Söylemleri, itiraflarıyla gündemden düşmeyen Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin ilginç açıklamalarıyla da adından söz ettiriyor. Erdoğan’ın önce ‘Eniştemden öğrendim’ dediği darbe girişiminin 15 Temmuz’dan bir gün önce Saray’a haber verildiğini iddia etti Perinçek. Kremlin’e ve Rus ordusuna yakınlığı bilinen Rus stratejist Alexander Dugin’in Türkiye’de olduğunu hatırlatan Doğu Perinçek, TSK’daki hareketlilik bilgisinin ondan geldiğini söyledi.
Kendisine Melih Gökçek ve Erdoğan’ın başdanışmanlarından randevu alındığını belirten Perinçek, ‘Dugin, Rus devletinden aldığı Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki hareketlilik bilgisini kendilerine aktardı’’ dedi.
Perinçek’in AHVAL‘den Eşref Ayduğmuş‘a verdiği söyleşinin ilk bölümü şöyle:
Bu sıralar Ulusalcılarla Erdoğan arasında bir gizli koalisyon/ittifak olduğu söylentileri malumunuzdur. Var mı böyle bir birliktelik? Neden bu kadar dile getiriliyor bu iddia?
Gerçeklere bakalım. 2014 yılı öncesinde fetö ile mücadelenin merkezinde Vatan Partisi vardı. 50 yıllık bir mücadele bu. Tayyip Erdoğan yönetimi 2003’ten sonra Türkiye’de Fethullah Gülen … ile birlikte bir hükümet kurdu. ‘F..ö’nün üzerine Türkiye yürüdüyse bu Tayyip Erdoğan’ın konumu mu, yoksa Vatan Partisi’nin duruşu mu? (…)
Geçelim PKK konusuna; AKP iktidarı ‘açılım’ yaptı. PKK’ya Güneydoğu bölgemizde otorite alanları sağladı. Belediyeleri PKK’ya teslim etti. 2015 yılı 24 Temmuz’undan başlayarak Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) PKK’nın tepesine bindiyse bu Vatan Partisi’nin büyük başarısıdır.
Vatan Partisi, Tayyip Erdoğan’lar ‘Rus uçağını biz düşürdük’ diye gurur duyarken Rusya ile dostluğu savundu. Vatan Partisi Moskova’ya, Şam’a, Tahran’a koştu.
En sonunda Türkiye nereye geldi; Astana süreci başladı, Türkiye-İran-Rusya ittifakı oluştu, Suriye de dolaylı olarak bunun içinde. Bu da Vatan Partisi’nin büyük başarısı.
Önümüzde bir de üretim ekonomisi sorunu var. Bunları Vatan Partisi başarıyla yapabilir. AKP başarıyla yapamıyor, zigzaglar çiziyor. Tutarsızlıklar içinde. Çünkü bu program onun programı değil.
Çünkü o, eski programı terk ederken zaruretler nedeniyle, aynı zamanda tortular, eskiden kalan çeşitli gölgeler, birikimler… Onları taşımaktadır. O nedenle yalpalamaktadır. O zaman bu programın sahibi gerçek iktidar olacak.
Bahsettiğiniz manada da programınızı uygulayabilirlerse sizin muhalefet olmanızı gerektirecek bir durum kalmıyor öyleyse?
2018 son derece önemli bir yıl. Çünkü borçlanma ekonomisinin iflasının apaçık ortaya çıkacağı yıl. 400 milyar doların üzerinde borç var. 100 milyar dolar, bir yıl içerisinde acil para bulunması gerekiyor. 100 milyar dolar civarında da önümüzdeki yılın dış ödemeler açığı artı bütçe açığı…
Hepsi neredeyse 200 milyar dolara yaklaşıyor ve AKP iktidarının bu parayı bulma şansı yok. Onun için önümüzdeki yıl üretim ekonomisine geçmenin sancılarını yaşayacak.
Bu aynı zamanda Türkiye’de bir yeni çözüm arayışı, iktidar arayışı anlamına geliyor. Cumhurbaşkanı’nın etrafındaki başdanışmanlar ekonominin büyük zorluklarla karşı karşıya olduğunu kendilerini itiraf ediyorlar.
Amerikan Büyükelçiliği’nin de kendi yakınlarına etrafına söylediği; “2018 Türkiye için cehennem olacak” diyor.
