En Akıllı Sen Çıktın Ama Çok Geç İsmet!

Yorum | Levent Kenez

15 Temmuz’un hemen ertesinde akşam vakti çocukları ile evinde otururken, kapıyı çalan polislerin onu ölüme götürdüklerini nereden bilecekti ki Gökhan Öğretmen? 13 gün boyunca Vatan Emniyet’te işkence yaptılar. Kronik birçok hastalığı olmasına rağmen ilaçlarını dahi vermediler. Ailesinin emniyete teslim ettiği ilaçlar hiç kullanılmamış şekilde aynen iade edildi, kırılmış gözlük çerçevesi ile birlikte. Ondan kalan son hatıra da bu oldu. Bütün sağlık kontrollerinde işkence gördüğü kayıtlara girmiş olmasına rağmen sorumlular hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Dosya kapatıldı.
Ölümünün ardından Hainler Mezarlığı’na gömmek istediler. Ailesi kahroldu, cenazeyi memleketine götürmeye karar verdiler. Hiçbir kurum araç vermedi. Namazını kılacak imam da bulunamadı. Bir garip gibi son yolculuğuna uğurlandı Gökhan Öğretmen. Kim bilir bu dünyaya yapılan bu garip veda, öte taraflarda nasıl bir karşılanmaya karşılık gelir?

İADE-İ İTİBAR… AMA ÇOK GEÇ!
Bülent Ceyhan’ın özel haberi ile öğrendik ki, Milli Eğitim Bakanlığı geçen hafta okuluna yolladığı resmi yazıda, terörist diye görevden aldıkları Gökhan Açıkkollu’nun mesleğe iadesine karar vermiş. Yani bir nevi iade-i itibar yapmış.
İçinde en ufak vicdan kırıntısı olan bir insanı çıldırtan, isyan ettiren bir durum. Ailesinin canını bir kez daha yaktılar. Hayatının baharında nezarethanede döve döve öldürdükleri Gökhan Öğretmen bir daha geri gelmeyecek ama mesleğe iade yazısı gelmiş. Yarın öbür gün açılacak müzede kırık gözlüğünün yanına bu belge de konulacak öğrencileriyle gülerken çekildiği fotoğrafın hemen yanı başına.
Ben şahsen bu skandal olaya tirajikomik olarak bakamıyorum. Milli Eğitim bürokrasisinin yarın öbür gün kendisini kurtarmak ve mahkemelerde kendilerini savunmak için bunu bilhassa yaptığını düşünüyorum. Çünkü hatalı bir işlem yapsalar şurada yaparlardı: KHK ile görevlerine son verilen öğretmenlerin içinde yer alırdı ismi. Gökhan Açıkkollu ismini Milli Eğitim bürokrasisinde herkesin unuttuğunu ya da kimsenin bilmediğini asla düşünmeyin.

AÇIKLAMA ÇABALARI…
Görevden alarak hedef gösterdikleri bir öğretmenin hayatını, sebep oldukları bir cinayetle kaybetmiş olması asla peşlerini bırakmayacak bir durum, bunu çok iyi biliyorlar.
“Söyle bakalım sen hangi delil ve gerekçeyle bu öğretmeni görevden aldın?” denildiğinde  “Efendim o günleri biliyorsunuz, talimat gereği rutin bir işlem olarak yapıldı. Başbakanlık’tan (MİT olacak) gelen isimleri tedbiren açığa almamız emredildi. Sonra kendi araştırmamızı yaptık ve bahse konu öğretmenin herhangi bir örgütle bir ilişkisi olduğuna dair somut bir gerekçe olmadığı için biz de kanunları uygulayarak mesleğe iadesine karar verdik. Görüyorsunuz herhangi bir önyargı ile davranılmamıştır. Meğer öğretmen çok daha önce vefat etmiş. Biz de basından (sosyal medya olacak) duyduğumuzda şok olduk. Çok üzüldük!” vesaire vesaire.
HER ŞEY KAYIT ALTINDA
Bakalım emniyette Gökhan Öğretmenin ölümüne sebep olanlar nasıl savunma yapacak? SCF’nin (Stockholm Center for Freedom) geçtiğimiz aylarda yayınlanan ve emeği geçenlerin tarihi bir iş yaptığı Gökhan Öğretmen çalışmasında bütün sağlık raporları ve temas ettiği polislerin isim isim bilgileri açıkça yer alıyor. Emniyete ayak bastığı andan öldürülmesine kadar dakika dakika başından geçenler kayıt altında. Şahitleri de var. 15 Temmuz sonrası yaşanan hukuksuzlukların sembol ismi Gökhan Öğretmen’in davası da yarın öbür gün sembol bir dava olarak tarihte yerini alacak.
İşkence zaman aşımı olmayan bir suç ve faillerinin hukuk geri geldiği zaman kurtulma şansları yok. Bütün kanunsuz suç işleyenlerin de. Nazi subayları, SS kollukları gibi ya adaletten kaçacaklar, ya mahkemeye çıkacaklar ya da ömürlerinin sonuna kadar her saniye yakalanacakları korkusuyla onursuzca saklanacaklar…

“Türkiye’de ne zulümler oldu, kim yargılandı ki, kim ceza aldı ki?” diye itirazlar geliyor. “Bu dünyada herkes cezasını görüyor sanki” diye umutsuzluk gösterenler var. Bu o kadar yanlış bir bakış açısı ki! Erdoğan sonrasında döneminin bütün işkencecilerinin, katillerinin ve kanun dışı işlem yapmışlarının yargı önüne çıkarılacağı tartışmasız ve istisnasız bir hedef olarak önümüzde hep durmalı. Gerekirse hayatının sonuna kadar tek amacı bu olan teşekküller olmalı. O failler hiçbir zaman unutulmayacaklarını bilerek geçirmeliler bugünlerini. Eğer adalet önünde yapılanların hesabını sormak için yaşamayacaksak hayatını kaybedip gidenlere ve işkence mağdurlarına en büyük vefasızlığı yapmış oluruz.
Tarihe bir ibret-i alem olarak konulurlar ve bir daha kimse bu topraklarda kendi vatandaşlarına soykırım cüretinde bulunamaz. İlkse ilk olur. Olursa da zaten son olur.
MAZLUMLARIN AHI HEPİNİZİ BULACAK!
Gökhan Öğretmeni mesleğe iade eden Bakan İsmet Yılmaz bakalım yırtabilecek misin? Ege’de çocukları ile boğulan ve hala cesedi bulunmayan, Meriç’te son hamlesini yapıp oğluna elini uzatıp sonsuzluğa yürüyen, akıl sağlığını kaybedip intihar eden, işsizlikten kıvranan diğer öğretmenler var sırada. Bar fedaisi kılıklı, görevde kalmak için acıklı Yeşilçam filmi çeviren İçişleri Bakanı, polisler cinayet işlerse “Benim ismimi verin” demiştin, belki öyle yaparlar. Şehit öğretmenin cenazesini kıldırtmayan Mehmet Görmez! Peçete gibi çöpe atıldın ama unutulmadın merak etme. Zavallı öğretmeni, Hainler Mezarlığı’na gömmek isteyen Kadir Topbaş! Koltuğunu korumak için ahir ömrünün en iğrenç anlarına imza attın ama n’oldu? Onursuzca kovuldun. Bir işe de yaramadı.
Mazlumların ahı hepinizi bulacak inşallah.
Her gün birinizi, bir gün hepinizi…

(TR724)