AB’den Türkiye raporu: demokratik gerileme sürüyor, tavsiyelerimiz dikkate alınmadı

Avrupa Birliği’nin (AB), aday ülke Türkiye’nin ilerleme sürecine ilişkin hazırladığı raporda sert eleştiriler yer aldı. Raporda, Türkiye’de demokratik kurumların işleyişinde “ciddi eksiklikler” olduğuna dikkat çekildi. AB raporu, Türkiye’de demokratik gerilemenin devam ettiğine vurgu yaptı. Raporda aynı zamanda Ankara’nın tavsiyeleri dikkate almadığı eleştirileri de yer aldı.

Raporda, “Demokratik gerileme, raporlama sürecinde de devam etti. Cumhurbaşkanlığı sistemindeki yapısal eksiklikler devam etti. Avrupa Konseyi’nin ve kurumlarının kilit önemdeki tavsiyeleri hâlâ dikkate alınmadı” ifadeleri yer aldı.

AB raporunda, Türkiye’de parlamentonun hükümetten hesap sormak için gerekli araçlara sahip olmadığı belirtildi.

‘ETKİLİ DENGE-DENETİM MEKANİZMASI YOK’

Raporda şu ifadeler yer aldı: “Anayasal yapı, yürütme, yasama ve yargı erkleri arasında sağlam ve etkili bir ayrım olmasını sağlamaksızın, yetkileri cumhurbaşkanlığı seviyesinde merkezileştirmeye devam etti. Etkili bir denge-denetim mekanizmasının yokluğunda, yürütme erkinden demokratik yollarla hesap sorulması seçimlerle sınırlı kalmaya devam ediyor.” Raporda öne çıkan başlıklar şöyle:

‘SİVİL TOPLUM GERİLİYOR’

“Sivil topluma ilişkin konularda, ciddi gerileme devam etmiştir. Sivil toplum kuruluşları artan baskıyla karşı karşıya kalmış ve ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla özgür hareket etme alanı azalmaya devam etmiştir. Kitle imha silahlarının yayılmasının finansmanının önlenmesine ilişkin yeni kanun, sivil toplum kuruluşlarına ek kısıtlamalar getirmiştir.

‘ASKER, POLİS VE İSTİHBARAT HESAP VERMİYOR’

Güvenlik güçlerinin sivil denetimi konsolide edilmemiştir. Asker, polis ve istihbarat birimlerinin hesap verebilirliği çok sınırlı kalmıştır. Güvenlik kurumlarının meclis tarafından denetiminin güçlendirilmesi gerekmektedir. Temmuz ayında Meclis, Genelkurmay Başkanı’nın emeklilik yaşını 67’den 72’ye çıkararak mevcut Genelkurmay Başkanı’nın bir yıl daha görev yapmasına olanak sağlarken, hava ve deniz kuvvetleri komutanları emekliye ayrılmıştır.

‘HAKİM VE SAVCILARIN MESLEĞE ALINMA ŞEKLİ ENDİŞE KAYNAĞI’

Türkiye’deki yargı sistemine ilişkin hazırlıklar erken aşamadadır. 2016’dan bu yana gözlemlenen ciddi gerileme rapor döneminde devam etmiştir. Özellikle, sistemsel olarak yargı bağımsızlığı eksikliği ve hâkim ve savcılar üzerindeki usule aykırı baskıya ilişkin olmak üzere endişeler devam etmiştir. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasının reddedilmesiyle bağlantılı olarak, yargının uluslararası standartlara ve Avrupa standartlarına bağlılığına ilişkin endişeler artmıştır. 2021 insan hakları eylem planı ve 2019 yargı reformu stratejisinin uygulanmasına devam edilmiştir. Ancak her iki belge de Türk yargısındaki önemli eksiklikleri ele almakta başarısız olmuş ve ülkenin yargı sisteminin genel işleyişinde önemli iyileştirmeler yapılmasına yönelik bir plan içermemiştir. Birçoğu beraat etmiş olmasına rağmen, darbe girişiminin ardından görevden alınan hâkim veya savcıların sadece 515’i görevlerine iade edilmiştir. Hâkim ve savcıların mesleğe alınmasında ve terfisinde nesnel, liyakate dayalı, yeknesak ve önceden belirlenmiş kriterlerin bulunmaması hâlâ endişe kaynağıdır.

