Hamasetle kaybolan nesiller ve talan edilen Anadolu

Korkular ve sloganlar ile öne çıkarılan liderler etrafında motive edilen nesiller hamasetle kayboluyor. Anadolu bir baştan bir başa bir başa talan ediliyor.

MEHMET AKBAŞ

Anadolu’da günlük hayatı şekillendiren en belirgin öge duygulardır. Genel olarak duygusal bir toplum olmamız nedeniyle akıl, bilgi, teori ve bütün bunların hayata yansıyan yüzü pratik ile yaşamak yerine kalp, hissiyat, heyecanlar ve bunların neticesi sloganlar hayatı şekillendirmektedir.

Anadolu’da neşet etmiş hiç kimse ben bunlardan arı duruyum diyemez. Toplumun bütün katmanlarına nufuz etmiş bir gerçektir duygusallık. Bunun nedenleri ayrı bir yazı konusu. Ama coğrafyamızın genelinin bir sorunsalıdır bu durum.

Doğu toplumlarını çok iyi tahlil eden Amin Maalouf’un ‘Semerkant’ isimli tarihi romanında bir diyalog vardır. Romanda Semarkant’a ilk defa gelen Ömer Hayyam buradaki misafirperverlik karşısında şaşırır kalır. Fakat karşılaştığı bir olay karşısında Semerkant’lıların duyacağı şekilde bir dörtlük okur. Feci bir dayak yiyen Hayyam’ı insanların elinden şehrin kadısı kurtarır.

Hayyam’ı misafir eden kadı toplumdan bahseder. Ömer Hayyam’ın kafasında ise bir soru vardır. Kadı sorulacak sorunun farkındadır ve misafirine ne soracağını bildiğini söyler. Soru, konukseverliği bu kadar ileri olan kişilerin Hayyam gibi bir konuğa nasıl şiddet gösterdikleridir. Kadı bu soruya bir tek kelime ile cevap verir, Korku! ‘’Burada gördüğün şiddet, korkunun çoçuğudur. Dinimize her yandan saldırılıyor. Bahreyn’deki Karmati’ler, Kom’daki İmamiyeciler, Kostantiniyye’deki Rumlar…’’

GÜNÜMÜZDEKİ KORKUNUN TEZAHÜRLERİ

Günümüz toplumunda da aynı korku farklı bir şekilde tezahür ediyor.  Ve bu korku toplumu dizayn eden güçler tarafıdan sürekli besleniyor. Anadolu’da bu durumdan etkilenmeyen bir kesim neredeyse yok gibidir. Milliyetçiler ‘Türklük’ ile muhafazakarlar ‘din’ ile solcular ise ‘laik yaşam’ biçimiyle sürekli korkutulurlar. Korkuları besleme aparatı ise genelde değişik kesimlerin önde gelen siyasileridir.

Son dönemde çok kullanılan ‘Dış güçler, Beka sorunu, Vatan haini, Fetö, Bayrak inmez vatan bölünmez’ gibi (uzayıp gider bu liste) sözleri ise korku ve motivasyonun anahtar kelimeleridir. Hatta bazen Filistin, Gazze, İsrail’de eklenir bu kelimelere muhafazakar motivasyon için. Bazen Gazze’ye hayali ziyaretler yapılır bazen Suriye’de Cuma namazı kılınır bunun için!

Oysa ne Müslüman görünen siyasal islamcıların derdi İslam ne de Milliyetçi görünen siyasilerin derdi Türklüktür. Bunlar geliştirdikleri sloganlar etrafında kitleleri kenetler ve ürettikleri düşmanlarla basledikleri korkudan taraftarlarına motivaston üretirler. Toplumun duysusal yapısı estirilen hava için tam biçilmiş kaftandır.

Böyle olmasaydı siyasal islamcılar tarafından İslam dininin çehresine karalar çalınmazdı. Kendisini Müslüman olarak lanse eden bir kesimin son temsilcileri ısmarlama ‘yolsuzluk hırsızlık sayılmaz’ fetvalarıyla amel etmez gulülün (kamu malından çalma) kendisini başaşağı götüreceğini bilirdi..

Milliyetçi geçinen bir kesimin önde gelenlerinin ise eğer dertleri Türklük olsaydı, Çin devletinin Uygur’lara yaptığı zulmü görmezden gelmez AKP milletvekilinin evinde ölen ya da öldürülen Özbek bir soydaşının üstelik bir kızın ölümü karşısında o meşhur kükremelerini! yaparlardı..

Korkular ve sloganlar ile öne çıkarılan liderler etrafında motive edilen nesiller hamasetle kayboluyor. Anadolu bir baştan bir başa bir başa  talan ediliyor. Mevcut rejimin yanlışlarına ses çıkaranlar troller ve kara propaganda ile itibarsızlaştırılıyor ve vatan haini damgası yiyor.

HAMASETLE KAYBEDEN ÜLKE OLUYOR

Peki bütün bunların sonucundan ne oluyor.  Korkular ve sloganlar ile öne çıkarılan liderler etrafında motive edilen nesiller hamasetle kayboluyor. Anadolu bir baştan bir başa bir başa  talan ediliyor. Mevcut rejimin yanlışlarına ses çıkaranlar troller ve kara propaganda ile itibarsızlaştırılıyor ve vatan haini damgası yiyor. KHK’larla açlığa mahkum edilenlerin dramları her geçen gün derinleşiyor. Toplum yine siyasiler eliyle kutuplaşıyor. İnsan hayatı iştahlı rantçıların elinde oyuncağa dönüşüyor. Adalet zaten yerle yeksan. Bütün bu olanları hazmedemeyenler ülkesini terk ediyor… Velhasıl kaybeden yine ülke oluyor.

Akıl ve duygularımızı aynı oranda kullanmaya başlayana kadar da bu kısır döngünün içinde kalacağımız kesin gibi görünüyor.