Comey ve Bharara Türkiye’de Olsa Ne Olurdu?

 [Adem Yavuz Arslan]

17/25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmasından birkaç ay sonra, uzun yıllardır tanıdığım bir güvenlik bürokratı ile sohbet ediyorduk.
Kaynağım bulunduğu pozisyon itibariyle ‘yakası açılmadık bilgilere’ sahipti.
Sohbetimiz tamamen ‘off the record’ yani yazılmamak kaydıylaydı ve ben de o görüşmeye dair bir şey yazmadım.
Ancak o gün öğrendiklerimi temel alan çok yazı yazdım. Anlattıkları kamuoyunun tartıştığı konulara dair ‘büyük resmi’ görmemi sağlamıştı.
Aradan geçen sürede çok şey oldu.
Ben Washington’a taşındım, uzun yıllardır tanıdığım güvenlik bürokratı kaynağım 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tutuklandı.
Kaynağım konumu itibariyle dönemin başbakanı Erdoğan ile doğrudan görüşüyordu. AKP iktidarının da çok güvendiği bürokratlardandı.
Kamuoyunun yakından takip ettiği bazı soruşturmaların talimatını bizzat Erdoğan’dan aldıklarını anlatmıştı.
Gerçi onun anlattıklarını, AKP içinde aktif siyaset yapan isimlerden de dinlemiştim.
Erdoğan’dan aldığı ‘hayli ilginç’ başka talimatlar da vardı.
O gün muhatabıma “Bu emirler kanunsuz değil mi? Neden hayır demediniz?” demiştim. O da “Maalesef bizim bürokrasi geleneğimizde itiraz yok. İster kariyer hesabı de ister korku ama bizde böyle bir gelenek yok. Ayrıca itiraz ederseniz bir bahaneyle hapse dahi atılabilirdiniz” demişti.
Takip eden süreçte konuyla ilgili resmi makamlara verdiği ifadede “Ben yalnızca Erdoğan’ın talimatlarını uyguladım” dese de tamamen ilgisiz başka bir soruşturmaya dâhil edilip tutuklandı.
ABD’DE BÜROKRAT SİYASETÇİ İLİŞKİSİ
Bu anekdotu hatırlatmamın nedeni bugünlerde ABD’de yaşananlar.
Rusların ABD seçimlerine müdahale ettiği iddiaları aylardır gündemde. Trump’ın ulusal güvenlik danışmanlığından ayrılmak zorunda kalan danışmanı Flynn ve onun irtibatları manşetlerden inmiyor.
Tabi ki Flynn ile birlikte Ekim Alptekin ve Türkiye ilişkileri de mercek altında.
Geçtiğimiz Perşembe tüm Amerika’nın hatta dünyanın gözü ABD Kongresi’ndeydi. Trump’ın kovduğu FBI Başkanı James Comey, Senato İstihbarat Komitesi’nde 3 saat boyunca, kameralar önünde senatörlerin sorularını cevapladı.
Comey, Trump’ın 6 Ocak’ta yaptıkları baş başa görüşmede Flynn soruşturmasından bahsederek “Umarım bu işin peşini bırakırsınız” dediğini, kendisinin de bu ifadeyi ‘talimat’ olarak değerlendirdiğini anlattı.
Comey, Trump’ın ‘yalan söyleyebileceğini düşünerek’ görüşmelerini kayıt altına aldığını da söyledi.
Eski FBI Başkanı, Trump’ı açıkça yalan söylemekle itham etti.
3 saat boyunca, kameralar önünde sorulara cevap veren Comey, Trump’ın kendisinden sadakat istediğini, kendisinin de “Benden her zaman dürüstlük göreceksiniz” cevabını verdiğini anlattı.
Özetle başkan Trump, FBI başkanından hukuksuz bir iş yapmasını ve kendisine sadakat göstermesini talep ediyor, o da hukuku hatırlatıp bu talebi geri çeviriyor.
Comey’in ifadesi üzerine başlayan tartışmalar halen sürüyor. Fakat beni en çok ilgilendiren bölüm Trump ile Comey arasında geçen ‘sadakat-dürüstlük’ diyalogu oldu.
ORADA DEMOKRASİSİ BU YÜZDEN GÜÇLÜ
Benzer bir gelişme de hemen ertesinde yaşandı.
