Yorum | Bülent Keneş
İşin tabiatı gereği yalanın, yalancılığın revaçta, yapmacıklıkların ise geçer akçe olduğu yerlerde ya da devirlerde imajlar ve algılar gerçekliğe baskın çıkabiliyor. Hatta daha da ileri gidip imaj ve algı gerçekliğin yerini bile alabiliyor. Böylesi yerlerde ve devirlerde gerçeklerin üzerine titremektense başkalarına verilen imajın janti olup olmadığı ile hep yatılıp kalkılır. Gerçeklerin canı Cehennem’e, yeter ki dışarı yansıttığımız imajımıza, algımıza bir şey olmasın!.. Değil mi ama?
Herkesin algı ve imaja odaklandığı bir yalanlar, ‘miş’ gibi yapmalar dünyasında gürültülü imajların buz gibi gerçekliklerin yerini nasıl aldığına sıklıkla tanıklık ediyoruz. Aman ha kendi küçük dünyamızda zar zor oluşturduğumuz imajımız bozulmasın, hakkımızdaki algıya sakın ola bir halel gelmesin diye, elbette ki sadece içimizden, sessiz sedasız bazen isyan bile ediyoruz.
‘SANAL GERÇEKLİK’ ‘GERÇEK GERÇEKLİK’E GALEBE ÇALINCA
Bu tuhaf duruma kafa yoranlar, can çekişen ‘gerçek gerçeklik’in hazin akıbetini görmüş, medya, reklam ve propagandanın yarattığı algı ve imajın gücünü kavramış ve ta yıllar öncesinden ‘sanal gerçeklik’ diye bir kavram uydurmuşlardı. O yıllar, gerçek hayatların müthiş bir aç gözlülükle sınır tanımayan dünyanın tamamına tamah eden tuhaf bir münzevilikle evlerinin bir köşesine büzülüp, gerçek dünyadan el etek çeken maymun iştahlı bir müstağnilikle albenili sanal dünyanın ışıltılı pencere kenarlarına hapsolduğu yıllar henüz olmadığı için, burada bahsedilen ‘sanal gerçeklik’in ilk akla gelen şey olmadığını, kastedilenin algı ve imaj olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Peki gerçekliği berbat olanın, imaj ve algısının düzgün olabilme ihtimali var mıdır? Ya da tam tersine, gerçekliği müthiş iyi olanın imaj ve algısının berbat olma riski olabilir mi?
Kendilerinde tanrısal bir kudret gören ‘imaj maker’lar birincisi için varsa şayet, bugünkü Türk medyası, Erdoğan ve lejyoner borazanlarının yaptığı türden kara propaganda, yalan ve iftiralar da hiç şüphesiz ki ikincisi için var.
Bütün bunlara rağmen, ‘Bir şey ya gerçektir ya da sanal, ‘sanal gerçeklik’ de neyin nesi oluyor?’ deyip sanal ile gerçekliğin birlikteliğinin ancak bir oxymoron olabileceğine hükmedebilirsiniz. Dahası sert esen trendi rüzgarlara karşı dimdik durup bir karakter duruş bile sergileyebilirsiniz. Bence mahsuru yok.
GERÇEKLİK NEYSE DE İMAJA VURULAN KARA LEKE DAYANILMAZ
Her neyse, başlıktaki vaadimize geri dönelim ve ufaktan ufaktan sadede gelelim. Malumunuz Türkiye’yi tarihinde görülmedik ölçüde başarıyla yönettiğini savunanlar, ülkeyi herkesin mutluluktan geberdiği bir Cennet’e çevirdiklerini iddia edenler; sürekli olarak demokrasi, hak ve özgürlüklerde dünyada bir eşinin olmadığını; hukuk ve adalette ise menendinin bulunmadığı söylüyor. Bunları söylerken hep bir şeyden şikâyet etmeyi de ihmal etmiyorlar. Yok yok iki şeyden… Bir, hainlerden… İki, bu hainlerin her şeyin güllük gülistanlık olduğu güzelim ülkenin imajını bozmalarından… Hakikaten de bu alçak hainleri ne yapıp edip herkesin tanımasını sağlamamız lazım. Ülkenin gerçekliği neyse de güzelim imaj ve algısına vurdukları kara lekeyi herkese anlatmamız ve hatta nesiller boyunca unutturmamamız lazım.
