçüm aracını yeniden üretmiş olabileceğinden şüphelenmeye başladı. Kogan ile anlaşmasını hemen sonlandırdı ve enstitünün direktörünü bilgilendirerek üniversite içerisinde çatışma başlattı. Enstitü bu kötü şöhretten endişelenmeye başladı, Aleksandr Kogan Singapur’a taşındı, evlendi ve ismini Dr. Sectre olarak değiştirdi. Michal Kosinski doktorasını tamamladı, Stanford’dan bir iş teklifi aldı ve ABD’ye taşındı. Sanki sular duruluyor gibiydi…
Ama ok yaydan, tren raydan çıkmıştı artık.
Yaklaşık bir yıllık bir sessizlik sürdü. Kasım 2015’te, Nigel Farage, Brexit kampanyasının iki tarafından daha radikal olan “AB’den Ayrıl”ı desteklemek için bir “Büyük Veri” şirketinin devreye girdiğini açıkladı: Cambridge Analytica. Şirketin temel gücü mikro hedefleme: OCEAN modelini temel alarak insanların dijital izlerinden kişiliklerini ölçerek, mikro hedefleme ile yenilikçi politik pazarlama.
Brexit sonuçlarından sonra, Kosinski’nin arkadaşları ve yakın çevresi ona şöyle yazdı: “Ne yaptığına bir bak?!”
Kosinski, bununla ne yapması gerektiğini soran e-postalar aldı – Cambridge, kişilik ve analiz kelimeleri birçok insanda Kosinski’yi hatırlattı. Şirketin adını üniversiteden, çalışanlarından aldığını duyduğu ilk andı. Web sitesine bakınca dehşete düştü. Metodolojisi siyasi amaçlarla bu kadar büyük ölçüde kullanılmıştı! Kosinski ise, gittiği her yerde bu şirket ile bir şey yapmadığını açıklamak zorunda kalıyordu. Cambridge Analytica’nın Brexit kampanyasında üstlendiği rolü asla tartışmaya açmayacağını ve bilgileri paylaşmayacağını açıklayarak daha büyük bir skandalın neticelenmesine kadar bu konuyu kapatmayı başarmıştı.
Eylül 2016…  ABD seçimlerinden bir aydan biraz fazla bir süre var…
Creedence Clearwater Revival’ın “Bad Moon Rising”in gitar riffleri New York’un Grand Hyatt otelinin koyu mavi salonunu doldurmuştu. Concordia Summit, Dünya Ekonomi Forumu’nun bir çeşit minyatürüydü. Tüm dünyadan aralarında İsviçre Konfederasyon Başkanı Johann Schneider-Ammann’ın da olduğu karar-alıcılar çağrıldı. Pürüzsüz bir kadın sesi “Cambridge Analytica’nın CEO’su Alexander Nix’i ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz” anonsunu yaptı. Siyah takım elbiseli ince bir adam sahneye çıktı. Sessizlik oldu. Katılımcıların birçoğu biliyordu ki bu adam Trump’ın dijital strateji adamıydı. Sunum önce Youtube’da yayınlandı ama daha sonra buna ulaşmak zorlaştı. Şimdi ise sadece belli bölümlerini izlemek mümkün.
Bu tarihten kısa süre önce Trump’un şöyle bir tweet atmış olması tesadüf olamazdı sanırım: “Yakında beni Mr. Brexit olarak çağıracaksınız!”
Bazı siyası gözlemciler Trump’ın gündemi ile Brexit’in sağ kanadının şaşırtıcı benzerliklere sahip olduğunu fark etti. Ama çok azı Trump’ın anlaştığı pazarlama şirketi Cambridge Analytica ile bağlantısını fark etti. Köprünün altından epey sular aktıktan sonra ise CA CEO’su Alexander Nix “Trump’ın her mesajı veri odaklıydı” diyebilecek kadar pervasızlaşıyordu.
Bu esnada Mekanik Türk girecekti olayımızın içerisine.
İyi de ne demekti bu ve Türk kelimesinin tüm bunlarla ilişki neydi?
Evet, tahmin ettiniz gelişmeler bir sonraki yazıya inşallah…
(TR724)