Açtırmasınlar Kutuyu..

[Tarık Toros]

Bugün gazetesinde yazarken, 2010 senesiydi sanırım, “Yandaşı yazanlar yoldaşı niye atlıyor?” diye sorup, anlatmıştım. TRT’de iş yapan yoldaşları, candaşları, isim isim, şirket şirket ortaya koymuştum. Medya mahallesi böyledir. Yandaşlıkta tarih yazar, sonra bir şamar oğlanı bulur, sıkılmadan tüm suçu oraya yükler. Esasen bugün, egemenlerin ikiyüzlüğünden daha mühim olan da budur. Çünkü, algıyı oluşturma olayı medyanın sırtındadır.
GAZETECİLİK BİTMİŞTİR
Misal, eski darbe soruşturmalarında “telefon dinleme delil değil” manşet atanlar, şimdi ByLock mesajlaşma programını örgütsel kanıt olarak pazarlıyor. Misal, Doğan Medya Grubu’nun Ankara temsilcileri tutuklu. Onu kurtarmak için dosyadaki hukuksal tutarsızlıkları çok detaylı olarak işliyorlar. Lakin aynı tutarsızlıklarla on binlerce başka tutukluyu linç ediyorlar. Üstelik bunu aynı gazete sayfalarında utanmadan yapıyorlar. Birileri siyaseti bitirdi, bunlarda gazeteciliği. Egemenler, devran döndüğünde yargılanacağını biliyor, bunlar da bir daha gazetecilik yapamayacaklarının farkında. Ya birlikte çıkacaklar, ya da birlikte batacaklar. Üçüncü yol kalmadı.
YILANLAR, SIRTLANLAR…
Egemenlerin medyadaki tetikçilerinden çekinecek bir şey yok. Onların zaten alnında böyle yazıyor. Yılanın işi sokmak. Tabiatının gereğini yapıyor. Asıl dikkat edilmesi gerekenler, gazeteci görünümlü sırtlanlar. Bu sırtlanlar, yılanlardan daha kinci ve tehlikeli. Gidişata engel gördükleri herkesin tutuklanmasını değil, ölmesini istiyorlar. “Öleceksin, ölmelisin” diyemedikleri için “infaz çağrısı” yapamıyorlar belki ama gayeleri, zindanları mezar yapmak! Ellerinden kaçırdıklarını ise itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar ki kendi foyaları ortaya çıkmasın. Bunların muhbirlikleri de yeni değil, tescilli sabıkalılar.
KARA LİSTEDE OLAN YANIYOR
Ülkede daha tuhaf şeyler de olmuyor değil. Mesela, kocası beyefendinin uçağında, karısı açlık grevi eyleminden canlı bildiriyor. Masum eleştirel bir tweet’ten birileri günlerce gözaltında tutuluyor, sonra tutuklanıyor, daha ağır konuşanlara elleşen olmuyor. Elbette kimseye dokunulmasın. Sadece bu durum, şunu daha iyi anlamamızı sağlıyor: Bir liste var, can sıkanlar için derhal bahane üretiliyor, listede olmayanlar işine bakmaya devam ediyor.
UMUT NÖBETİ BİTMEYECEKTİ
Ülkede zulüm ayyuka çıkmış, milletin genelinin pek umurunda değil. Umurunda olan da kendi mağdurundan başkasını görmüyor. Bu zihniyete göre, misal Cumhuriyetçiler çıkınca Türkiye’de tutuklu gazeteci kalmayacak. Tıpkı Can Dündar-Erdem Gül çıkınca Silivri’de umut nöbetinin bittiği gibi. Bitmeyecekti o. Ayrıca nöbet tutanların büyük bölümü, Mehmet Baransu, Gültekin Avcı, Hidayet Karaca’nın adını ağzına bile almadı.
NORMALLEŞMEYİ ÖZLEMİŞİZ
Pazar, anneler günüydü. Güya huzur içinde bir anneler günü kutlanmış, 6 milyon takipçili bir gazeteci çıkmış “normalleşmeyi özlemişiz” diye mesaj atıyor. Yuh olsun. Yüz binlerce anne kan ağlıyor. Birinin mesajını aktarıp geçeyim: “Çocuklarıma ‘senin baban teröristmiş bizimle oynamaya gelme’ denilince çocuklarımın gözündeki mutsuzluğu gördüm, YETER ARTIK!”
İYİ Kİ DIŞARIDALAR
Yurt dışında ülkesi için bir şeyler yapmaya çalışan gazetecilere büyük bir hınç var. Kasıtlı olarak “Yüreğin yetiyorsa gel burada konuş” diyorlar. Hoş, oraya gidince bırakın pasaport kontrolünü, uçağın koltuğunda alıyorlar artık. Ayrıca bunlara şunu sormak gerekiyor: Yurt dışında konuşmak az cesaret mi istiyor? Kimsenin içinde bulunduğu koşulları bilemezsiniz. Dışarı çıkan gazeteciler çok önemli. İyi ki Can Dündar dışarıda, Hayko Bağdat dışarıda, Abdülhamit Bilici dışarıda, Yavuz Baydar dışarıda, Ergun Babahan dışarıda, Said Sefa dışarıda, Arzu Yıldız, Amberin Zaman, Adem Yavuz Arslan dışarıda. Ve emin olun, tek tek, içeridekilerin toplamından daha çok izleniyorlar ?
(TR724)