Hukuk Nedir ki Reis, İtin Olur!..

YORUM | SEFER CAN

Gizli Başbakan havalarında dolaşan, binde birlik partinin lideri Doğu Perinçek, ‘Hukuk siyasetin köpeğidir’ dedi. Herkesin gördüğü ama şahit yazılmamak için sesini çıkarmadığı bir cinayeti ifşa etti. Aslında itiraf demeliydim, zira kendisi hukuku katleden çetenin önde gelenlerinden.
O meşhur ve pek çok aydının başında salınan Demokles’in kılıcı olan TCK 301. madde bakın ne diyor: “Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Herhangi bir soruşturma var mı? Yok. Perinçek’in ilerleyen cümlelerde yargıyı kastetmediğini araya sıkıştırması ve işi hukuk felsefesine dökmesi gerçeği değiştirmiyor. Perinçek, temel insan haklarının uygulanmadığı, anayasa ve kanunların rafa kalktığı yargı düzeninin devamını savunuyor. Bunu normalleştirmeye çalışıyor. Yargının, siyasetin köpeği olarak kalmasını ve hukuksuz yargının yaşanmasını istiyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun makul eleştirilerine cevap veren Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’den ses çıkmadı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan da esas duruşunu bozup tepki vermedi. Adli yargının en üst organı Yargıtay Başkanı Rüştü Cerit masanın altından çıkabilirse cevap vermeyi düşünebilir.
Yargıyı siyasetin köpeği haline getiren öyle çok örnek yaşanıyor ki aksini kimse iddia bile etmiyor. En yakın örneklerden biri İstanbul’daki TUSKON Davası. Bir işadamları derneğinin olağan genel kuruluna katılıp başkanın konuşmasını ayakta alkışlayanlar yargılanıyor. Suçlama terör örgütü üyeliği. Delil canlı yayın görüntüleri. Gerçekten bir terör örgütü eylemi olsaydı üç buçuk yıl sonra değil anında işlem yapılırdı/yapılmalıydı. Garabete bakar mısınız? İnsanlar ya alkışlamadığını ispata çalışıyor ya da ‘elim kırılsaydı alkışlamasaydım’ nedametine zorlanıyor. Peki Başkan Rızanur Meral ne demişti o konuşmada? “Siyaset zenginleşme aracı olmamalıdır. Zengin olmak isteyen siyasetçi, gelsin eşit şartlarda bizimle ticari rekabete girsin.” Bu sözlerin dönemin Başbakanı Erdoğanı hedef aldığı doğrudur. Buradan hakaret davası bile açamazsınız. Üç müebbetlik terör davası için siyasetin boyunduruğunda bir yargı gerekir.
AİLESİYLE TEHDİT EDİLEN BELEDİYE BAŞKANI
Yargının bağımsız olup olmadığını test etmek için önemli bir fırsat önümüzde duruyor. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur istifa ederken “Ailenize ve evinize kadar ulaşan tehditler. Katlanacak bir durum olmanın ötesine geçmiştir. AK Parti’de siyaset yapma imkanımız ortadan kaldırılmıştır. Partimden ve belediye başkanlığı görevimden ayrılıyorum.” dedi.

Bir savcı, Uğur’u çağırıp sizi kim ve nasıl tehdit etti diye sorarsa yargının kimsenin köpeği olmadığına inanabiliriz. Savcı işe, “İstifa etmezse, gereği yapılacak. Herkes görecek ne olacağını!” haberlerinin izini sürerek başlayabilir. Bir ipucu daha vereyim: aynı kişi bütün gazetelerde manşet olacak şekilde “direnmenin bedeli ağır olur” da demişti. O şantajcı, Recep Akdağ ve Bekir Bozdağ isimli iki yalancı şahit tutmuş, “kendi iradeleriyle istifa ettiler” diye tanıklık yaptırıyor.
Uğur, “Seçimle gelen seçimle gider’ prensibi rafa kaldırılmış ‘Emirle gider’ şeklinde anlaşılmaya başlanmıştır” da demiş. O söylediği hukuk devletinde olur; seçimle gelen seçimle gider. Hukukun rafa kaldırıldığı, şantajla iş bitirilen yapılara Mafyoz Rejimler, haydut devletler deniyor. İki ay önce AKP Genel Başkanı (Cumhurbaşkanı) Erdoğan ‘Racon kesilecekse ben keserim’ dediğinde Uğur, ‘Raconu Reis keser’ şeklinde twit atmış. Kaderin cilvesi ilk racon kesilen grupta gitti. Hukuk ve hukuk devleti herkese lazım, hatta bugün racon kesenlere bile.
Mahkemelerde insanlar uğradıkları işkenceleri anlatmak istedikçe yargıçlar tarafından susturuluyor. “Kızımın ve eşimin iffetiyle tehdit edildim.” diyen subay çığlığını duyuramıyor. Suçladığı Zekai Aksakallı ise terfi alıyor. Yargı mensupları Perinçek’e doğruyu söylediği için dava açmıyor olabilir mi?
(TR724)