Çakma Cemaat, Çakma Hükümet!..

NAZİF APAK
Meydan gazetesi yine yapmış yapacağını; alışıldığı üzere zekice bir manşet atmış: ‘İyi Olan kazansın’. Kim kiminle yarışıyor? Habere göre hükumet yurt dışında okul açmak için kollarını sıvamış ve bir vakıf kurmuş. Hani o dillere destan ‘Türk okulları’ var ya; işte onlara alternatif olacakmış açılacak mektepler.
Aslında beklenen bir hamle bu; zira devlet görevi yapan, ama ifa ettiği o vazifenin ciddiyetinden uzak insanlar, uzun bir zamandan beri yurt dışındaki okulları gammazlıyordu. Evet; aynen öyle: Gammazlamak. Akla hayale gelmedik iddialarla o okullarda hizmet veren insanlara suç isnat ediyorlardı. Demek ki umduklarını bulamadılar. Biri de kalkıp demiyor: ‘Onlarca yıldır eğitim faaliyeti yürüten ve en küçük bir suça bulaşmayan insanlara iftira edince tutar mı sandın a gafil…’
Anlayın artık; bahsi geçen okullar o ülkenin bir parçası. O mekteplerden mezun o ülkenin çocukları hem kendi ülkelerine hizmet ediyor hem dünya barışına. Kimi aldatabilirsiniz! O insanlar (ve dahi devletler) yüzlerce kere güven testinden geçmiş insanları yalan ve iftiralarınıza kurban eder mi?
‘Madem lafımız ağyara geçmiyor; biz de gider kendi okullarımızı açarız.’ demişler galiba. İyi de, o güzel işler devlet eliyle yapıl(a)maz ki! ‘Türk Okulları’nın başarısı sivil inisiyatif ile yapılması ve gönüllülük esasına dayanmasından kaynaklanıyor.  O güzel insanlar var ya; hani o en kaliteli üniversitelerden mezun olduğu halde dünyanın dört bir yanına dağılıp çile çekmeyi göze alan eğitim gönüllüleri, işte onlar paraya, makama, unvana vs. zerre kadar önem vermedi; vermiyor. Ve bu gerçeği yedi cihan biliyor…
Adanmışların yerini atanmışlar, hatta bazen dadanmışlar alabilir mi hiç! Memur kafasıyla yapılamaz bazı hizmetler. Maaş, prim, kıdem, tazminat, tayin, terfi, ikramiye, makam… Devletin çarkları böyle işliyor. Eğitim gönüllüleri meselenin merkezine bu tür konuları taşımaz ki hiç…
Ayrıca bir devletin başka bir devlet içinde okul açması muhatap devletlerde tepkiye, endişeye ve şüpheye de dönüşebilir. Hele uyguladığınız yapboz politikalar yüzünden kendi ülkenizin eğitimini batırmışsanız. Açtığınız okulu devletin bir parçası, projesi olarak gördüklerinde size daima kuşku içinde yaklaşır devletler…
Aslında mevzu yeni değil. AKP yönetimini elinde fırıldak gibi çevirenler,  epey bir zamandan beri ‘cemaat’ ne yaptıysa aynısını yapmak için çaba sarf ediyor. Açıkçası; çakma cemaat kuruyorlar; üstelik kamu gücünü kullanarak, ihale karşılığı mecburi bağış toplayarak. Bir taraftan ‘cemaati bitirme’ gibi sosyolojik açıdan imkânsız bir yolu deniyor; diğer taraftan da ortaya çıktığını düşündükleri boşluğa hanedan hesaplarıyla çöküyorlar.
Yeni bir gelişme de değil çakma cemaat projesi. 17 Aralık’tan çok önce de vardı. Son senelerde daha da hız verildi. Mesela yurt dışında dil-kültür dernekleri kurmuşlardı. Sonuç ortada! Dev bütçelerle açılan şubeler ve koca bir hiç. ‘Cemaat’a Türkçe olimpiyatlarını hukuksuz bir şekilde yasakladılar; maksatlarının aksine tokat yediler: Şimdi o olimpiyatlar yeryüzünü dolaşıyor ve insan sevgisini kültürler arası köprülerle yeniden inşa ediyor. Bu arada hanedan emriyle çakma Türkçe olimpiyatları düzenlediler. Kargaların bile güldüğü müsamerelerde eksik olan ne idi sizce? Ruh! Para var, memur çok, salonların kapısı ardına kadar açık; ama ruh yok ruh…
Haset fesatla açılan evlerin nasıl yüz kızartıcı bir suçla anıldığı ortada. Kanun yaparak kapatmaya yeltendikleri dershanelerin yerine ikame ettikleri kurumlardaki dökülmelere de bakın. Hatta rastgele her sokakta açılmaya çalışılan imam hatiplerdeki manevi boşluğa bakın. Yüreğiniz sızlayacaktır elhak…
Kıskançlık krizlerinin altında ezilip çakma sivil toplum kurmaya kalkarsan ve bunu da devletin imkânlarıyla (yani vatandaşın vergisiyle) ya da devlet baskısıyla yaparsan hükümetin de çakma hükümet haline gelir; çünkü sivil toplum devlet eliyle inşa edilemez. Ederiz dersen görevini kötüye kullandığın gibi sivil toplumu devlet memuru yapıp onun da ahlâkını ve kimyasını bozarsın. ‘Düşük profilli’ başbakanların arandığı, bakan ve vekillere komi muamelesi yapıldığı bir dönemde çakma cemaatler kurma çabasına da şaşırmamak lazım herhalde. Ufuksuzluk tam da budur işte…