Amerika, Muhammed Ali’nin Üzerinden Prim Yapmasına Izin Vermedi

ERGUN BABAHAN
Eğer sizin ve eşinizin adı Manhattan’da açılmış kara para aklama davasında bir şekilde geçiyorsa, sizi Muhammed Ali’nin cenaze töreninde konuşturmazlar.

Eğer her ağzınızı açtığınızda, Amerikan aleyhtarlığı, Batı karşıtlığı içeren cümleler kuruyorsanız kendi ülkelerinde aynı tavrı takınmanıza izin vermezler.

Siz kendi topraklarınızda ve komşunuz Suriye’de kirli bir savaşı körüklüyorsanız, savaşa karşı olduğu için ağır bedeller ödemiş bir adamın üzerinden yeni şiddet rüzgarları estirmenize de izin vermezler.
Associated Press’in haberine göre, Ali ailesinin sözcüsü Bob Gunnell, konuşmacı listesine iki ismin daha eklenmesi üzerine programda yurt dışından gelen misafirlere yer kalmadığını açıklamış. Bu, Erdoğan’a konuşma izni vermemenin diplomatik dille ifadesi aslında.
Konuşmacı listesinin aşırı kalabalık olması nedeniyle binlerce kilometre mesafeden gelen Erdoğan ile Ürdün Kralı’na yer kalmadığı bildirilmiş ve kibarca konuşmasına izin verilmeyeceği açıklanmış resmen.
Amerika’nın İslam dünyasıyla ilişkilerini düzeltmenin bir aracı olarak görüp desteklediği AKP ve Erdoğan, bugün Amerika ve Batı’nın ifade ettiği her şeyin tam karşıtını temsil eden bir lider.
Kendine resmi olarak Somali, Kenya gibi uluslararası toplumla ilişkisi sıkıntılı ülkelerden davet alabilen bir siyasetçi o. Kimsenin zorunlu kalmadıkça birlikte fotoğraf vermek istemediği bir isim.
Türkiye’de yaptığı konuşmaların bir benzerini yapması, Müslümanlar ve Afrikan-Amerikanlar ilişkisinde sıkıntılar yaşayan bir ülkede, gerilim artırma çabası içinde olmasından endişe ettiler belli ki. Veya, böyle bir itibarı çok gördüler kendisine.
Türkiye’yi ve kendisini getirdiği nokta bu.
Sırf bu da değil elbette. En büyük kentinde sürekli bombaların patladığı, Kürt coğrafyasının harabeye döndüğü, dışarıdan bakan herkes için Suriye görüntüleri verdiği ülke.
Her gün sayısız defa bitirildiği açıklanan PKK’nin arkasında halk desteği oldukça, bitmesinin imkansız olduğunu anlamak için dâhi olmaya gerek yok. Kürt coğrafyasında yaşatılan yıkımın, halka yönelik aşağılayıcı tutumların nefret ve intikam duygusuna dönüşmesinin kaçınılmaz olduğunu görmek için orta derece zeka bile yeterli aslında.
Ancak, bir kişinin başkanlık hırsı, 17-25 Aralık dosyalarının ortaya çıkmasından sonra Ergenekon ile iş birliğine gitmek zorunda kalması Türkiye’yi telafisi imkansız bir yıkıma doğru sürüklüyor.
Dünyada itibarsız, içeride çatışmalı bir hale getirilen bu ülkenin geleceğine güvenen kimse kalmış mıdır bilmiyorum ama mevcut tablo, gelecek adına hiçbir umut ışığı sunmuyor maalesef.
Yargıyı oyuncağı haline getirmiş tek adam sistemi, ülkeyi her geçen gün daha fazla bir karanlığa sürüklüyor. Geniş yığınlar bunun farkına vardığında korkarım ki, vakit çok geç olacak.