Başkanlık referandumundan da ‘hayır’ sonucunun çıkacağını söylemiştiniz. O zaman da çok emindiniz…
Yüzde 0,5 yanılmışız. ‘Hayır’ çıkmadı da yüzde 49,5 çıktı. Şu da var; bazı hileler de oldu. Kalktı, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) damgasız zarf ve damgasız pusula kullanılmasına akşam saatlerinde onay veren bir karar aldı.
Hukuk çok açık. Zarflar ve pusulalar damgalı olacak. Kanuna aykırı. Bu, seçimi aslında hukuken batıl haline getirdi. Yer yer hileler de oldu. O tür bilgiler de aldık. ‘Hayır’ yine çıkardı.
Biraz önce Türkiye’nin Avrasyacı bir çizgiye doğru ilerlediğini söylediniz. Avrasya ile NATO arasında sıkışmış bir Türkiye mi var şu an?
Türkiye artık Atlantik sisteminden koptu. Türkiye artık tekrar Atlantik sistemine dönemez. Çünkü Atlantik sistemi Türkiye için bölünme anlamına geliyor.
Atlantik sistemi Türkiye açısından Kürdistan’ın, ikinci İsrail’in kurulması anlamına geliyor. Ve Atlantik sistemi Türkiye açısından borç batağında boğulmak anlamına geliyor..
Türkiye, NATO ve ABD ile karşı karşıya gelmiştir. Güvenliği için de, ekonomisini geliştirmek için de oradan gelen tehditleri göğüslemek durumundadır.
Türkiye’nin dostları artık İran’dır, Irak’tır, Suriye’dir, Rusya’dır, Çin’dir ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’dir. Şanghay İşbirliği Örgütü’nün kapısını çalıyor Türkiye.
Avrasya sisteminde Türkiye’ye model olabilecek, laik, özgür, modern ve demokratik prensipleri benimsemiş hangi ülkeler var? Türkiye’nin siyasi gelişimini hangi ülkeye benzetiyorsunuz?
Türkiye’ye model olacak hiçbir ülke yok. Türkiye kendi modelini Kemalist Devrim’le yarattı. Türkiye için tek bir çözüm var; Atatürk devrimini tamamlamak. Yani Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve Devrimci Türkiye.
Siz NATO’ya da karşısınız, ancak Türkiye; Rusya’nın tarım ve turizm ambargosu ve S-400 füze sistemi ile girdiği bu eşit olmayan ilişkide yeni bir haminin kontrolüne girmiş olmuyor mu?
Türkiye Rusya ilişkileri Rusya’nın hamiliğine yol açacak dengesizlikleri içermiyor. Türkiye Rusya ilişkileri eşit olma istidadını taşıyor, bu bir.
İkincisi, Türkiye yönetimi bu nesnel durumu değerlendirerek Rusya ile ilişkilerinde Türkiye’nin çıkarlarını gözeten bir çizgi izleme şansına sahiptir.
“Erdoğan yeniden Amerika’ya dönebilir mi?” diye bir yazı yazdınız. Böyle bir izleniminiz mi var? Eğer yüzünü tekrar Amerika ve NATO’ya çevirirse neler olur?
Toplumda bu tartışılıyor. Bazıları Tayyip Erdoğan Amerika’ya tekrar dönsün diye can atıyor. Yani dönse hoşlanacaklar. O nedenle yazdım. Benim görüşüm, Türkiye tekrar Amerika’ya dönemez.
Türkiye dönemeyeceği için Türkiye’yi yönetenler de burada çok fazla bir özgürlük alanına sahip değil. Türkiye Amerika’yla cephe cepheye geldi.
Ekonomide de görüyoruz, Türkiye’ye yönelik bir takım ekonomik operasyon tehditleri de var. Aynı zamanda borçlanma ekonomisiyle Türkiye’nin devam etme şansı yok.
Bütün bunları topladığımız zaman, Türkiye Avrasya yoluna girdi. Pekin’de bir fotoğraf çekilmişti geçen sene, merkezde Putin, Çin’in lideri Şi Cinping, Tayyip Erdoğan, Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev. Yani bu dünyanın geleceğinde olan bir fotoğraf. O fotoğraf pek değişmez.
Türk Silahlı Kuvvetleri(TSK) ve 15 Temmuz konularına gelmek istiyorum yavaş yavaş. ‘Orduda Perinçekçiler var’ deniliyor, doğru mu?