Siz bakmayın kimisinin hırsız, kimisinin rüşvetçi, kimisinin harami, kimisinin yalancı, kimisinin müfteri, kimisinin mürai, kimisinin dinbaz, kimisinin İşlamofaşist, kimisinin diktatör demesine… Erdoğan’ın resmen babasının malı gibi sahip çıktığı, sadece diktatörlere has bir istisnai titizlikle ve en ince ayrıntılarıyla her şeyiyle bizzat ilgilendiği bu mis gibi ülkenin dünyadaki imajını bozan bu alçak hainler kim sahiden? Bunun bugün için bir anlamı yok belki ama gelin isterseniz durumdan vazife çıkarıp tarihe bir not olarak bu alçak hainlerin kim ya da kimler olduğunu burada tek tek sıralayalım.
Bakınız size açık söyleyeyim, kim ki ülkenin ta Tanzimat’tan bu yana büyük bedeller ödeyerek yarım yamalak da olsa oluşturduğu kuralları, kurumları, demokratik kültürü, binlerce yıllık ahlakı ve değerleri, medeni dünyayla bir ve beraber olma hayalini gözü dönmüş bir keyfilik ve hoyratlıkla yıkmışsa ülkenin dünyadaki imajını bozan o alçak hain de odur.
DİNEN HARAM, AHLAKEN AYIP, HUKUKEN SUÇ OLANDAN İMAJA GİDEN YOL
Kim ki, yıllardır herkesin gözü önünde dinen haram, ahlaken ayıp, hukuken suç olan fiillerden onlarcasını yapıyor, doymak bilmez bir açgözlülükle çalıyor, çırpıyor, gasp ediyor, ailesi ve yakın çevresi ile birlikte suç üstü yakalanınca da iyilik ve düzen adına ne varsa yakıyor, yıkıyor, talan ediyorsa emin olun ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Her kim ki “benden tek bir Müslümanın kılına zarar gelmeyecek,” diyerek çevresini yıllar boyunca türlü dinbazlıkla, ahlaksız dinbazlığına alet ettiği dinle, Kur’anla, camiyle, Allah’la aldatıp, sırf gerçek yüzünü ortaya çıkardıklarını düşündüğü için 20 bini kadın en az 60 bin mütedeyyin insanı tüm dünyanın gözleri önünde ve keyfi şekilde, yani haksız, hukuksuz, suçsuz hapislere tıkıyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, sırf Kürt oldukları için, sırf kendi dillerini konuşmak, kendi kültürlerini yaşatmak istedikleri için, düne kadar kirli pazarlıklar yürüttüğü, o pazarlıkları yürütürken besleyip semirttiği bir terör örgütünü bahane ederek köyleri, kasabaları, mahalleleri, şehirleri aylar boyunca kuşatma altında tutuyorsa, gariban halkı susuz, elektriksiz, aç bi-ilaç bırakmakla kalmayıp tankla topla evlerini başlarına yıkıyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, tüm dünyanın tanıklığında 9 aylık hamile kadınları yakaladığı gibi hapse atıyorsa, yeni doğum yapmış masum kadınların başına terörle mücadele polislerini dikiyorsa, lohusa sabileri kelepçeleyip nezarethanelerde, mahpushanelerde eziyet ediyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
BEBEKLERİN AHINA, ENİNİNE RAĞMEN İNSAFA GELMEYEN ZALİM
Kim ki, Firavunları utandıracak şekilde anneleriyle birlikte kundaktaki bebekleri hapse atıyorsa, anneleri çaresiz, bebekleri nefessiz bırakıyorsa ve üstelik bütün ahlara eninlere, ısrarlara rağmen bir türlü insafa gelmeyip tam altı yüz altmış sekiz bebeği kör zindanlarda tutarak sergilediği insanlık dışı zulümlerle tüm dünyanın diline düşüyorsa işte ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, en ufak eleştiriyi haram kılıyor, övgü ve yalakalıktan başka kimseye söz hakkı vermiyorsa; yüzlerce medya organını gasp edip, kapılarına kilit vuruyorsa; 250’den fazla gazeteci ve medya çalışanını hapse tıkıyor, 130’dan fazlasını ülkeyi terke zorluyorsa; binlerce gazeteciyi sırf günahlarına