Flynn’e Bakıp Çavuşoğlu’nu Görmek

[Adem Yavuz Arslan]
Kaderin cilvesi böyle bir şey olsa gerek.
‘Obsesif’ denebilecek seviyede ‘ulusal güvenlik’ takıntısı olan ABD Başkanı Donald Trump ilk krizini ulusal güvenlik danışmanı yüzünden yaşıyor.
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn, adının karıştığı skandal nedeniyle Pazartesi gecesi istifa etmek zorunda kaldı.
Böylece, Beyaz Saray’da daha ilk ayını bile doldurmayan Trump ‘beyin takımından’ önemli bir fire vermiş oldu.
Bu istifa birçok açıdan önemli.
Zira olayın ABD-Rusya ilişkileri kadar Trump’ın ABD ‘müesses nizamı’ ve medya ile ilişkilerine kadar birçok boyutu var.
Hatırlanacağı gibi Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı emekli general Flynn’in Trump daha görev başlamadan Rusya’nın Washington Büyükelçisi Sergey Kislyak’la görüştüğü ortaya çıkmıştı.
Amerikan medyası adeta “Fikri takip nasıl yapılır?” dersi vererek Flynn’in peşine düştü ve Trump kabinesinin en kritik isimlerinden birinin yalan söylediğini ortaya çıkardı.
Flynn önce inkâr ettiği görüşmeyi daha sonra kabul etmek zorunda kaldı.
Ardından “Sadece yeni yıl kutlamasıydı” dedi fakat ABD medyası görüşmenin içeriğine dair detayları da yayınladı. Böylece Flynn’e kefil olan Başkan Trump ve Başkan Yardımcısı Pence de açığa düştü.
Medyanın ısrarlı takibi sonuç verdi ve Flynn istifa etmek zorunda kaldı.
AMERİKAN MEDYASI GAZETECİLİK YAPACAĞINI GÖSTERDİ
Bu istifayı bir işaret fişeği olarak yorumlamak mümkün. Çünkü Amerikan medyası, Trump’ın bütün agresifliklerine rağmen ‘gazetecilik yapmakta ısrar edeceğini’ gösterdi.
Hatta ‘Cumhuriyetçilerin sesi’ sayılan Fox News bile Flynn’i eleştiri yağmuruna tuttu.
İkincisi ve başka ülkelerde kolay kolay rastlanmayacak olan şey ise ‘devletin’ Trump’a direnmesi.
Buradaki kastım olumsuz anlamdaki bürokrasi değil. Amerika’yı Amerika yapan özgürlükçü değerleri savunan-koruyan kurumlar.
Mesela, Trump’ın Müslümanlara yönelik seyahat yasağını durduran yargı gibi.
Flynn’i istifaya götüren süreçte en ilginç çıkışlardan birini CIA yaptı.
CIA, Flynn’in yardımcılarından Robin Townley’e güvenlik onayı vermedi. Üstelik Townley’e yönelik ret kararını Trump’ın yeni atadığı CIA direktörü Mike Pompeo da onayladı.
Hal böyle olunca da Flynn kendi yardımcısını atayamadı. Bu durumu ‘yerleşik ABD kurumlarının aşırılıklara karşı direneceği’ şeklinde yorumlamak mümkün.
Flynn krizi aynı zamanda Trump’un başkanlık koltuğunda ‘kafasına göre’ hareket edemeyeceğini, ‘yerleşik kurumlar’ın ABD anayasasını koruma konusunda mücadele edeceklerini de göstermiş oldu.
ABD’DE BİR YALAN İSTİFAYA GÖTÜRDÜ, TÜRKİYE’DE İSE…
İstifanın bir de Türkiye’ye bakan yönü var.
Hatırlanacağı gibi ABD medyasında Fethullah Gülen aleyhine sert bir yazı kaleme alan Michael Flynn’in AKP iktidarından yüklü miktarda para aldığı ortaya çıkmıştı.
