‘YOK’ DEYİNCE YOK MU OLUYOR?

AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, Türkiye’de 2006 yılından beri cezaevlerinde uygulanan ve son dönemde emniyetteki sorgularda rastlandığına dair iddiaların soru önergelerine girdiği ‘çıplak arama’ konusunda bir açıklama yaptı. ”Ben Türkiye’de çıplak arama olduğuna asla inanmıyorum, yok böyle bir şey!” dedi.

Hemen ardından bu uygulamaya maruz kalmış aralarında tanınmış simaların da yer aldığı çoğu kadın onlarca mağdur, bu açıklamalara tepki gösterdi. Gazeteci ve eski CHP Milletvekili Eren Erdem, Özlem Zengin’i Türkiye’den özür dilemeye davet ederek ‘’Ben de Silivri’de çıplak aramaya maruz kaldım’’ açıklamasını yaptı.

Mimarlar Odası İstanbul yöneticisi olan Mücella Yapıcı Twitter hesabından şu mesajı paylaştı: ‘’Öyle mi? Siz de hiç utanma arlanma yok mu? Bir parkı savundum diye beni 60 yaşımda aşağılayıcı bir şekilde çıplak aramaya maruz bıraktınız ve bunu başka kadınlar yaşamasın diye açık açık ifşa etmek zorunda kaldım. Açtığım dava hala devam ediyor. Susun bari.’’ Ve buna benzer onlarca paylaşım ve video yayınlandı.

Hukukçu kimliği ile bilinen bir iktidar partisi yetkilisi, normal şartlarda bir hukuksuzluk iddiası karşısında iddiaların değerlendirileceği veya mağdurların dinleneceği gibi sözler vermesi gerekirken, ‘’Ben inanmıyorum yok böyle bir şey, üstelik bu uygulamanın mütedeyyin kadınlara yapıldığı söyleniyor. Bütün hayatı kadın mücadelesi ile geçmiş biri olarak söylüyorum, biz müsaade edebilir miyiz böyle bir şeye, ne münasebet!’’ deyiverdi.

MÜTEDEYYİN DEĞİLSE NORMAL Mİ?

İletişim bilimi açısından baştan sona arızalı bir açıklama maalesef. Mütedeyyin olmayan ya da kendini öyle adlandırmayan kadınlara veya erkeklere çıplak arama yapılabilir mi yani? Bir rejimin vatandaşlarına uyguladığı bir adaletsizlik karşısında insanları sınıflandırmak hiç kimsenin haddi değil. Bu söylemler, değişik kesimler arasında kutuplaşmayı derinleştirmekten başka bir işe yaramaz.

Bir kişinin bir iddiaya inanması veya inanmamasının hukuki açıdan hiçbir karşılığı yoktur. Beyanlar ve beyanları ispat eden deliller esastır.

Peki bu konuda yüzleri aşan iddialar karşısında Zengin, ‘’Ben böyle bir şey olduğuna asla inanmıyorum.’’ açıklamasını nasıl yapabildi?

Bunun cevabı aslında Zengin’in açıklamalarının satır aralarında gizli. Röportajın bir yerinde ‘’Kendi takipçilerim beni anlıyor.’’ şeklinde bir ifade kullanıyor. Bu ifade aslında, ‘Beni takip edenler ne söylersem inanır, başkasının ne anladığıyla ilgilenmiyorum’ anlamına geliyor.

Türkiye’nin en büyük handikaplarından biri, takipçileri tarafından her söylediğine sorgusuz sualsiz inanılan siyasi figürlerdir.

BELİRLİ ŞAHISLARA İNŞA EDİLEN KARİZMA

Ünlü düşünür Max Weber’in çalışmalarında en çok dikkat çeken kavramların başında ‘Karizmatik Otorite’ ve ‘Karizmatik Liderlik’ göze çarpar. İlgilileri Türkiye’de de bir çok akademik çalışmaya konu olmuş bu kavramları araştırabilir.

Buradan hareketle ben ülkemizde bir kısım figürler ve şahıslar üzerine inşa edilmiş bir karizmadan bahsetmek istiyorum.

Özlem Zengin de üzerine inşa edilen bir karizmanın taşıyıcısıdır. Dolayısıyla AKP tabanında ve kadın kollarında oldukça karizmatik bir karakterdir. Son dönemde meclisteki çıkışlarıyla adeta parti tabanının gazını alan ve idolleştirilen bir figür o. Yaptığı çıkışlarla muhalefette ne kadar antipati oluşturuyorsa, kendi takipçileri üzerinde o derece sempatiyle mukabele görüyor.

Tek konuk olarak katıldığı televizyon programları ile bu karizmayı pekiştiriyor. Sürekli yaşadığı mağduriyetlerden ve baş örtülü bir kadın olarak verdiği mücadeleden bahsediyor. Mesela bir programda, avukatlık ruhsatı alacağı zaman acılar çekerek 20 dakika bile olsa başını nasıl açtığını anlatıyor. Bu ve benzeri konuşmalarıyla, hassas bir müslüman potresi çizip kendi karakteri üzerinde inşa edilen karizmaya bir tuğla daha koyuyor.

Taraftarları ve takipçilerinin gözünde oluşan bu karizmatik imaj sayesinde her söylediğine inanılan bir kişi haline geliyor. Takipçilerinin duygularına hitap eden bir söylemi değişik başlıklarda sürekli yenileyerek kredisini artırıyor.

Aynı kişi, yüzlerce çıplak arama iddiası karşısında hiç kılını kıpırdatmadan ”Yok böyle bir şey’’ diyebiliyor. Bunu söylerken. ”Üstelik bahsedilen kadınlar mütedeyyin kadınlar böyle bir şeye müsaade edebilir miyiz?” diyerek, yine taraftarlarını memnun etmekten geri durmuyor.

Zengin’in ifadelerini Türkiye gerçekleri açısından değil, oluşturulan bu imaj açısından değerlendirmekte fayda var. Onun niyeti, ülkenin gerçekleriyle yüzleşmek değil. Kendisine biçilen karizma üzerinden taraftarlarına mesaj veriyor: ”Aman safları sık tutun, bunlar hep iftira!”

Geldiğimiz noktada sorumluların derdinin gerçekler olmadığı, çıplak aramayı gündeme getirenlere açtıkları soruşturma ile anlaşıldı.

MEHMET AKBAŞ, BÜKREŞ