Yorum | Erhan Başyurt
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş istifa etti, daha doğrusu ettirildi.
Bu sürpriz gelişme ile Pandora’nın kutusu açıldı!
Ankara ve Balıkesir başta, birkaç ilin daha AK Partili belediye başkanından istifa talep edildiği kulislere yansıdı.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Melih Gökçek’in istifasıyla ilgili soruları, ‘Şu an böyle bir şey yok ama bu olmayacağı anlamına gelmez’ diye cevapladı.
Kimlerden istifa istendiği neye göre istendiği henüz bilinmiyor.
ERDOĞAN: BİZ BU YOLLARI DENEMEK İSTEMİYORUZ
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran dönüşü uçakta gazetecilerin ‘istifalara’ ilişkin sorusunu biraz daha kapsamlı cevaplamış.
Erdoğan diyor ki;
‘Biz, rutin, alışılmış, sıradan bir siyasi parti değiliz. Bizim siyasi partimiz, aynı zamanda bir davadır. Bu davaya inanmış olanlar, bu davaya gönül vermiş olanlar, gerektiğinde genel merkeze gelir istifasını teklif eder, ondan sonra da bir başka arkadaşla yola devam edilebilir. Zaten istifa eden de, partiden istifa amacıyla değil, bulunduğu makamı boşaltmak için o tür bir adım atar.
Tabii partideki görevleri, partinin üst yönetimi, gerektiğinde istifasını istemeden de alabilir. Belediyelerdeki durum tabii ki farklı. Onun iki yöntemi vardır: Partiden ihraç veya görevi ihmal veya kötüye kullanmaktan dolayı yapılabilir. Tabii ki biz bu yolları denemek istemiyoruz.
Eğer hakikaten illerde ilçelerde bu tür sıkıntılar varsa, teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcımız çağırır görüşür kendileriyle; iyi niyet içerisinde mesele çözülür. Ama olay belediye olduğu zaman farklı. Ama orada da görüşmek suretiyle gelinen nokta budur denilebilir; ilgili başkana, istifa suretiyle o makamı boşaltmanın kendisini de bizi de sıkıntıya düşürmeyeceği anlatılabilir.
Bir makama getirilirken her şey iyi güzel, ama benim metal yorgunluğu olarak dediğim durumlarda makamı boşaltılmasının istenilmesi niye yadırganıyor?
Kaldı ki istifa ya da görevden ayrılma, bu davada bir sorun olarak görülmemelidir. Nitekim, birçok arkadaşımız daha önce birçok görevlerini bırakmışlar, sonra başka görevler almışlardır. Ama dava olarak görmez de, hasbi değil hesabi davranırsan; ‘Benim şanım var şerefim var’ dersen, kusura bakma ama, partinin şerefi herkesin şerefinin şanının çok daha önündedir…’
DEMOKRASİYE UYGUN VE ETİK DEĞİL!
Erdoğan tereddüte mahal bırakmayacak şekilde çok konuşmuş.
‘Görevi kötüye kullanma veya görevi ihmal’ nedeniyle ya da ‘metal yorgunluğu nedeniyle’ istifa talep edildiğini kaydediyor.
İkincisi, ‘O makama parti getirdi, parti görevden alır. Parti zarar görecekse, şahısların şerefi düşünülmez’ diyor…
Resim çok net.
İstifası istenen belediye başkanları ya başarısız oldukları için bulundukları illerde parti oylarının düşmesine neden oldular ya da haklarında yolsuzluk veya benzeri iddialar olduğu için yakın zamanda takibata uğrayacaklar ve bunun partiye zarar vermesi istifalar ile engellenmeye çalışılıyor…
Bir siyasi parti, kendisini koruma güdüsüyle bu şekilde hareket etmek isteyebilir, ancak demokratik ve etik olmayan iki husus var bu yaklaşımda.
Birincisi, haklarında bir ‘görevi kötüye kullanma’ veya ‘görevi ihmal’ iddiası varsa, bunu yargı soruşturur.
