Zaman ne kadar hızlı akıyor.
15 Temmuz’da Cemaat’e kurulan ‘büyük kumpas’ın üzerinden kocaman bir yıl geçti.
“Kumpas” diyorum; çünkü bütün emareler bu olayın “kontrollü ve planlı bir kumpas” olduğunu gösteriyor bize…
Erdoğan ve avaneleri her ne kadar üstünü örtmeye çalışsa da hakikat gün gibi ortada…
Görmek için sadece basiretle bakmak yeterli…
Nitekim bakanlar da var.
Başta ABD olmak üzere Avrupa ülkeleri, hatta Rusya, Erdoğan’ın 15 Temmuz’u Cemaat’e yıkma komplosuna bir yıldır temkinle yaklaşıyorlar.
Onca gayretine rağmen, Erdoğan’ın “Cemaat yaptı” iftirasına destek vermiyorlar.
İçerideki muhalifler gibi Erdoğan’ın kullandığı çirkin terminolojiyi ağızlarına bile almıyorlar.
Ne yapıyorlar?
Erdoğan’ın propagandasına değil, realiteyi dikkate alıyorlar.
‘15 TEMMUZ ERDOĞAN DARBESİ’
Nitekim hazırladıkları istihbarat raporlarında, 15 Temmuz’u Cemaat’in yaptığına dair somut kanıt olmadığını belirtiyorlar.
Geçen hafta İsveç merkezli Stockholm Center For Freedom (SCF) tarafından hazırlanan bir rapor da benzer bulgulara ulaştı.
Zaman, mekan ve kişiler ile bunlar arasındaki ilişkileri titizlikle inceleyen rapora göre 15 Temmuz, Erdoğan ve halen resmi görevleri başında olan ekip tarafından planlanıp uygulandı.
Cemaat de kurban seçildi.
Detaylara girmiyorum.
“15 Temmuz Erdoğan’ın Darbesi” başlığı ile yayınlanan 190 sayfalık raporu (https://t.co/0qHyQG0bzf) okumanızı hararetle tavsiye ediyorum.
ERGENEKON DESTANI
Peki gerçekler böyleyken Erdoğan ne yapıyor?
Her darbecinin yaptığı gibi 15 Temmuz’da hayatını kaybedenler üzerinden bir “destan” yazmaya çalışıyor.
Elindeki iletişim imkanlarını sonuna kadar kullanıyor.
Dezenformasyon bombardımanına tuttuğu geniş halk kitlesinin gerçeği öğrenmesine izin vermiyor.
15 Temmuz’dan bir “Ergenekon Destanı” çıkarmak için olağanüstü çaba sarf ediyor.
Peki var mı bir destan?
Yok…
Ama var…
İSLAM HUKUKUNU ÇİĞNİYOR
Hem de İslam ve Türk tarihinde kimseye nasip olmayacak bir destan yazıyor Erdoğan…
Nasıl?
Şehitlerin kabri başında Kur’an-ı Kerim okuyor, ama Allah’ın Kutsal Kitabı’nda ortaya koyduğu hükümlere muhalefet ediyor.
Yalan söylüyor.
İftira atıyor.
Devletin malını yandaşa peşkeş çekiyor.
İnsanların alın teriyle kazandığı mallarını gasp ediyor.
Özel mülklere çöküyor.
İslam hukukunu çiğniyor.
Masum insanlara suç isnat ediyor.
Evladını bulamayınca babasını hapse atıyor.
Kocasını yakalayamadığı zaman eşini gözaltına alıyor.
Hastahanede yeni doğum yapmış kadının başına polis dikiyor.
Sütüne muhtaç minik yavruları annelerinden ayırıyor.
Yetmiyor, 560 çocuğu anneleriyle birlikte zindana tıkıyor.
TERÖRİST İLÂN EDİYOR
Delil bulamayınca işkence yapıyor.
İnsanı, insanlığından utandıracak ağır işkenceler ile masumlara zulmediyor.
Sorgudaki taciz ve tecavüzlere ses çıkarmıyor.
Hapishanedeki ölümlere göz yumuyor.
“Acırsanız acınacak hale gelirsiniz” diyerek işkenceyi teşvik ediyor.
Yurt dışında adam kaçırıyor.
Muhalif gördüğü herkese hakaret ediyor, küfrediyor.
Evlerini ocaklarını başlarına yıkıyor.
Milletvekillerini hapse atıyor.
Mahkeme kararı olmadan “terörist” ilan ediyor.
AÇLIKLA TERBİYE
Rızkı veren Allah olduğu halde insanları açlığa mahkum ediyor.
Kanun Hükmündeki Kararnameler (KHK) ile insanları işten atıyor.
Mesleklerini elinden alıyor.
İşyerlerini kapatıyor.
Mallarına mülklerine el koyuyor.
Haklarını arayacakları mahkemelerin kapılarını kapatıyor.
İslam şeriatını hiçe sayıyor.
Modern hukuku ayaklar altına alıyor.
Lehine düzenlemeleri Meclis’te yasa haline getiriyor.
Aldığı kararları mahkemelerde hüküm haline getiriyor.
Yazarken yoruldum.
Muhtemelen siz de okurken sıkıldınız.
Bu kadarı kâfi…
Türkiye’yi dünyada rezil eden onlarca fiyaskosunu yazarak yazıyı uzatmak istemiyorum.
Hasılı kelâm…
Erdoğan, 15 Temmuz kumpası üzerinden bir “destan” üretmeye çalışıyor.
Halbuki…
Sadece yaptığı ‘zulmün destanı’nı yazıyor.
Yazık…