[Sefer Can]
Yandaş medya mahallesi yine karıştı. Organik siyasal İslamcılarla, paralı askerler arasındaki kavga kızışacak gibi duruyor. İlk günden başlayan ‘gözde’ olma mücadelesi ihanet suçlamalarına vardı. Paralı askerler, diğerlerini korkaklıkla ve “Reis’in üstüne Gül koklamakla” suçluyor. Organikler ise rakiplerini, İslami değerlerden uzak ve asgari ahlak seviyesinden yoksun olmakla itham ediyor. En temel tezleri ‘bunlar davaya zarar veriyor’. Ama dava tanımının değiştiğini kabullenmek istemiyorlar. Dava artık ve sadece Reis’in siyasi projesi. Öyle olunca hedefe giden her yolu mübah gören devşirmeler daha çok işe yarıyor. Ve ‘eskiden’ İslamcıların “Hocam arkadaş saçımı çekti” şeklindeki bütün mızıldamalarına rağmen ön safta durmaya devam ediyorlar.
‘ESKİDEN’ İSLAMCILARIN BARLASLARLA İMTİHANI
Barlaslar aile boyu Sabah Grubunda istihdam ediliyor. Birkaç kelime söyleyebilse evdeki maymuna bile program yaptıracaklar. Cemil Barlas’ın Meral Akşener’e attığı iftirayı sokakta biri söylese bırakın gazeteciliği cezaevini boylardı. Yeni Şafak’ın başörtülü bir yazarına yazdığı belaltı mesajları bile görmezden gelindi. Arkasının kuvvetli olduğu belli. Birçok eskiden İslamcının şeytan gördüğü Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın kurucusu Can Paker de dokunulmazlık zırhına sahip. Soros’a dümdüz gidenler Barlas’ın dayısı Paker’e tek laf etmiyor.
İsmail Kılıçarslan’ın ağlak bir üslupla “Biz seni karşılıksız sevdik, hesap kitap yapmadık” nakaratıyla biten yazısı evet çok doğru tespitler yapıyordu ama işe yaramayacağında şüphe yok. “Bunaldık artık. Billahi bunaldık. Niçin bunaldığımızı burada sarahaten anlatamayacak olmamız sebebiyle dahi olsa çok bunaldık be reis. Misal, kendisini kelepçeyle meclis kürsüsüne bağlayan CHP’li kadın milletvekili üzerinden hiç anlamadığımız, hiçbir zaman da anlayamayacağımız -hatta iyi ki anlamadığımız ve iyi ki anlayamayacağımız- şekilde ‘seks içerikli, derili merili’ espriler yapmayı ‘uygun’ bulan adamla aynı kafada, aynı safta, aynı mahallede sanılmaktan çok bunaldık be reis.”
İLK HEDEF HOCACILAR
Kılıçaslan’ın dile getirmeye cesaret ettiği çelişki basit ve kişisel bir çatışma değil. Artık medya grupları arasında bir bilek güreşine dönüşüyor. Gazeteciler arasında gibi görünüyor ama daha derinlerde ve AKP içindeki hesaplaşmaların iz düşümü. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, yeni İslamcı söylemin fikir babası olarak paralı askerlerden hazzetmiyordu. Doğal olarak onlar da Davutoğlu’nu kendileri için risk görüyorlardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da “Hoca’nın kendini merkeze alan planları var” tezine ikna ettiler. Seçim kazanmış bir Genel Başkan olmasına rağmen Başbakanlık koltuğunu rencide edilerek terk etmek zorunda kaldı. Paralı askerler onu canlı bırakmanın tehlikeli olacağı tezini işliyor bugünlerde. Örnek olarak da İslamcı kalemşörlerin yazıp konuştuklarını Reis’in önüne koyuyorlar. Teyakkuzda bekliyor ve en küçük sürçmede Erdoğan’a servis yapıyorlar.
Karar gazetesinin dünkü manşeti onlara iyi bir fırsat sundu. “En kritik sandık” başlığına Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın katıldığı şehit cenazesi fotoğrafı konunca lejyonerler fırsatı kaçırmadı. Karar Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras “ahlaki sınır tanımayan kiralık tetikçiler”e cevap verirken mahallenin çocuklarına havlayanların sahiplerinden kemik kapmak hesapları yaptığını öne sürdü. Sahiplerinin kimliğini yazamasa da biz biliyoruz. Karar, Meclis’teki anayasa oylamasında rüştünü ispata çalışan şüpheli vekiller gibi FETÖ masalına en fazla körük vuranlardan. Ama CHP’lilerin bile ağzına sakız olan söylem kimseyi kurtarmıyor.
Davutoğlu üzerinden hesaplaşan diğer iki isim Yıldıray Oğur ve Hilal Kaplan oldu. Kaplan ve ailesi lejyonerler safında savaşıyor. Eskiden İslamcıların tezlerini çürütmek için başörtülü bir figür epey işe yarıyor. Ama söz ‘tencere dibin kara’ muhabbetinden öteye gitmiyor. Vatandaş bu karambolde kimin yalıda kimin rezidansta oturduğunu öğreniyor. Sonuçta hepsi bir anlamda paralı asker. Gerçekten ilke mücadelesi veriyor olsalar sözü dolaştırmadan lejyonerlerin sahibine iki kelam edebilirlerdi.
