Fişleme Itirafı ve Kaybolan Ülkenin Itibarı

[Haber-İnceleme: Hasan Cücük]
Danimarka’nın etkili gazetelerinden Politiken, 1 Nisan’da ‘Danimarka’daki sistematik fişlemenin ardında Türkiye var’ manşetiyle çıktı. Gazeteye ulaşan 3 sayfalık dokümanda, Danimarka’daki Türk Büyükelçiliği yetkililerinin bu ülkede bulunan Hizmet Haraketi’ne yakın kuruluşları ve isimleri fişlediğini yazıyordu. Listede medya, eğitim, kültür hizmetleri yapan dernek ve kuruluşlar bulunuyordu. Gazete, belgenin 9. Avrasya İslam Şurası’na sunulmak için hazırlandığını, Danimarka ile birlikte 38 ülkeden benzer bilgilerin istendiğini vurgılanıyordu.
Fişleme iddiası Danimarka kamuoyunda büyük tepki çekti. Özellikle siyasi partiler, Dışişleri Bakanı Anders Samuelsen’in devreye girmesini istedi. Dışişleri bakanlığına çağrılan Kopenhag Büyükelçiliği müsteşarı Bora Kerimoğlu, fişleme iddialarını reddetti.
KONUYU YENİDEN GÜNDEME TAŞIYAN RÖPORTAJ
Konu gündemden düşmek üzereydi. Ta ki 28 Nisan’a kadar. Kristeligt Dagbladet gazetesi Kopenhag Din Hizmetleri Müşaviri Adnan Bülent Baloğlu ile yaptığı röportaj kamuoyunda bomba etkisi yapacaktı. Müşavir Baloğlu, din hizmetleri müşavirliğinin ve imamların kesinlikle fişleme listesi yapmadığını ancak böyle bir listenin büyükelçilik tarafından yapıldığını söylüyordu. İmamları ve müşavirliği temize çıkarmaya çalışırken, büyükelçiliği ateşe atıyordu yani. Fişlemeyi normal gibi göstermişti. ‘15 Temmuz sonrası bunu bir devlet refleksi olarak görmek lazım’ diyen Baloğlu, ‘Bunu yapanlar aramızda ise bilinmesi gerekir’ sözleriyle ‘kontrollü darbe’yle uzaktan yakından ilgisi olmayan, Türkiye’den binlerce km uzakta bulunan kişi ve kurumları zan altında bırakıp, mesnetsiz suçlamalarda bulunmuştu.
Bülent Baloğlu’nun açıklamaları adeta özrü kabahatinden büyüktü. Hizmet Haraketi’ne mensup insanların fişlenmediğini iddia ediyordu ama ‘Kaldı ki, bahsettiğiniz bu bilgiler yüzünden zarar gören var mı? Herkes işine ve alışverişine devam ediyor’ diyerek kendi kendini yalanladı. Sahi Baloğlu ne olmasını bekliyordu? Sokakta dövülmeleri, işyerlerinin yağmalanması mı gerekiyordu başlarına bir şey gelmesi için? Fişledikleri için konsolosluklarda işlem yaptırmamak, camiye gittiğinde sözlü ve fiziki tacize uğramak, Türkiye’ye gidince gözaltına alınmak veya sınır dışı edilmek, sosyal medyadan ‘terörist’ ve ‘vatan haini’ yaftası yemek demek ki Baloğlu’na göre ‘bir şey’ olmamış haliydi!
fişleme danimarka spot
FİŞLEME AÇIĞA ÇIKINCA TEPKİLER ÇIĞ GİBİ BÜYÜDÜ
Kristeligt Dagbladet gazetesinde Cuma günü çıkan Baloğlu röportajı kısa sürede dalga dalga tüm basının konusu oldu. Ülkenin neredeyse tüm gazeteleri ve televizyonları konuyu gündemine aldı. Sadece 4 hafta önce Türk büyükelçiliğinin Danimarka makamlarına ‘asla fişleme yok’ demesini bu kez büyükelçilik nezdinde görev yapan bir bürokrat yalanlamıştı. Konunun haber değeri yüksek olduğu gibi Türkiye içinde skandal bir durumdu. Şu ana kadar dile getirilen tüm tezler çöpe atılmıştı. Artık ayyuka çıkan 15 Temmuz sonrası fişlenme iddiaları, bu kez resmi ağızlardan teyit ediliyordu.
Danimarka’da siyasi partilerin temsilcileri peş peşe açıklamalar yaptı. Bazı partiler Bülent Baloğlu’nun sınır dışı edilmesini istedi. Malta’da yapılan Avrupa Birliği dışişleri bakanları toplantısına katılan Anders Samuelsen, konuyu gündeme getirip, mevkidaşlarına Türkiye’nin Danimarka’da bulunan Türk vatandaşlarını izleyip, fişlediğini anlatacaktı. Samuelsen, başka ülkelerde de benzer durumların sözkonusu olduğunu belirtip, bu konunun sürekli olarak ortaya çıkmasının herkesi baskı altında bıraktığını, Türkiye’nin yeniden doğru yola girmesi için baskısının arttırılması gerektirdiğini vurguluyordu.
Tepki sadece siyasilerden ve basından gelmedi. Danimarkalılar da fişlemenin resmen teyidine isyan etti. Kısa sürede organize olup, sosyal medyada Türkiye’ye karşı turizm boykotu yapılmasını istediler. Konuyla ilgili haberlerin altına yüzlerce yorum yapıldı.
‘ANKARA GERİ ÇAĞIRDI’
Baloğlu, el bombasının pimini çekip ortaya bırakmıştı. Cuma sabahı başlayan tartışma Cumartesi öğleden sonra Bülent Baloğlu’nun görevden alınmasıyla sonuçlandı. Pazar sabahı ilk uçakla Danimarka’dan ayrılan Din Hizmetleri Müşaviri Bülent Baloğlu, ‘Ankara geri çağırdı’ demekle yetinirken, nasıl bir fırtınanın koptuğunu tahmin etmek zor olmasa gerek. Kendi devletinin resmi söylemini yalanlayan bir din hizmetleri müşaviriydi neticede.
Bülent Baloğlu’nun ifşaatları artık Türkiye’nin verdiği teminatlara itibar edilmemesine yol açacak. Fişlemeler artık bir iddia olmaktan çıkmış, resmen teyit edilmiş oldu. Bülent Baloğlu, her ne kadar ‘bu bilgiler herkesin bildiği’ dese de adı geçen kurum ve kişilerin ‘terör örgütü mensubu’ olmakla suçlanması kabul edilir gibi değil. Bu ifşaatın mutlaka yansımaları olacaktır. Ama en önemlisi yukarda ifade ettiğim gibi, artık Türkiye verdiği bilgi ve teminatların doğru olmadığı bir ülke olarak kayıtlara geçecek.
Aslında olan ülkenin itibarına oldu. Türkiye’ye en büyük zararı da işte bu zihniyet veriyor. Ülkenin itibarını ayaklar altına alıp, sonra kalkıp vatanperverlik yapıyorlar. Yazık çok yazık.
fişleme danimarka
(TR724)