ortak olup kendisine yaltaklanmadıkları için kalemlerinden, işlerinden, aşlarından ediyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, cehaleti yüzüne vuruldukça cehalete merhem olacaklara düşman kesiliyorsa; bu hınçla binlerce eğitim kurumunu, 15 üniversiteyi kapatıp, binlerce akademisyeni üniversitelerden atıyorsa; on binlerce öğretmeni talebelerinden uzaklaştırıp binlerce öğretmen ve akademisyeni hapislerde süründürüyorsa; 80 milyonu cebren kör bir cehaletin kucağına sürüklüyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, yazan-çizen, konuşan, düşünen, fikir üreten topluma ve kültüre değer katan aydınları, entelektüelleri doldurmak için cezaevlerini tecavüzcülerden, hırsızlardan, arsızlardan, hayasızlardan, ayyaşlardan ve keşlerden boşaltıyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, onlarca yıldır sadece okul, eğitim ve kültür kurumları açmakla bilinen on binlerce ahlak ve izzet abidesi insana karşı en korkunç cadı avcılığı yaparken, açacağı onlarca yeni hapishaneyle övünebilecek kadar bir düşmüşlüğü, bir sefaleti temsil ediyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
UYDURUK MAHKEMELER KURUP UYDURUK SUÇLAMALARLA…
Kim ki, askeri darbeler döneminde bile yapılmayanları yapıp hukuk çerçevesinde görevini yapacak savcıların, kendisinden bağımsız karar verebilecek onurlu yargıçların binlercesini görevden alıp, pek çoğunu hapse tıkıyorsa; avukatlardan bile 550’den fazlasını hapse atıp savunma hakkını yok ediyorsa; uyduruk mahkemeler kurup uyduruk suçlamalarla on binlerce insanın hayatını karartıyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, dinin yapma dediği ne varsa yaparken, mesela nefes alır rahatlığında yalan söylerken, göz kırpar kolaylığında iftira ederken, utanmadan hırsızlık yapıp rüşvet alırken, iffetli kadın ve erkeklerin namusuna hayasızca laf ederken, masumlara zulmederken, en ahlaksız haramileri bile utandıracak şekilde insanların helal mülklerine çökerken, başkalarının alın terini gasp edip yandaş haramilerine peşkeş çekerken tüm bu pisliklerine kamuflaj olarak dini, Kur’an’ı, camiyi ve Allah’ı kullanma kepazeliğini sürdürüyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, ülkede işleyen hiçbir kurum bırakmamış, demokrasi ve hukuk devletinin olmazsa olmazı ilkelerden, kurallardan ve hukuktan eser bırakmamışsa; ara rejim dönemlerinde bile olmayan gaddarlıklara, tuhaf işlere imza atıp seçim sandıklarını bile tüm dünyanın gözleri önünde çalıp bu kepazeliğinin uluslararası belgelere geçmesine yol açmışsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
SADAT’I, SEDAT’IYLA, HİZBULAH’I, İBDA’SIYLA…
Kim ki, ülkenin sağından soluna, liberalinden dindarına en güzide kesimlerine karşı ahlaksız ve hayasız bir savaşı amansız yürütürken mafyasıyla, çetesiyle, SADAT’ıyla, Sedat’ıyla, Hizbullah’ı, İBDA’sıyla ve daha nice nice itiyle kopuğuyla el ele, kol kola meydanlarda gururla poz veriyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, en temel insan hak ve özgürlüklerini paspasa çevirip toplumun muhalif her kesiminin üzerinden silindir gibi geçerken, yapma-etme diyen yerli-yabancı kim varsa düşman bilip insan hakları savunucusu, demokrasi ve özgürlük aktivisti onlarca insanı hınç ve kinle hapse atıp, hayasızca, ahlaksızca, küstahça haklarında onlarca yalan uydurup izzet ve şerefleri ile oynayarak Türkiye’nin adını tüm dünyada