İlkellik, Denetim ve Aladağ Masumları

[Selim Gündüz]

Medeni insan kendini denetler. Başka insanların hukukunu ihlal etmez. Özgürlüğünün kendi sınırları içinde olduğu bilincindedir. Böylece medeni insanlardan oluşan medeni ülkelerde kamu denetimi olmasa bile belirli bir kalite oluşur. Zira halk kendi kendini zaten denetler.

İlkel insan için ise herhangi bir sınır söz konusu değildir. Evrenin merkezinde kendisi vardır. Geri kalan her şey ikincil, üçüncül hatta hiçbir şeydir. Böyle olunca toplumun fevkalade ciddi bir şekilde denetlenmesi gerekir. İlkel bir fabrika patronu için bir ‘işçi’nin değeri yoktur. İş kazası “fıtrat”tandır. Tedbir almaya da gerek yoktur!

Bu sebeple de Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, Türkiye El Salvador ve Cezayir’in ardından işçi ölümlerinde dünyada üçüncü sırada. Türkiye’de son 9 ayda 1414 işçi öldü. Kimin umurunda? Kimsenin. Çünkü Türkiye’de işveren, müteahhit, iş adamı… kâhir ekseriyet maalesef ilkeldir. Kendini düşünür. Tek önemli olan şey iş yerinde elde edeceği kârdır. İnsan unsuru bir emtia ve eşyadan ibarettir.

Böyle toplumlarda denetim vazgeçilmez bir konudur. Denetim yapılmazsa ‘ilkel patronluk’la doğru orantılı olarak işçi ölümleri artar, patlar.

Yukarıdaki işçi ölümlerine baktığımız zaman Türkiye’de bir denetimin olmadığını görürüz. Ülkenin tamamını denetlemek için on binlerce denetçi, müfettiş ve sair personel vardır ama denetlemenin ‘d’si bile yoktur. Neden?

BELEDİYE BAŞKANI, VALİ, BAKAN, BAŞBAKAN İLKELSE?

Peki, ilkellik sadece işverenle sınırlı değilse ne olur? Belediye başkanı, vali, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı da ilkellikle malulse?

‘İlkel insan’ kendini denetlemediği gibi çevresini veya sorumlu olduğu alanları da denetlemez.

Yurt müdürü veya sahibi ilkelse yurdunu denetlemez. Vali, belediye başkanı ilkel ise halkın güvenliği denetlenmez. Sonuçta her yıl masum insanlar, masum çocuklar bu ilkel yöneticiler elinde ‘görünür’ binlerce kazaya maruz kalır ve ölür. Aladağ’da olduğu gibi. 11 çocuk ve bir yurt görevlisi toplam 12 insan bu tür bir ilkelliğin faturası olarak öldü.

İLKEL ÜLKELERDE DENETİMİN AMACI…

İlkel ülkelerde denetimin 2 ana amacı vardır:

Mesela bir belediye başkanı:

  • Belediye başkanının asıl işi bulunduğu ilden rant elde etmek, fırsatını bulduğunda “parsel parsel satmaktır”. Denetim bunun için vardır. Rüşvet almak veya aldığı rüşveti artırmak denetçilşerini, belediye zabıtasını “denetim” adı altında esnafın üstüne salar.
  • Mensubu olduğu siyasi partinin muhaliflerini sindirmek veya yok etmek için harekete geçer, müfettiş ve zabıtasıyla esnafın dükkânına çöker.

Bu denetim “gerekçe”leri en alttan en üste kadar her makam için geçerlidir.

Mesela maden kazaları. Eğer maden sahibi iktidar partisi mensubuysa asla denetlenmez. Ve Soma örneğinde olduğu gibi 300 masum işçi bir kalemde ölür.

Maden sahibi iktidara rüşvetini veriyor veya muhalifse denetleme mekanizması derhal devreye girer. Denetleme adı altında o madene çökülür. Tek bir kusur olmasa da maden kapatılmaya çalışılır. Örnek: İşadamı Akın İpek’in madenleri.

YURT VE OKULLAR

Aynı kriterler burada da geçerlidir. İktidara yakın okul ve yurtlar asla denetlenmez. Mesela Türgev yurtlarında yıllardır tek bir denetim yapılmış mıdır? Hayır.

Ensar Vakfı? Onlarca rezalet ortaya çıktı. Taciz, tecavüz… Bu vakfa tek bir denetleyici gitmiş midir? Hayır.

Ama siyasi iktidarla ters düşen Hizmet Hareketinin yurt ve okullarına (Henüz çökülmeden) son 1 yılda en az gidilene 10 defa denetime gidilmiştir. Merdiven boyu, çöp kutusu rengi, pencere pervazı… gibi saçma sapan gerekçelerle yüzlerce defa kapatma kararı verilmiştir.

Yani meselenin özü ‘yöneten’ ve ‘yönetilen’in ilkelliğidir. Medeniyetten habersizliktir. Kısaca yabaniliktir.

Halkın ve yönetenlerin medenileşeceği güne kadar Türkiye’de insan hayatının bir kıymeti yoktur. Albert Camus’un herkesçe bilinen sözüyle bitireyim: “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” Evet, bakıyoruz ve ülkemizin muasır medeniyetten fersah fersah uzak olduğunu görüyoruz.

aladağ acı