Savcı Can Tuncay, Mahkeme Başkanı Kemal Selçuk Yalçın

YORUM | LEVENT KENEZ

Bir adamın ülkedeki bütün kötülükleri yaptığına, kimseyi inandıramazsınız.
Kendisini bu rezil düzene peşkeş çeken ve ileride lanetle anılacak küçük adamları isim isim tarihe kaydetmek gerekiyor. İnsanlığa karşı işlenen suçların zaman aşımı yok. “Talimat geldi, ben de yaptım” diye bir kurtuluş da yok. Bakanı da, memuru da, hakimi de, savcısı da, işkencecisi de, gardiyanı da, kontra gerillası da her gece kafasını yastığa koyduğunda bu rejim sona erdiği zaman suç ortağı olarak muamele göreceklerini biliyor zaten. Bugün insanların korkudan, endişeden sesini çıkaramadıklarını ama yarın isim isim eşkal eşkal teşhis edileceklerini bir an olsun bile unutmamalılar. İnşallah bugün masumlardan esirgedikleri adaletle yargılanırlar.
Bu düzen değişmesin diye daha da azgınlaşmalarının bir faydası da olmayacak. Bu sürdürülemez düzen eninde sonunda bitecek ve  hesap vakti geldiğinde ilk çağrılacak olanlar da bu onursuz teşneler olacak. Burada değilse Allah’ın huzuru var. Amenna, ona zaten iman ediyoruz. Ama ibreti alem için bu dünyada da bunlar yaptıkları zulmün hesabını vermeli. Meriç’in o soğuk sularında boğulan yavruların ve annelerin ahı ahiretten önce bu dünyada bulmalı bunları inşallah.
Bunlara, kucaklarına oturdukları güçlerin vitrindeki adamlarından biri “köpek” demişti. Bir tanesi de çıkıp “Sen bize nasıl köpek dersin?” demedi, soruşturma açmadı, buna cesaret bile edemedi. Bu ülkenin en saf ve temiz çocuklarının hayatını bankada hesabı var, gazeteye abone olmuş diye karartanlar, 3 dakikayı geçti diye savunmaları kesenler, biraz itiraz edeni hakaretle mahkemeden atanlar kendilerine köpek diyenler için ağızlarını bile açamadılar. İş ortakları birbirlerine böyle seslendiği ve bir rahatsızlıkları da olmadığı için bizim köpek dememizden alınmazlar herhalde. Kimse de itiraz etmesin kendileri öyle istiyor çünkü.
UTANÇ MÜZESİNDE SERGİLENECEKLER
Bu “köpekler”den ikisini tarihe emanet edelim. İleride utanç müzesinde sergilenecek rezalet bir iddianameyi yazan savcı Can Tuncay. Çapsızlığı ve kötülüğü iddianamenin her satırında bağırıyor. Bunun hukuk mezunu olduğu bir ülkede birilerine üniversite diploması sormak büyük haksızlık. Diğer “köpek” de bırakın hapiste tutmayı 1 saat bile gözaltında kalmaları bile skandal olacak kişileri ömür boyu hapse mahkum eden rezil mahkemenin bir o kadar rezil başkanı Kemal Selçuk Yalçın.