beş paralık ediyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, aldığı rüşvet uğruna maaile önüne yatmaya utanmadığı bir soytarının ABD’de yargılanmasından ötürü ipliğinin pazara çıkacağından duyduğu endişeyle, yüreği ağzında hop oturup hop kalkarken, o ülke vatandaşlarını, din ve bilim adamlarını, diplomatik misyon görevlilerini, gazetecilerini rehin alarak adi bir pazarlığa, şantaj ve tehdite malzeme yaparak Türkiye’yi haydutluğu şiar edinmiş adi bir suç örgütü derekesine düşürüyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, dün hayasızca höykürüp türlü hakaretler savurduğu yabancı liderlerle sırf aynı kareye girebilmek için ülkenin milyarlarca dolarını hovardaca peşkeş çekiyorsa; dün hayasızca küfrettiklerine gerektiğinde anında ahlaksız medyasıyla birlikte yüzsüzce yalakalık yapmakta bir beis görmüyorsa; içerideki ahmakları ütmek için ettikleri kelamın sürekli olarak üçte ikisi muhatapları tarafından yalanlanıyorsa; ahlaksızlıklarıyla artık tüm dünyada bir aşağılama ölçeği ve isimleri hakaret ifadesi haline gelmişse ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
DİPLOMASİNİN İNCELİKLİ NEZAKETİ YERİNE MAGANDALIĞIN KÜLHANİ DİLİ
Kim ki, diplomasinin incelikli ve nazik dili yerine magandalara has külhani bir dil kullanıyorsa; tutarlılık, güvenilirlik ve öngörülebilirliğin tek geçer akçe olduğu uluslararası ilişkilerdeki muhatapları nezdinde bile dediklerinin biri diğerini tutmuyorsa; NATO ile evli, AB ile sözlüyken İran’la oynaşta, Rusya’yla hovardalıkta, bir eli Çin’de, bir gözü Maçin’deyse ve bu dengesizliklerinden dolayı uzak yakın tüm muhataplarının güvenini tamamen yitirmişse ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, kurtluktan itliğe, okluktan yokluğa çevirdiği diğer partilerin yaptığı gibi yapmayıp sırf sahih muhalefet yaptığı için lideriyle birlikte ülkenin üçüncü büyük partisinin 10 milletvekilini tam bir yıldır rehin almışsa; 100’e yakın seçilmiş belediyeyi haydutlukla gasp edip, onlarca seçilmiş belediye başkanını hapsetmişse; demokratik nezaketten zerre nasip almayıp 6 milyondan fazla seçmenin iradesini paspasa çevirmişse ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Kim ki, kendi elleriyle aday gösterdiği, hile hurdayla da olsa halk oyuyla seçtirdiği, tıpkı kendisi gibi bi’hakkın arsız, hırsız, uğursuz olduklarından kimsenin asla kuşku duyamayacağı belediye başkanlarını mafyatik yöntemlerle istifaya zorluyorsa; istifa etmemekte direnenleri ise eşiyle, çocuklarıyla tehdit edecek kadar adileşebiliyorsa ülkenin imajını bozan alçak hain de odur.
Hiç şüphem yok ki, ileride meseleye el atacak olan tarihçiler, tüm değerleri, kurum ve kuralları ile ülkenin içine gerçekten edip uluslararası camiadaki imajını rezil rüsvağ etmekle kalmayıp, 80 milyonun onurunu, izzetini, şerefini beş paralık eden o alçak hainin marifetleri için onlarca ciltlik külliyatlar yazacak.
Bense en başta söylediğimi bir kez daha tekrar ediyor ve “imaj hiçbir şeydir, gerçeklerse her şey,” diyorum. Birilerinin hışmına, hakaretlerine, iftiralarına, linçine, şahsiyet suikastına maruz kalabilirim, imajım zedelenebilir, algım bozulabilir kaygısıyla acı gerçekleri anlatmaktan, zalimin zulmünü zalimin yüzüne haykırmaktan şu ya da bu sebeple dur olmaktan, daha beteri yaşanan tarifsiz zulümler karşısında lâl olup da dilsiz şeytanlara dönmekten Allah’a sığınırım…
(tr724)