Davutoğlu ve onun Meclis’e soktuğu vekillere Erdoğan’ın ihtiyacı kalmadı. Medya üzerinde başlayan kapışmanın artçı sarsıntıları partiye uzanacak. Bir gözünüz de Milli Damar merkezli çatışmalarda olsun. Orada parti değil bürokrasi odaklı bir çatırdama var. Onun medyadaki yansımaları Tamer Korkmaz-Şamil Tayyar kapışmasıyla su yüzüne çıkıyor. Lejyonerler ve eskiden İslamcılar safını belirlemeye başladı. Satranç tahtası güzelim ülkemiz olmasa keyifle seyredeceğiz ama tahtayı parçalayacaklar hırsları yüzünden.
‘ESKİDEN’ İSLAMCILARIN BARLASLARLA İMTİHANI
Barlaslar aile boyu Sabah Grubunda istihdam ediliyor. Birkaç kelime söyleyebilse evdeki maymuna bile program yaptıracaklar. Cemil Barlas’ın Meral Akşener’e attığı iftirayı sokakta biri söylese bırakın gazeteciliği cezaevini boylardı. Yeni Şafak’ın başörtülü bir yazarına yazdığı belaltı mesajları bile görmezden gelindi. Arkasının kuvvetli olduğu belli. Birçok eskiden İslamcının şeytan gördüğü Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın kurucusu Can Paker de dokunulmazlık zırhına sahip. Soros’a dümdüz gidenler Barlas’ın dayısı Paker’e tek laf etmiyor.
İsmail Kılıçarslan’ın ağlak bir üslupla “Biz seni karşılıksız sevdik, hesap kitap yapmadık” nakaratıyla biten yazısı evet çok doğru tespitler yapıyordu ama işe yaramayacağında şüphe yok. “Bunaldık artık. Billahi bunaldık. Niçin bunaldığımızı burada sarahaten anlatamayacak olmamız sebebiyle dahi olsa çok bunaldık be reis. Misal, kendisini kelepçeyle meclis kürsüsüne bağlayan CHP’li kadın milletvekili üzerinden hiç anlamadığımız, hiçbir zaman da anlayamayacağımız -hatta iyi ki anlamadığımız ve iyi ki anlayamayacağımız- şekilde ‘seks içerikli, derili merili’ espriler yapmayı ‘uygun’ bulan adamla aynı kafada, aynı safta, aynı mahallede sanılmaktan çok bunaldık be reis.”
İLK HEDEF HOCACILAR
Kılıçaslan’ın dile getirmeye cesaret ettiği çelişki basit ve kişisel bir çatışma değil. Artık medya grupları arasında bir bilek güreşine dönüşüyor. Gazeteciler arasında gibi görünüyor ama daha derinlerde ve AKP içindeki hesaplaşmaların iz düşümü. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, yeni İslamcı söylemin fikir babası olarak paralı askerlerden hazzetmiyordu. Doğal olarak onlar da Davutoğlu’nu kendileri için risk görüyorlardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da “Hoca’nın kendini merkeze alan planları var” tezine ikna ettiler. Seçim kazanmış bir Genel Başkan olmasına rağmen Başbakanlık koltuğunu rencide edilerek terk etmek zorunda kaldı. Paralı askerler onu canlı bırakmanın tehlikeli olacağı tezini işliyor bugünlerde. Örnek olarak da İslamcı kalemşörlerin yazıp konuştuklarını Reis’in önüne koyuyorlar. Teyakkuzda bekliyor ve en küçük sürçmede Erdoğan’a servis yapıyorlar.
Karar gazetesinin dünkü manşeti onlara iyi bir fırsat sundu. “En kritik sandık” başlığına Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’ın katıldığı şehit cenazesi fotoğrafı konunca lejyonerler fırsatı kaçırmadı. Karar Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras “ahlaki sınır tanımayan kiralık tetikçiler”e cevap verirken mahallenin çocuklarına havlayanların sahiplerinden kemik kapmak hesapları yaptığını öne sürdü. Sahiplerinin kimliğini yazamasa da biz biliyoruz. Karar, Meclis’teki anayasa oylamasında rüştünü ispata çalışan şüpheli vekiller gibi FETÖ masalına en fazla körük vuranlardan. Ama CHP’lilerin bile ağzına sakız olan söylem kimseyi kurtarmıyor.
Davutoğlu üzerinden hesaplaşan diğer iki isim Yıldıray Oğur ve Hilal Kaplan oldu. Kaplan ve ailesi lejyonerler safında savaşıyor. Eskiden İslamcıların tezlerini çürütmek için başörtülü bir figür epey işe yarıyor. Ama söz ‘tencere dibin kara’ muhabbetinden öteye gitmiyor. Vatandaş bu karambolde kimin yalıda kimin rezidansta oturduğunu öğreniyor. Sonuçta hepsi bir anlamda paralı asker. Gerçekten ilke mücadelesi veriyor olsalar sözü dolaştırmadan lejyonerlerin sahibine iki kelam edebilirlerdi.
Davutoğlu ve onun Meclis’e soktuğu vekillere Erdoğan’ın ihtiyacı kalmadı. Medya üzerinde başlayan kapışmanın artçı sarsıntıları partiye uzanacak. Bir gözünüz de Milli Damar merkezli çatışmalarda olsun. Orada parti değil bürokrasi odaklı bir çatırdama var. Onun medyadaki yansımaları Tamer Korkmaz-Şamil Tayyar kapışmasıyla su yüzüne çıkıyor. Lejyonerler ve eskiden İslamcılar safını belirlemeye başladı. Satranç tahtası güzelim ülkemiz olmasa keyifle seyredeceğiz ama tahtayı parçalayacaklar hırsları yüzünden.