Flynn’in AKP ile lobi anlaşması yapmadan önce Erdoğan iktidarı aleyhine beyanlar verirken, anlaşma sonrası 180 derece tersi açıklamalar yaptığı görülmüştü.
Ancak bu istifanın Türkiye’ye bakan yönü sadece Flynn’in para ilişkisinden ibaret değil.
Flynn’in yalanı siyasi kariyerini bitirdi ama muhatap olduğu AKP’lilerin böyle bir erdemden haberi yok.
Mesela Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu.
Geçtiğimiz günlerde katıldığı bir uluslararası toplantıda “Türkiye’de haber yazdığı için tutuklu olan tek bir gazeteci yok. Eğer varsa kim olduğunu bilmek isterim” dedi.
Böyle bir açıklamayı yapabilmek için nasıl bir ruh ve zihin yapısına sahip olmak lazım anlamak mümkün değil.
Çünkü “Cezaevinde gazeteci yok” demek normal bir ifade değil.
Yalan beyan bir yana, tüm dünyanın cezaevindeki gazetecileri isim isim bildiği bir dönemde “Gazetecilikten tutuklu kimse yok” derseniz hem kimseyi inandıramazsınız hem de ne kadar kolay yalan söylediğinizi herkese göstermiş olursunuz.
Kaldı ki Çavuşoğlu’nun ‘gerçeğe aykırı’ tek beyanı bu değil.
Mesela Nisan 2015’te kariyerinin ilk Washington ziyaretini yaparken Maryland’de yapılan caminin Obama ve Erdoğan tarafından açılacağını açıklamış, hemen ertesi gün Beyaz Saray tarafından resmen yalanlanmıştı.
Mesela bir başka demecinde “ABD, YPG’ye silah veriyor” dedi. ABD Dışişleri bakanlığı sert bir açıklamayla bu iddiayı yalanladı.
Çavuşoğlu bir başka açıklamasında “Suriyeli muhaliflere havadan yardım etmek için ABD ile anlaştık” dedi. ABD Dışişleri ‘yok öyle bir şey’ açıklaması yaptı.
Bir başka sefer de Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile yaptığı telefon görüşmesinde Kerry’nin de YPG’yi güvenilmez bulduğunu söylediğini belirtti.
ABD Dışişleri Bakanlığı bu açıklamayı da yalanladı.
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in İstanbul ziyareti sonrası yaptığı açıklamada Çavuşoğlu “Biden’a PYD ile ilgili şeyleri söyledik. Yönetim şeklinde, şemasında PKK’lıların olduğunu gösterdik, belgelerini de verdik” demişti.
Ancak ABD, ne Beyaz Saray’a ne de Biden’a “herhangi bir kanıt ya da belge verilmediğini” açıkladı.
Yine Çavuşoğlu gazetecilere, Joe Biden’ın Fethullah Gülen’in iadesiyle ilgili dosyaları gördüğünü ve ‘sağlam kanıtlar’ olduğunu belirttiğini anlatmıştı
Ancak Biden’in böyle bir ifadesinin olmadığı ortaya çıktı.
Rus Büyükelçi Karlov suikastine dair açıklaması da Rusya tarafından yalanlanmıştı.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Gülen Hareketi’nin terör örgütü ilan ettiğine dair açıklaması da gerçeğe aykırı çıkmıştı.
Çavuşoğlu’nun yalanlanan açıklamaları saymakla bitecek gibi değil.
Bir ülkenin dışişleri bakanını düşünün.
Muhatap olduğu birçok ülke ve siyasi tarafından yalanlanıyor. O istifa etmeyi düşünmediği gibi yeni yalanlarla kariyerine devam ediyor.
Bir yanda ‘bir tek yalanı’ ortaya çıktığı için istifa eden Flynn, öbür yanda sayısız yalanı ortaya çıktığı halde yüzü kızarmadan yoluna devam eden Çavuşoğlu.
Daha önce de yazdım, yine tekrar ediyorum.
Türkiye’nin itibarını beş paralık etme konusunda kimse AKP’li bakanların eline su dökemez.