Parti kendisini korumak istiyorsa, başkanları partiden ihraç eder ama istifaya zorlayamaz.
İkincisi, belediye başkanları parti tarafından ‘aday’ gösteriler, o makama halkın oylarıyla oturur. Yani parti ataması değildir.
Mesela şu an Tarım Bakanı olan Ahmet Fakıbaba, Urfa’da belediye başkanı iken AK Parti tarafından 2009 yerel seçimlerinde yeniden aday gösterilmemiş o da istifa edip bağımsız aday olmuş ve AK Parti’ye karşı kazanmıştı.
Partinin kazanan bir şahsı aday göstermesi bir lütuf değil, kendi çıkarınadır. Partinin aday göstermesi, bir atama değil, halkın onay vermesi önemlidir.
Hal böyleyken, seçilmiş belediye başkanlarının görev süreleri dolmadan ‘biz aday göstermiştik’ denilerek istifaya zorlanması, seçmenin iradesine saygısızlıktır.
Oyunu partiye değil de başkan adayına vermiş olanların iradesini yok saymaktır. Belediye başkanının bireysel katkısını yok saymaktır…
ZARARA RAZI OLANA ACINILMAZ!
Ne var ki, ‘partili cumhurbaşkanlığı’ yani ‘tek adam’ rejiminde bu sıradan bir vakadır.
‘Tek adam’ rejimlerinin fıtratında bu vardır. Hatta ‘istifa’ talimatına direnen başkanlar, yakın zamanda kendilerini kodeste bulurlarsa şaşırmayın!
Seçilmiş belediye başkanlarının ‘aba altında sopa gösterilerek’ istifaya zorlanması demokratik teamüllere, kişi hak ve hürriyetlerine aykırıdır.
Ancak ‘zarara razı olana acınılmaz’ kaidesini hatırlatır ve demokrasimiz adına içimiz burkula burkula ‘Ey AK Partili belediye başkanları, il ve ilçe başkanları bunu siz istediniz!’ hatırlatmasıyla yetinebiliriz…
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş istifa etti, daha doğrusu ettirildi.
Bu sürpriz gelişme ile Pandora’nın kutusu açıldı!
Ankara ve Balıkesir başta, birkaç ilin daha AK Partili belediye başkanından istifa talep edildiği kulislere yansıdı.
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Melih Gökçek’in istifasıyla ilgili soruları, ‘Şu an böyle bir şey yok ama bu olmayacağı anlamına gelmez’ diye cevapladı.
Kimlerden istifa istendiği neye göre istendiği henüz bilinmiyor.
ERDOĞAN: BİZ BU YOLLARI DENEMEK İSTEMİYORUZ
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran dönüşü uçakta gazetecilerin ‘istifalara’ ilişkin sorusunu biraz daha kapsamlı cevaplamış.
Erdoğan diyor ki;
‘Biz, rutin, alışılmış, sıradan bir siyasi parti değiliz. Bizim siyasi partimiz, aynı zamanda bir davadır. Bu davaya inanmış olanlar, bu davaya gönül vermiş olanlar, gerektiğinde genel merkeze gelir istifasını teklif eder, ondan sonra da bir başka arkadaşla yola devam edilebilir. Zaten istifa eden de, partiden istifa amacıyla değil, bulunduğu makamı boşaltmak için o tür bir adım atar.
Tabii partideki görevleri, partinin üst yönetimi, gerektiğinde istifasını istemeden de alabilir. Belediyelerdeki durum tabii ki farklı. Onun iki yöntemi vardır: Partiden ihraç veya görevi ihmal veya kötüye kullanmaktan dolayı yapılabilir. Tabii ki biz bu yolları denemek istemiyoruz.
Eğer hakikaten illerde ilçelerde bu tür sıkıntılar varsa, teşkilattan sorumlu genel başkan yardımcımız çağırır görüşür kendileriyle; iyi niyet içerisinde mesele çözülür. Ama olay belediye olduğu zaman farklı. Ama orada da görüşmek suretiyle gelinen nokta budur denilebilir; ilgili başkana, istifa suretiyle o makamı boşaltmanın kendisini de bizi de sıkıntıya düşürmeyeceği anlatılabilir.