Hayır efendim, bu çok büyük bir yanlış. Amerikan gazeteleri bunu yazıyor. Alman gazeteleri yazıyor. Michael Rubin denen Pentagon’un ve CIA’nın eski şeflerinden olan zat sürekli olarak bunu işlemektedir.
TSK’da çok büyük temizlik oldu. TSK’nın ‘fetö’ yargılamalarına gönderdiği çok önemli bir rapor var. O raporda verilen rakamlar şu; 30 bin general, subay, astsubay, askeri öğrenci ve askeri kurumlarda çalışan personel tasfiye edildi.
15 Temmuz’a gelirsek, bir açıklamanızda “Dugin bize Türk askerinin olağanüstü bir hareketlilik içinde olduğunu söyleyince bunu hükümete söylemesini belirttik. O da bize söylediklerini Ankara’ya gittiğinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e söyledi. Hükümetin, darbe teşebüsünden önce haberi vardı. Ben biliyorsam bunu MİT bilmez olur mu?” diyorsunuz.
İlk sorum; neden Melih Gökçek? İkincisi ise; MİT’in ve hükümetin önceden haberi olduysa neyi beklediler?
Bana bunu ilk söyleyen, bizim Genel Başkan Yardımcımız Emekli Jandarma Albayı Hasan Atilla Uğur. O gün Sayın Atilla Uğur’un Yeni Şafak gazetesiyle söyleşisi vardı.
Atilla Uğur bana şunu söyledi, ‘Yüksek Askeri Şura’ya (YAŞ) kadar, -YAŞ sanırım Temmuz’un sonunda toplanıyordu- bir f..ö darbesi bekleniyor’ dedi.
‘Çünkü bunlar temizleniyorlar, artık ellerinde silah kalmayacak, onun için temizlenmeden önce böyle bir girişim hazırlığı içindeler.’ şeklinde bilgi verdi bana.
Ben de Sayın Atilla Uğur komutanımıza, öğleden sonra Yeni Şafak’la yapacağı söyleşide bunu onlara iletmesini rica ettim. O da Yeni Şafak röportajında bütün bu bilgiyi açıkladı. Kendilerine ayrıca ‘bunu hükümete de söyleyin’ dedi.
Yeni Şafak’a ilettiniz fakat hükümete, MİT’e iletmediniz mi?
Ama tabi Atilla Uğur’un bildiği bir şeyi, bilmiyorum yani MİT’in bilmemesi mümkün mü… Çünkü sonuç itibariyle bize kadar geldi bu bilgi…
İkincisi; Sayın Alexander Dugin bize 15 Temmuz’dan iki gün önce gelmişti. Bizim davetlimiz olarak geldi. Bu arada Cumhurbaşkanı danışmanlarıyla ve Melih Gökçek’le de randevusu vardı.
Başbakan Binali Yıldırım’la da görüşmesi oldu. O da bize ‘Türk ordusu içinde bir hareketlilik saptıyoruz’ dedi. Kendi ifadesiyle söylüyorum; ‘Rus devleti, Türk ordusu içinde bir hareketlilik saptıyor’ dedi.
Ben kendisinden AKP yöneticileriyle, hükümetle yaptığı görüşmelerde bu bilgiyi aktarmasını rica ettim. O da görüştükten sonra tekrar buluştuk ve bize bu bilgiyi hükümete söylediğini belirtti.
Dugin, 14 Temmuz günü yalnız Melih Gökçek’e değil Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanlarına da aktardı bu bilgiyi.
“14 Temmuz’da Erdoğan’ın Başdanışmanları ile görüştü Alexander Dugin” dediniz. Kimler bu başdanışmanlar?
Şimdi ben isimlerini söylemeyeyim, hepsini tam doğru olarak bilmiyorum. İki üç tane danışmanından resmi randevu aldı Dugin, resmi görüşme yaptı. Bunlar devletin kayıtlarında vardır.
Daha önemlisini söyleyeyim, biz 1 Temmuz’da darbeden 15 gün önce 400 bin adet Türkiye’de bildiri dağıttık. Bu bildirinin birinci maddesinde ABD’nin bir iktidar projesi içinde olduğunu, meşru olmayan yollardan bir iktidar girişiminde bulunduğunu bildiride açıkça yazdık.