FARUK MERCAN
İç ve dış dinamikler yakın bir çöküşün güçlü işaretlerini veriyor
Haberi “Washington Post” gazetesi yayınladı.
Adı Ebu Lokman EL Almani.
IŞİD’in Suriye’de savaş alanındaki önemli isimlerinden… Türkiye üzerinden Suriye’ye IŞİD elemanları sevkediyor. İstanbul’a uçakla gelen kişilerin sınırdan Suriye’ye girişlerine kadar organizeyi yapan şahıs. ABD Hazine Bakanlığı, onu bu Türkiye irtibatlarıyla terörist listesine aldı.
Adı Muhammed El Mansur.
IŞİD’in Musul Finans Emiri’ydi. Şimdi faaliyetlerini Mersin, Adana ve İstanbul’da sürdürüyor. IŞİD’in petrol ticareti gibi kaynaklarden elde ettiği paraları aklayan ve koordine eden kişi… ABD Hazine Bakanlığı geçen hafta, onu da bu Türkiye irtibatları ile birlikte terörist listesine aldı.
Rıza Sarraf, Washingtan’daki koruma polisleri vukuatı ve Flynn olayından sonra, Türkiye’yi esir almış batakçı ve hortumcu Saray rejmine karşı açılan dördüncü dosya diyebiliriz bu hadiseye… Çok somut terör bağlantıları sebebiyle çok önemli bir dosya…
Gelişmelere devam edelim.
Almanya’da “Der Spiegel” dergisi, doğrudan Saraydaki şahsa bağlı olarak Almanya’da faaliyet gösteren istihbarat görevlilerinin suç dosyalarını yayınlamaya devam ediyor. Çok önemli itiraflarla birlikte…
Yakın zamanda Amerikan Hazine Bakanlığı, Malezya Başbakanı Necip Rezak’ın yakınları ve etrafındaki şahıslara ait 800 milyon dolara yakın mal varlığını dondurdu.
Almanya’da bir milletvekili, Saraydaki şahıs ve ailesinin Türkiye dışındaki mal varlıklarının dondurulması talebinde bulundu.
Türkiye’nin çok zor bir kış geçirdiği muhakkak, ama bu zor kışı takip edecek bahar çok uzakta değil…
Bunlar birbirinden bağımsız gelişmeler değil…
Saraydaki şahsın Türkiye’de devletin gücünü ve imkanlarını kullanarak biriktirdiği servetin ve İslam dünyasının liderliği sevdasıyla terör gruplarıyla girdiği ilişkilerin deşifreleri bunlar…
“Wall Street Journal” gazetesi, Saraydaki şahsın Avrupa’nın kapısı konumundaki ve NATO yapısı içindeki Türkiye’de devlet aygıtını nasıl illegal işlerine alet ettiğini anlatan bir editoryal makale yayınladı.
Saraydaki şahıs, Washington’daki korumalar olayından sonra Amerika’da savcıların hazırladığı iddianame üzerine, Amerika’nin Cemaati koruduğnu söylüyor ama aynı anda, Rıza’yı kurtarmak için Başkan Trump’a yakın bir lobi şirketine 1,5 milyon dolar veriyor.
Çünkü duvardan bir tuğla düştüğü anda kurduğu kirli imparatorluğun gürül gürül yıkılmaya başlayacağını çok iyi biliyor.
Malazgirt’teki kefen edebiyatı, TSK’yı tekrar Suriye’ye sokma teşebbüsü bu yüzden…
Ama korkunun ecele faydası yok.
Çünkü Türkiye’ye kurduğu hukuksuz rejim artık dünyanın da meselesi haline geldi. Dünyanın bir çok bölgesinde bu kadar illegaliteye bulaşmış bir rejimin uzun süre ayakta kalma şansı yok.
Sadece bu dış dinamikler değil, iç dinamikler de Saray’daki şahsın mukadder sonunun çok uzak olmadığını gösteriyor.
Ahmet Altan’ın dediği gibi, batakçı ve hortumcu saray rejimi, kendi yaktığı ateşte yanıyor. Kefen ve ölüm dışında bir sermayesi kalmadı. Tükendi. Bir daha seçilememe korkusu, Sarayı zindana çevirmiş durumda…
Saraydaki şahısla çay toplamaya giden, önünde el pençe divan dururken düğmesi olmayan cübbesini iliklemek için düğme arayan Danıştay Başkanı, “Yargı hiç bu kadar bağımsız ve tarafsız olmamıştı” diyor.
Bu ifadeler, Saray rejiminin ne kadar zayıfladığının bir delili aslında… Saddam rejimi gürül gürül yıkılırken, Enformasyon Bakanı EL Sahaf, kameralar önünde Saddam’ın gücünden bahsediyordu.
Gerçek şu: Türkiye’de yargı hiçbir zaman bu kadar zelil duruma düşmemişti.
Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, Saray’daki şahsın önünde eğilmesi, Türkiye’de sistemdeki çürümenin hangi boyutlara ulaştığının bir başka delili… Bu kadar çürümüş ve yozlaşmış bir rejim, Ahmet Altan’ın dediği gibi, kendi yaktığı ateşte yanıyor demektir. Küle dönmesi mukadder…
“BBC”; Türkiye’deki baskı rejiminden kaçan insanların nasıl bir beyin göçüne yol açtığına dair bir haber yayınladı. Almanya’ya iltica talebinde bulunan diplomat sayısı 221… Sadece Hizmet insanları değil, binlerce eğitimli insan Türkiye’yi terk etti.
Bir devleti böyle çökertti Saraydaki şahıs… Çadırı ayakta tutan direkleri kırarsan, çadırın altında kalırsın… Saraydaki şahıs için bu akıbet mukadder…
Deniz Baykal, eski kuşağın en tecrübeli siyasetçisi… “Saraydaki şahıs tek adam rejimi kurdu, ama gidici” diyor. Baykal, bir kaç defa Saraydaki şahsa can simidi oldu. Onun kimyasını yakından bilir. Ayrıca Baykal, iç ve dış dinamiklerin nabzını alabilen bir siyasetçi ve bu süreçte ilk defa “Saraydaki gidici” demesi boşuna değil…
Türkiye’nin çok zor bir kış geçirdiği muhakkak, ama bu zor kışı takip edecek bahar çok uzakta değil…