Bir makama getirilirken her şey iyi güzel, ama benim metal yorgunluğu olarak dediğim durumlarda makamı boşaltılmasının istenilmesi niye yadırganıyor?
Kaldı ki istifa ya da görevden ayrılma, bu davada bir sorun olarak görülmemelidir. Nitekim, birçok arkadaşımız daha önce birçok görevlerini bırakmışlar, sonra başka görevler almışlardır. Ama dava olarak görmez de, hasbi değil hesabi davranırsan; ‘Benim şanım var şerefim var’ dersen, kusura bakma ama, partinin şerefi herkesin şerefinin şanının çok daha önündedir…’
DEMOKRASİYE UYGUN VE ETİK DEĞİL!
Erdoğan tereddüte mahal bırakmayacak şekilde çok konuşmuş.
‘Görevi kötüye kullanma veya görevi ihmal’ nedeniyle ya da ‘metal yorgunluğu nedeniyle’ istifa talep edildiğini kaydediyor.
İkincisi, ‘O makama parti getirdi, parti görevden alır. Parti zarar görecekse, şahısların şerefi düşünülmez’ diyor…
Resim çok net.
İstifası istenen belediye başkanları ya başarısız oldukları için bulundukları illerde parti oylarının düşmesine neden oldular ya da haklarında yolsuzluk veya benzeri iddialar olduğu için yakın zamanda takibata uğrayacaklar ve bunun partiye zarar vermesi istifalar ile engellenmeye çalışılıyor…
Bir siyasi parti, kendisini koruma güdüsüyle bu şekilde hareket etmek isteyebilir, ancak demokratik ve etik olmayan iki husus var bu yaklaşımda.
Birincisi, haklarında bir ‘görevi kötüye kullanma’ veya ‘görevi ihmal’ iddiası varsa, bunu yargı soruşturur.
Parti kendisini korumak istiyorsa, başkanları partiden ihraç eder ama istifaya zorlayamaz.
İkincisi, belediye başkanları parti tarafından ‘aday’ gösteriler, o makama halkın oylarıyla oturur. Yani parti ataması değildir.
Mesela şu an Tarım Bakanı olan Ahmet Fakıbaba, Urfa’da belediye başkanı iken AK Parti tarafından 2009 yerel seçimlerinde yeniden aday gösterilmemiş o da istifa edip bağımsız aday olmuş ve AK Parti’ye karşı kazanmıştı.
Partinin kazanan bir şahsı aday göstermesi bir lütuf değil, kendi çıkarınadır. Partinin aday göstermesi, bir atama değil, halkın onay vermesi önemlidir.
Hal böyleyken, seçilmiş belediye başkanlarının görev süreleri dolmadan ‘biz aday göstermiştik’ denilerek istifaya zorlanması, seçmenin iradesine saygısızlıktır.
Oyunu partiye değil de başkan adayına vermiş olanların iradesini yok saymaktır. Belediye başkanının bireysel katkısını yok saymaktır…
ZARARA RAZI OLANA ACINILMAZ!
Ne var ki, ‘partili cumhurbaşkanlığı’ yani ‘tek adam’ rejiminde bu sıradan bir vakadır.
‘Tek adam’ rejimlerinin fıtratında bu vardır. Hatta ‘istifa’ talimatına direnen başkanlar, yakın zamanda kendilerini kodeste bulurlarsa şaşırmayın!
Seçilmiş belediye başkanlarının ‘aba altında sopa gösterilerek’ istifaya zorlanması demokratik teamüllere, kişi hak ve hürriyetlerine aykırıdır.
Ancak ‘zarara razı olana acınılmaz’ kaidesini hatırlatır ve demokrasimiz adına içimiz burkula burkula ‘Ey AK Partili belediye başkanları, il ve ilçe başkanları bunu siz istediniz!’ hatırlatmasıyla yetinebiliriz…