Vicdan Öğütme Makinesi

MEHMET KAMIŞ
Toplumun bir kesimi sırf aidiyetlerinden dolayı toplu olarak cezalandırılıyor ve herkes bunu seyrediyor. Tıpkı Mekke dönemindeki Müslümanlar gibi toptan bir boykot, toptan bir cezalandırma ile karşı karşıyalar. Herhangi bir siyer kitabında, Mekke döneminde Müslümanların kökünü kazımak için onlara uygulanan boykotu okuduğunuzda bugün yaşananlarla ne denli benzeştiğini göreceksiniz. Tıpkı Roma Dönemi’nde, tıpkı ikinci Dünya Savaşı sırasında yapılanlar gibi… Çoluk, çocuk, yaşlı, kadın ayırt etmeksizin nefret operasyonlarına maruz bırakılıyorlar.
Oysa üzerine siyaset yapıp oylar devşirdiğiniz ‘İslam Hukuku’nda da, evrensel hukukta da ‘suçun şahsiliği’ prensibi temel ilkedir. Ama bugün binlerce kişi sadece ve sadece aidiyetlerinden dolayı zulme maruz kalıyor, malları müsadere ediliyor, şirketlere kayyımlar atanıyor, haklarında soruşturma açılıp tutuklanıyor ya da yurt dışında yaşamaya mecbur bırakılıyorlar.
Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Recep T. Erdoğan ‘öyle inanmaya devam ederseniz başınıza gelecekleri peşin peşin kabul etmiş sayılırsınız’ diye bugüne kadar hiçbir devlet adamının birilerine söylediğini duymadığımız sözlerle tehditler savuruyor.
Bugüne kadar vatana-millete hizmet etmekten başka bir şeyle anılmamış yaşlı insanlar, sakallı hacı amcalar, başörtülü kadınlar, öğretmenler, gazeteciler, işadamları sadece aidiyetlerinden dolayı açıkça telaff uz edildiği üzere cadı avına maruz kalıyor. ‘Başörtülü bacım’ üzerinden yıllarca ideoloji üretenlerin en imanlısı, en vicdanlısı sus pus olmayı tercih ediyor. Züheyr ibn-i Ebi Ümeyye gibi Mutim ibn Atiy gibi yürekli değiller ki, karşı tarafta bulunmalarına Kabe’nin duvarına asılan boykot ilanını yırtıp atsınlar. Lafa gelince İslam ahlakından, medeniyet tasavvurundan, ümmet bilincinden bahsedenler, konuşurken mangalda kül bırakmayanlar, Müslüman olmayı sadece eşlerinin ya da kızlarının başını örtme olarak anlayanlar, binlerce insana işlemedikleri suçlardan dolayı ağır cezalar ödetilmesine karşı sus pus oluyor. Yanlış anlaşılmasın kimsenin bunlardan gelecek yardıma ümit bağladıkları yok. Bu yazdıklarım sadece bir durum tespiti. Bu dönem tarihe nefret dönemi diye geçecek ve bunlar da en azından nefretin destek sac ayakları olarak kaydedilecek.
Zulme sesli ya da sessiz destek olanlar, “Nasıl olsa beni değil onları hain ilan ediyorlar, bırakıp kendi işime, kendi ikbalime bakayım.” diyen herkes, başlayan yangında ateşin kendisini de bulacağından emin olsun. AKP Genel Başkanı ve Başbakan olduğu günden bu yana Saray ile mutlak fikir ve eylem birliği içinde olan Ahmet Davutoğlu’nun bile var olma şansı bulamadığı bir ülkede herkes sırasını beklesin.
Önce vicdan taşıyan AK Partilileri, uzaklaştırıldılar. Partinin kurucuları arasında olmalarına rağmen gayri hukuki, gayri ahlaki, gayri insani uygulamalara ‘böyle yapmasak mı’ diye ufaktan itiraz edenler bile saf dışı bırakıldı. Sonra uyumlu olup her türlü gayri hukuki, gayri nizami işlere olur verenleri temizlemeye başladılar. Sırada mutlak itaat etmesine rağmen yakın çevreden olmayanları uzaklaştırma, ötekileştirme var. Geriye sadece aile ve hasların en hasları kalıncaya kadar bu öğütme ve dışlama devam edecek. Vicdanını ve ruhunu tamamen kaybetmiş bir makinadan başka bir şey değil artık AKP. Her geçen gün kalan son vicdan kırıntıları da yok oluyor. Bu makine hepinizi yiyip öğütecek. Bunu çok önceden fark ettiği için itiraz eden ve itiraz ettiği için de nefret nöbetleriyle savaş açtığınız insanlar sizi uyarmıştı.