Bu iki onursuz adam yarın öbür gün unutulup gideceklerini sanıyor. Haberlerde nasıl olsa kendilerinden bahsedilmeden Altanlar’a, Ilıcak’a müebbet verildi diye yazılacak. Yurt dışından malum tepkiler gelecek, hassasiyet gösterenler, timsah gözyaşı dökenler çıkacak. Ergenekoncuların zafer çığlıklarının arasında isimlerinin kaybolacağını düşünüyorlar. Varsa bir hata Yargıtay’dan döner diye kendilerine sigorta yapmalarına bile gerek görmüyorlardır.
Ergenekoncuların İslamcılara tecavüzünden doğan veled-i zinalar, bakın aynı gün ne oldu? Efendinizin “tam ajan”, “terörist” ve daha bilumum hakaretler savurduğu gazeteci Deniz Yücel, Binali Yıldırım’ın Merkel’e şirinlik yaptığı görüşmenin üzerinden 24 saat geçmeden serbest bırakıldı. Hani size “bu adam tutuklanacak” diye talimat verenler bir yıl boyunca özgürlüğünü çaldığınız adamı yine emirle serbest bıraktırdılar. Bir kez daha sizin zerre kadar bir ağırlığınızın ve onurunuzun olmadığını dünya aleme ilan ettiler. Zaten zerre kadar değeriniz de yok biat ettikleriniz karşısında. Bir kez daha üzerinize pislediler. Yarın olan size olacak.
GÜCÜNÜZ ANCAK…
Saray cariyeleri, havuz tetikçileri zavallı 2-3 muhabir serbest kalınca sinir krizlerine girip sağa sola tehditler savuran sözde meslektaşlar neredesiniz? Hadi Deniz Yücel’i serbest bırakan mahkemeye de çemkirsenize. Onları da tehdit etsenize. O mahkemenin de heyetini görevden aldırsanıza. Onlara da “fetöcü” diye yazıp çizsenize. Savcı itiraz etse ya Deniz Yücel’in serbest kalmasına. Yemez değil mi? Gücünüz çünkü gariplere yeter. Hizmetle iltisaklı kişilere her türlü zulmü yapabilirsiniz, çünkü arkalarında bir Merkel ya da Macron yok. Bunların karşısında el pençe divan olup en kirli pazarlıkları yaparsınız. Sonra da gelip terörle darbeyle zerre ilgisi olmayan insanlara arkasında şu var bu var deyip iftira atarsınız.
Deniz Yücel “Kirli pazarlıklarla tahliye olmak istemiyorum” demişti. Maalesef rehineye sormuyor devletler! Olabilecek en kirli pazarlıkla serbest bırakıldı. Çünkü İslamcılar artık böyle yönetiyor ülkeyi. Bu faşistler istediklerini yaptıkları sürece Almanyası da Fransası da bir anda lal kesiliyor olan bitene. Ortadoğu diktatörleri ile nasıl çalışıyorlarsa aynı onursuz politikayı Türkiye’ye uyguluyorlar. Yarın Yücel’i ödüle boğarlar, Yücel de o zamana kadar çıkmamışsa Ahmet Şık’a ve Akın Atalay’a falan adar ödülünü. Tiyatro devam eder.
DÜNYADA İLK DEFA
Dönelim bizim “köpeklere”. Altanların ve Nazlı Ilıcak’ın haberleri yapılıyor. O haberlerin yanında bir cümle içinde geçen diğer gazeteciler ve medya çalışanları var kimsenin önemsemediği. Yakup Şimşek, Fevzi Yazıcı, Tuğrul Özşengül…
Dünya tarihinde ilk defa bir reklam filminden dolayı iki tane medya çalışanı ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bir saniye için o rezil iddianamenin doğru olduğunu ve Zaman reklam filminin darbe çağrısı yaptığını ve subliminal mesaj verdiğini kabul edelim. Bu reklam filmi yayınlandığında neden bir tane Allah’ın kulu çıkıp da bunu söylememiş, fark edememiş. Bir kişi bile bu reklamdan rahatsız olmamış. AKP genel başkanı darbe girişiminden 4 saat önce haberinin olduğunu söylerken Zaman Marka Pazarlama Müdürü ile Sanat Yönetmeninin mi 9 ay önceden haberi olmuş. Velev ki reklam filmi suç unsuru taşıyor, tek görevi televizyonlarda rezervasyon yapmak olan Yakup Şimşek’in suçu nedir. Ne senaryosu ne de çekiminde zerre ilgisi olmayan Şimşek’in eylemi nedir. Yayınlayan kanallardan neden bir tanesi bile soruşturma geçirmez. Hele Fevzi Yazıcı. Tek eylemi reklam filmini önceden izlemiş olmak. Yahu bu adam tasarımcı, sanatçı. Aylardır mahkemede bunu anlatıyor yetmezmiş gibi aylar sonra bilgisayarına yerleştirdikleri sahte belgenin hesabını soruyorlar. Adaletsizlikte eşitlik olmaz. Reklam filminin senaryosunu hazırlayan ve bu filmi çeken Tibet Sanlıman’ın beraat etmesine sevindim. Onun yargılanmasının bile tek başına filmi çekilir. Beraat etti ama hayatı boyunca utanacağı yalanlarını da sırtına yükledi. Onun beraat etmesi bile hakim ve savcıların her şeyin farkında olduğunun ve mahkemenin bir tiyatro olduğunun bir ispatı aslında.
Herkes biliyor ve bilsin ki kimse müebbet hapis falan yatmayacak. Sadece bu dava için değil; ne Demirtaş, ne Enis Berberoğlu… Masumların terör suçlusu olarak hüküm giydiği bütün davalar için de geçerli bu.
Altanlar, Yakup Şimşek, Fevzi Yazıcı başları her zaman dik, zulüm döneminin sembol isimleri olarak anılacaklar. “Köpek”lerin çocukları babalarından, annelerinden utanacak.
(TR724)