YOLSUZLUK ELEŞTİRİSİ

Türkiye, yolsuzlukla mücadeleye ilişkin hazırlıklarda halen erken aşamadadır ve rapor döneminde ilerleme kaydedilmemiştir. Ülke, uluslararası yükümlülüklerinin gereği olan yolsuzlukla mücadele birimlerini kurmamıştır. Yolsuzluk davalarının kovuşturulması ve karara bağlanmasında siyasi ve usule aykırı nüfuz kullanımının sınırlandırılması için yasal çerçevenin ve kurumsal yapının iyileştirilmesi gerekmektedir. Kamu kurumlarının hesap verebilirliği ve şeffaflığının iyileştirilmesi gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planının olmaması, yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele etme iradesinin bulunmadığını göstermiştir. Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubunun (GRECO) tavsiyelerinin birçoğu henüz yerine getirilmemiştir. Genel olarak, yolsuzluk hâlâ yaygındır ve endişe kaynağı olmaya devam etmektedir.

‘KARA PARA İLE İLGİLİ YASAL ÇERÇEVE İYİLEŞTİRİLMELİ’

Türkiye, örgütlü suçlarla mücadele alanında belirli düzeyde hazırlıklıdır ancak genel olarak sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Türk veri koruma mevzuatı henüz AB müktesebatıyla uyumlu olmadığından, Europol ile ağır suçlar ve terörizmle mücadeleden sorumlu Türk makamları arasında kişisel verilerin değişimine ilişkin uluslararası bir anlaşmanın tamamlanması hâlâ beklemededir. Kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadeleyi düzenleyen yasal çerçevenin; Mali Eylem Görev Gücü(FATF) ve Venedik Komisyonunun, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun hakkındaki tavsiyeleri doğrultusunda iyileştirilmesi gerekmektedir.

‘DEMİRTAŞ VE KAVALA KARARLARININ ISRARLA REDDEDİLMESİ ENDİŞE SEBEBİ’

İnsan hakları ve temel haklar alanlarındaki kötüleşme devam etmiştir. Olağanüstü hâl sırasında getirilen tedbirlerin birçoğu hâlâ yürürlüktedir. Yasal çerçeve, insan haklarına ve temel haklara riayet edilmesine ilişkin genel güvenceleri içermektedir, ancak mevzuatın ve uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ile uyumlu hâle getirilmesi gerekmektedir. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye’nin insan haklarına, demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne riayet edip etmediğini izlemeye devam etmiştir. Türkiye’nin özellikle Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarında AİHM kararlarını uygulamayı reddetmekte ısrar etmesi, yargının uluslararası standartlara ve Avrupa standartlarına bağlılığı ve Türkiye’nin hukukun üstünlüğünü ve temel haklara saygı gösterilmesini güçlendirme taahhüdü hakkında ciddi endişeye sebep olmaktadır. Avrupa Konseyi tarafından Kavala davası kararının uygulanmaması nedeniyle Şubat 2022’de Türkiye aleyhine başlatılan ihlal prosedürü, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi olarak taahhüt ettiği insan hakları ve temel özgürlükler standartlarından uzaklaştığının bir başka göstergesi olmuştur. Temmuz ayında Mahkeme, Türkiye’nin Kavala davasına ilişkin 2019 tarihli AİHM kararını uygulamadığına hükmetmiştir.

2021’de kabul edilen insan hakları eylem planı uygulanmaya devam etmiştir, ancak bu plan kritik konuları ele almamaktadır ve genel insan hakları durumunda bir iyileşmeye yol açmamıştır.

‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNDE CİDDİ GERİLEME VAR’

İfade özgürlüğü alanında son yıllarda gözlenen ciddi gerileme devam etmiştir. Millî güvenlik ve terörle mücadeleye ilişkin ceza kanunları uygulanması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası standartları ihlal etmeye ve AİHM içtihadından uzaklaşmaya devam etmiştir. Devlet kurumları tarafından uygulanan kısıtlayıcı tedbirler ve adli ve idari yollarla artan baskı, ifade özgürlüğünün kullanılmasını baltalamaya devam etmiştir. Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif politikacılar, öğrenciler, sanatçılar ve sosyal medya kullanıcılarına karşı açılan ceza davaları ve mahkumiyetler devam etmiştir.

“Toplanma ve örgütlenme özgürlüğü konusunda daha fazla gerileme meydana gelmiştir. Barışçıl gösterilerde mükerrer yasaklar, orantısız güç kullanımı ve müdahaleler ve terörle bağlantılı faaliyetler veya gösteri ve yürüyüş kanununa muhalefet suçlamasıyla göstericilere yönelik soruşturmalar, davalar ve idari para cezaları söz konusu olmuştur.”