Yorum | Erhan Başyurt
Türkiye’de rejim değişti. Ancak 15 Temmuz sonrası oluşturulan ‘olağanüstü yönetim anlayışı’ uygulanmaya devam edilecek.
Zira, uyum yasaları Kanun Hükmünde Kararnameler ile seçimden sonra belirlendi.
250’den fazla yasa ve kanunlarda geçen ‘başbakan, bakanlar kurulu, başbakanlık, heyeti vekile…’ benzeri ifade topluca ‘cumhurbaşkanı veya cumhurbaşkanlığı’ olarak değiştirildi.
Tüm yetkiler, atama ve görevden almalar, kurumlar ve bakanlıklar tek elde toplandı.
***
Tüm bunlara bir de OHAL yetkileri eklendi.
Cumhurbaşkanı tek başına kararname çıkarabiliyor.
Kamudan ihraçlar artık daha kolay bakan imzasıyla gerçekleşecek.
İhraç edilenler değil eşlerine de pasaport yasağı uygulanacak.
Pasaport yasağı kamudan ihraç edilmeyen sivil KHK mağdurlarının da eşlerine devam edecek.
Gözaltı süresi 4+4+4 yani 12 gün olabilecek. Normal gözaltı süresinin 6 katı…
Toplantı ve gösteri hakkı, ‘gece vaktinin başlamasıyla’ sınırlı.
Valiler keyfi şekilde kişilerin bir şehre girmesini engelleme hakkına sahip…
Yani özgürlükler ve temel insan hakları, evrensel insan haklarına aykırı olarak keyfi şekilde sınırlanmaya devam edecek.
Tüm bu düzenlemeler 3 yıl için gibi gözükse de, sudan bahanelerle sürdürülmeye devam edecektir…
***
7 kez uzatılan iki yıllık OHAL döneminde mağduriyetler korkunç.
17 bin kadın 50 bin kişi tutuklu. 700’e yakın bebekli ve hamile kadın yasalara aykırı hapiste tutuluyor.
İşkence ve kötü muamele, ‘siyah minibüslerle’ adam kaçırma sistematik ve tabii hale geldi.
130 binden fazla insan kamudan keyfi gerekçelerle atıldı.
Yargının 3’te biri tek kalemde görevden alındı, tutuklandı.
İhraç edilen güvenlik görevlisi sayısı 30 bini aştı.
Barış isteyen akademisyenler bile görevden alındı.
Hukuk yolu kapatıldı. OHAL Komisyonu ise, başvurulardan sadece 21 bini karara bağladı. Göreve iade edilenlerin sayısı sadece bin 300…
Bine yakın işyerine mahkeme süreçleri tamamlanmadan el konuldu. TMSF’ye devredildi…
2 bine yakın dernek, yüzlerce eğitim kurumu, 15 özel üniversite, hastane ve yardım kuruluşu yargı kararı olmadan kapatıldı.
Hakkında işlem yapılanlar 400 bini, gözaltına alınanların sayısı 200 bini aştı.
15 HDP’li vekil tutuklandı. HDP’li siyasetçi ve belediye başkanları tutuklandı…
Kapatılan ve el konulan medya kuruluşları 200’ü geçti. ‘Türkiye, dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi’ haline geldi.
***
OHAL döneminde yaşanan mağduriyetler, 12 Eylül darbecilerin yaptığı hukuksuzlukları aştı.
Daha önemlisi, OHAL döneminde yapılan referandum ve seçimlerle rejim değiştirildi…
***
OHAL fazlasıyla Cumhurbaşkanı’nına tanınan yetkilerde mevcut.
Yürütme de yargı da yasama da tek adamda toplandı.
Buna rağmen 3 yıllığına ‘olağanüstü yetkiler’ anayasa ve evrensel hukuk kurallarına aykırı şekilde uzatıldı.
İktidar elde ettiği kontrolsüz gücü terk etmek istemiyor.
Seçimlerde (hile ile ya da gerçek) destek almaya devam ettiği sürece de keyfi yönetim anlayışı ve hukuksuzluk devam edecek gibi…
Anlayacağınız Türkiye, OHAL forever (sonsuza kadar) sürecine girdi.
Bu süreçte ekonominin toparlanması ve refahın artması, dünya örneklerine göre imkansız gibi.
İktidarın pansuman tedbirleri, algı operasyonları uzun vadede gerçeğin yerine alamaz.
***
Türkiye’nin ciddi şoklar yaşaması kaçınılmaz ama halk destek verdiği veya destek veriyor gözüktüğü sürece OHAL kalkmaz, kalksa da keyfi uygulamalar hukuksuz şekilde sürer.
Hukukun geri dönebilmesi için, iktidarın hesap vermeye hazır olması ve hukukun üstünlüğünden korkmaması olmazsa olmaz şart.
Mevcut iktidar ve yandaşları için maalesef bu mevcut şartlarda mümkün gözükmüyor…