Ne Tabutu Ne Çivisi! İstikamet Asit Kuyuları…

Yorum | Bülent Korucu

CHP milletvekili Eren Erdem tutuklandı. Eski milletvekili diye olayı geçiştirenler yanılıyor/yanıltıyor. Yeni vekiller yemin edip göreve başlayacakları ana kadar boşluk oluşmaması için eski parlamento hukuken görev başında. Kesin sonuçlar açıklanmadı, itiraz edilen 14 il hakkında son karar verilmedi. Buna rağmen Erdem’in tutuklanması, şekil şartlarına riayete dahi tenezzül edilmediğini gösteriyor. Henüz seçim yapılmamışken, aday gösterilmediği gün pasaportunu iptal etmek hukuksuzluğun başlangıcıydı. Tutuklama göstere göstere geldi. CHP, hem de Parti Meclisi üyesi bir vekilinin hukukunu korumaktan aciz bir parti; sandığı koruyacağını beklemek safdillikti. 24 Haziran günü ve gecesi yaşananlar bu beklentinin ne kadar dayanaksız olduğunu ilan etti.

Eren Erdem’i savunmak Selahattin Demirtaş’ı savunmaktan geçiyordu. O demokratik olgunluğu gösteremeyen CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun şikayet hakları yok. Aslına bakarsanız samimi bir şikayetleri olduğu da söylenemez. Klişe açıklamalar cılız kalıyor ve alay konusu oluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise saklanacak bir sütre bulamayan hedefinin sağına soluna ateş ederek alay eden keskin nişancı gibi. Enis Berberoğlu’nun ardından Eren Erdem de hapiste. Kılıçdaroğlu’nun yakın çalışma arkadaşları Murat Aksoy ve Fatih Gülsur’u hiç söylemiyorum. Berberoğlu, istinaf mahkemesinin lehe kararına rağmen tahliye olamadı. CHP onu bile savunamıyor. Onu en azından yeniden aday gösterme alicenaplığında bulundular! Yine de tahliye garantisi yok.

Her olumsuz gelişmeyi “demokrasi ve hukuk devletinin tabutuna son çivi” olarak değerlendiren naiflere de kızmaya başladım. Ne tabutmuş, ne çiviymiş arkadaş; çak çak bitmiyor! Adam tabutla mubutla uğraşmıyor, demokrasi ve hukuku moleküllerine ayırmak için asit kuyusuna attılar. Uyanın artık.
Soylu’ya hesap sorabilecek yargı var mı?
Asit kuyusu demişken 90’lı yılların Türkiyesine nasıl bir hızla döndüğümüzün altını çizmek lazım. Hatta daha kötü durumdayız. O dönem devletin infaz listeleri konuşulur ama hiçbir yetkili çıkıp kabullenmez, hele de savunamazdı. Şimdi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, HDP Genel Başkanı Pervin Buldan’ı açıkça tehdit ediyor, basın toplantısında bunu tekrar ediyor. Kimsenin gıkı çıkmıyor. Buldan, eşi devlet tarafından infaz edilmiş bir kadın. Şimdi hem de vekil iken aynı akıbete uğramakla tehdit ediliyor. Bakanı güya öfkelendiren PKK infazı iddiasını valilik yalanladı. Ama bence bunun bir önemi yok. Olay doğru çıksaydı dahi bakanın hukuku hiçe sayma hakkı yok. Aksi halde devlet değil mafya olursunuz.
Bakan Soylu’ya hesap sorabilecek bir yargı var mı? Daha ileri şeyleri söyleyen mafya lideri Sedat Peker’e ceza veremeyen bir yargı, İçişleri Bakanına mı hesap soracak? Peker’in beraat ettiği gün başka bir duruşma daha vardı ve bırakın beraati tahliye bile alamadı. Amnesty (Uluslararası Af Örgütü) Türkiye Şube Yönetim Kurulu Başkanı avukat Taner Kılıç’tan söz ediyorum. Kılıç hakkındaki bütün suçlamalar düşmesine ve daha önce verilen tahliye kararı hukuka aykırı biçimde geri alınmasına rağmen salıverilmiyor. İşi daha trajikomik yanı Büyükada’da darbe toplantısı yaptıkları iddiasıyla suç üstü(!) yakalanan insan hakları aktivistleri salıverildi; o esnada tutuklu olup toplantıya dair herhangi bir işlem yapması mümkün olmayan Kılıç içerde tutuluyor.
Neden? Çünkü Merkel, sadece Alman vatandaşları için devrede. Türkiye’yi tampon bölge yaparak Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya geçişini engellediği için Erdoğan’a aferin diyen Almanya Başbakan’ı daha dava bitmeden havaalanında hazır beklettiği uçakla vatandaşlarını ülkesine götürdü. Diğer hukuk ihlallerini Avrupalı meslektaşları gibi sadece endişeyle takip etmekle yetiniyor.
Seçim gecesi uzun namlulu silahlarla sokağa çıkıp gözdağı veren AKP milislerinin sırtı okşanıyor. Karar Gazetesi ve yazarlarını tehdit eden diğer mafya lideri Alaattin Çakıcı için Devlet Bahçeli’nin aracı olmasını isteyen gazetecilerin olduğu bir ortamda hukuktan konuşmak abesle iştigal. Tabutta yer kalmadı çivileri üst üste çakıyorlar…
Kemal Bey de tabutu boş verip cenazeyi kaldırsa fena olmayacak. Yoksa çok kötü kokacak ortalık.
(TR724)