Türkiye kamuoyunun Rıza Zarrab davası nedeniyle tanıdığı eski New York Güney Bölge Savcısı Prett Bharara, ABC televizyonundaki ‘Bu hafta’ programında görevden alınma sürecine dair önemli detaylar paylaştı.
Bharara, Obama döneminde 7,5 yıl boyunca başkandan hiç telefon almadığını fakat Trump’ın kısa sürede kendisini 3 kez aradığını anlattı.
Bharara, Başkan Trump’ın telefonlarına çıkmayı reddedince, daha önce onun tarafından göreve devam etmesi rica edildiği hâlde, görevden alındığını söyledi.
Düşünsenize…
ABD Başkanı bir savcıyı arıyor. Savcı cevap vermiyor. Başkan ikinci, üçüncü kez arıyor.
Savcı yine cevap vermiyor.
Savcıya göre bu durum ‘alışıldık bir durum değil’. Bharara “ Bazı kişiler hakkındaki yasal süreçleri göz önünde bulundurursak Trump ile mesafeli bir ilişkimiz olmalıydı” diye konuştu.
Şahsen bu iki olayı hayranlıkla izledim.
Güvenlik ve yargı bürokratları ABD başkanı gibi çok güçlü bir makamdan gelen taleplere-telkinlere ‘hukuksuz’ diyerek karşı çıktılar.
Hem Comey hem Bharara koltuklarını kaybetti ama hukuk devletini korumuş oldular. Aslına bakarsanız ABD’yi halen dünyanın en demokratik sistemi ve en güçlü hukuk devleti kılan da bu anlayış.
Bu ülkede hukuk gerçekten üstün bir değer.
Trump gibi sıra dışı bir isim başkan olsa ve yasadışı bir talepte bulunsa bile karşısında cesur bürokratlar yargıçlar bulabiliyor.
BİR TEK BÜROKRAT NEDEN İTİRAZ EDEMEDİ?
Peki ya Türkiye?
Maalesef aramızda derin uçurumlar var. Türkiye hiçbir zaman tam anlamıyla bağımsız yargıya sahip olmadı. Siyasetin gölgesi her zaman bürokrasinin üzerinde oldu.
Fakat hiçbir dönem şu an ki kadar da yozlaşmamıştı.
17/25 Aralık sürecinde ortaya dökülen kayıtlardan gördük ki Erdoğan her mahkemeyle-hâkimle bizzat ilgileniyor.
Yapılacak düzenlemeler onayından geçiyor.
Kime hangi soruşturma açılacak bizzat Erdoğan’ın ‘olur’unu alıyor. Yetmiyor, hoşuna gitmeyen bir karar veren hâkim ya da istemediği bir soruşturma başlatan savcı olursa anında kafasını kopartıyor.
Bütün bunlarla yetinmeyip danışmanları aracılığı ile mahkemeleri de izletiyor.
Geçtiğimiz günlerde bir iftar programında darbe davalarını danışmanları aracılığı ile yakından takip ettiğini açıkladı. Hatta hızını alamayıp sanıkların alması gereken cezaları bile söyledi.
Açıklamaları doğrudan yargıya müdahaleydi ama Türkiye’de artık kimse bu duruma şaşırmıyor.
Özellikle son 4 yılda yaşanan bunca skandala rağmen bir tek yargıç çıkıp, hukuku referans gösterip itiraz ya da istifa etmedi.
Hepsi Saray’a biat etti, haksız hukuksuz yere tutuklanan meslektaşlarının hakkını savunmadı. Hatta güvenlik bürokrasisinde mesai arkadaşlarına işkence edenler bile çıktı.
Eğer bir hâkim, bir polis müdürü ya da bir general çıkıp Erdoğan’ın hukuksuzluklarına itiraz edebilseydi Türkiye bu karanlık çukurda olmayabilirdi.
Bu zulüm düzeninin sona ermesi de ancak hukukun üstünlüğünü tesis etmekle mümkün.
Comey ve Bharara Türkiye’de olsa ve Erdoğan’ın hukuksuz taleplerine hayır deseler mutlaka tutuklanır, Havuz medyasınca hain ilan edilir ve tüm kariyerleri biterdi.
Ancak hukukun namusunu kurtarırlardı.
Sahi bizde neden bir Comey ya da Bharara çıkmaz?
(TR724)