Boşuna Umutlanmayın, Ohal’i Kaldırmayacaklar. Çünkü, Kurulmakta Olan Faşizmin Çimentosudur..

YAVUZ BAYDAR
Çünkü Saray tarafından kurulan hassas denklem, OHAL’in kalkmasını değil kalmasını şart kılıyor da ondan. Evet isterse yüzde 80 çıksın. OHAL kalktığı anda herşey iskambilden kale gibi yıkılır.
***

OHAL, kurulmakta olan faşizmin çimentosudur. Saray ve AKP’nin bırakın üç ay, en az bir yıl daha bundan vazgeçmesi imkan ve ihtimal dahilinde değildir. Keşke yanılıyor olsam. Keşke..

Konumuz OHAL.
Konumuz OHAL, çünkü bu konu referandum sonucundan daha kritik.
Neden öyle?
Çünkü Saray ve hükümetin referandum sonucunu yüzde yüz belirleme imkanı yok, ama OHAL’le istediği gibi oynama gücüne sahip.
Başbakan Yıldırım’ın önce ‘OHAL üç ay daha uzayacak’ sözü duyuldu, ‘ne oluyor’ demeye kalmadan Yıldırım, gereksiz yere fincancı katırlarını ürküttüğünü anlamış veya ‘uyarılmış’ olduğu için herhalde, ‘bu konu MGK’de değerlendirilecek’ dedi ve işin içinden sıyrılmaya çalıştı.
Ama tam sıyrılamadı.
Çünkü OHAL Türkiye’yi saran fırtınanın gözü.
Türkiye’de pek çok kesim referanduma odaklanmış durumda, ama başta Avrupa Konseyi, Venedik Komisyonu ve AİHM, dışarda hadiseyi çok daha berrak gören çevreler, esas olarak OHAL’e bakıyorlar.
Bugün Artı Gerçek’te Şafak Yılmazoğlu’nun haberinde vurgulandığı gibi, ‘Darbe girişimi ardından 20 Temmuz’da ilan edilen OHAL üç ay süreyle iki kez uzatılmıştı. Mevcut durumda uygulamanın süresi 19 Nisan’da doluyor. OHAL’in üç ay daha uzatılması halinde uygulama bir yıla çıkmış olacak.’
OHAL’in üç ay daha uzatılması ne anlama gelir?
Haberde yer alan bazı yorumlara göz attım.

Mahmut Şevket Paşa suikasti gibi sarsıcı ve karanlık bir olayın ardından İttihatçıların bugünkü OHAL benzeri bir despotizmle ülkeyi kasıp kavurmasıyla kıyaslanacak olan 15 Temmuz darbe girişimi, bana kalırsa, OHAL hesaplarını da önceden içermiş bir mühendislik manzarası arz ediyordu.. O günlerde F…Ö hapı yutturulan geniş kesimler, hipnoz içindeyken, 20 Temmuz’da geliveren OHAL’i kavramakta bir hayli güçlük çektiler.
 

 

Prof Erol Katırcıoğlu:
“Bu referandum sonuçlarına ilişkin beklentilerinde evet ihtimalinin az olduğunu gösterir” diyor.
Ekliyor:
“Çıkacak sonuçların ne olduğuna bakılmaksızın otoriter bir yönelişin devam edeceğini gösterir. Ancak arada bir nüans olacaktır. Referandumun sonucu OHAL’in nasıl olacağını da belirleyecektir. Sert de olabilir, yumuşak da olabilir. Biraz ‘Evet’ ve ‘Hayır’ın nasıl çıkacağına bağlı. Ama bu durumda her durumda sert bir rejim beklememiz lazım. Daha önce HDP söylüyordu; Cumhurbaşkanı referandum sonucuna saygı göstereceğini şimdiden açıklamalı diye. Evet, bu durumda Cumhurbaşkanının referandum sonucuna saygı duyacağını açıklaması gerekiyor.”
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu:
“Kendilerine güvenseler, ‘Evet’in çıkacağına inansalar herhalde bu baskı rejimine devam etmezler” diyor:
”Şimdi dokuz ay bitiyor. Başbakan da halk oylaması tartışılırken ‘OHAL’de referanduma gittiler’ dedirtmeyiz demişti. Ama eğer uzatılırsa bu baskı ortamı dışında seçenekleri yok demektir.”
HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu:
“Bu AKP’nin ne kadar köşeye sıkıştığını bir kez daha gösterir. Sonuçta ülkeyi artık böyle yönetmek istediklerini ve bunu kalıcılaştırmak istediklerinin işareti anlamına gelir.”
Sadede gelmekte yarar var.
Bugünkü koşullarda ‘OHAL üç ay daha uzatılacak mı?’ diye sormanın, ‘yarın sabah güneş doğacak mı?’ diye sormaktan hiçbir farkı yoktur.
17 Temmuz 2016’dan beri yazılarımda anlatmaya çalışıyorum:
Ancak ve ancak Mahmut Şevket Paşa suikasti gibi sarsıcı ve karanlık bir olay ardından İttihatçıların bugünkü OHAL benzeri bir despotizmle ülkeyi kasıp kavurmasıyla kıyaslanacak olan 15 Temmuz darbe girişimi, bana kalırsa, OHAL hesaplarını da önceden içermiş bir mühendislik manzarası arz ediyordu.
O günlerde F….Ö hapı yutturulan geniş kesimler, hipnoz içindeyken, 20 Temmuz’da geliveren OHAL’i kavramakta bir hayli güçlük çektiler.
Ne anlama geldiğini anlamaları için 2016’nın harala gürele devrilmesi gerekti.
Şimdi anlayan anladı: Esas Allah’ın Lütfu, OHAL’in ta kendisidir.
Yedeğine MHP’yi almış olan AKP’nin, Saray’ın ince hesap kitaplarına bağlı olarak OHAL’i sonsuza kadar uzatma gücü var.
Abdülkadir Selvi, bizlerin de kulağına gelen bilgiyi geçenlerde açık ve seçik dille yazdı:
OHAL en az 2017 sonuna kadar uzatılacak.
Bunu unutmayın.
Referandumdan evet de çıksa hayır da çıksa bu eğilim değişmeden kalacak.
Neden?
Çünkü Saray tarafından kurulan hassas denklem, OHAL’in kalkmasını değil kalmasını şart kılıyor da ondan.
Evet isterse yüzde 80 çıksın.
OHAL kalktığı anda her şey iskambilden kale gibi yıkılır.
İki nedeni var.
Birincisi: OHAL’in, mevcut iktidara ve onun inşa etmekte olduğu yeni oligarşiye sağlayacağı serbesti ve muafiyet için, tüm mevzuatın sözüm ona ‘olağan’ yasal mevzuata tamamen transferi şart. Bu süreç tamamlanmış değil. Zamana ihtiyaç var.
İkincisi: OHAL’in evveliyatından başlayarak Türkiye’de hukuk ve adalet sistemi öylesine çökertildi, öyle muazzam hak ihlalleri üretildi ki, OHAL’in kalkması demek, mevcut iktidar ve yol arkadaşlarının enkazın altına sürüklenmesi demek.
Dolayısıyla adını koyalım, adıyla seslenelim:
OHAL, kurulmakta olan faşizmin çimentosudur.
Saray ve AKP’nin bırakın üç ay, en az bir yıl daha bundan vazgeçmesi imkan ve ihtimal dahilinde değildir.
Keşke yanılıyor olsam.
Keşke..
(Kaynak:artı gerçek)