KÂBUS YILLARININ KRONOLOJİSİ

MEHMET AKBAŞ

Türkiye, 28 Şubat’ın ardından girdiği istikrarsız dönem ve ekonomik buhrandan çıkış için umut olarak gördüğü AKP’yi iş başına getirmişti.

18 Kasım 2002’de kurulan ilk AKP hükümetinin ardından 14 Mart 2003’te Recep Tayyip Erdoğan, 59. Hükümeti kurdu. İlk 10 yılında Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde önemli reformlara imza atan hükümet, Anadolu’da muhafazakarların yanı sıra askeri vesayetin bitmesini isteyen liberallerden de yoğun destek gördü.

ŞENER’LE BİRLİKTE PARTİDEN İLK KOPUŞLAR

Girdiği her seçimden oylarını artırarak çıkan Erdoğan ve partisi meclisteki ezici çoğunluğunun verdiği rahatlıkla parti içindeki çarpıklıkları dile getiren isimlerin seslerini bastırmayı başardı. 58 ve 59. hükümetlerde başbakan yardımcısı ve devlet bakanı olarak görev yapan Abdüllatif Şener, 2007 seçimlerinde aday olmayarak partisinden istifa etti. Şener, daha sonra istifa nedenleri arasında ortak aklın kaybolması, yolsuzluklar ve Erdoğan’ın çarpık ilişkilerinden bahsedecekti.

YAZICIOĞLU’NUN DİKKAT ÇEKEN UYARILARI

Aynı dönemlerde merhum Muhsin Yazıcıoğlu  ‘’Sizin altınızdan pis kokular geliyor, uyarıyorum’’ diyerek AKP’nin yaptığı talanlardan bahsediyordu. Yazıcıoğlu, aynı eleştirisinde “Limoncular, gemiciler, duble yolcular, ihaleciler, doğalgazcılar, akaryakıtcılar, geçmişten gelen şaibeler ve geleceğe giden talancılardan şimdi bunlar konuşuluyor’’ diyecekti. Yazıcıoğlu, bu konuşmasıyla günümüzde herkesin malumu olan yolsuzlukların çizelgesini veriyordu adeta.

DAHA FAZLA DEMOKRATİKLEŞME BEKLERKEN!

2010 yılına gelindiğinde AKP milletvekilleri, 27 maddelik bir anayasa değişikliği teklifi hazırladı. Anayasa komisyonunda geçen teklif TBMM’de 336 oy alarak kabul edildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendisine sunulan değişikliği halk oylamasına götürdü ve halkın yüzde 58’inin desteğini aldı.  

Bu tarihten sonra referanduma destek veren kesimlerin ‘daha fazla demokratikleşme’ beklentisinin aksine giderek totaliterizme kayan Erdoğan rejiminin getireceği yeni yönetim şekliyle totaliterizmin perçinini vuracaktı.

17 Aralık 2013’te polis, tarihe ‘17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları’ olarak geçecek en üst düzey isimlere kadar uzanan Türkiye’nin en büyük operasyonunu yapıyordu.

Yazıcıoğlu’nun yıllar önce bahsettiği kanal patlamış cumhuriyet döneminin en büyük yolsuzluk operasyonu olarak adlandırılan korkunç olay, günyüzüne çıkarılmış ve tüm detaylı belgeleriyle deşifre edilmişti.

“NE YAPTIYSAM ERDOĞAN’IN BİLGİSİ DAHİLİNDE YAPTIM”

Kamuoyunda 25 Aralık’ta 2. dalga beklentisi oluşurken kulislerde okların Erdoğan’ı gösterdiği konuşuluyordu ki; yolsuzluk dosyasında adı geçen Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ‘’Ne yaptıysam Erdoğan’ın bilgisi dahilinde yaptım, milleti rahatlatmak için Başbakan Erdoğan’ın da istifa etmesi gerekir’’ diyordu.

Operasyonların süreceği beklenirken dosyalar savcıların elinden alınıyor, operasyonu gerçekleştiren polisler görevden el çektiriliyor, jandarma görev kabul etmiyor, kolluk kuvvetleri görev yapamaz hale getiriliyordu.

YOLSUZLUKLARIN ÜZERİ BÖYLE KAPATILDI

Operasyonu yapan ekipler şafak baskınlarıyla gözaltına alınıyor, dosyadaki şüpheliler salınıyor, takipsizlik kararlarıyla dosyalar kapatılıyordu. Bunlara paralel olarak Erdoğan, bütün bu olanların kendisine yapılmak istenen bir darbeden ibaret olduğunu ifade ederken, buradan da bir mağdurluk hikayesi çıkarıyordu!..

Erdoğan’ın Türk siyasi hafızasına kazandırdığı bir ucube olan ‘Parelel yapı’ tabiri Şubat 2014’teki MGK kararlarına koyulacaktı. Askeri vesayetin yakın tarihte milletin başının üstünde bir balyoz gibi sürekli tuttuğu MGK yeniden devreye girmişti.

YENİ VESAYET REJİMİNİN YENİ DÜŞMANI!

Artık Türkiye’nin değişik bileşenlerden oluşan yeni bir vesayet rejimi ve bu rejimin paralel yapı (Gülen Hareketi) olarak adlandırılan bir düşmanı vardı. Devlet yeni bir düşman ilan etmişti ve Türkiye’nin en büyük sorunu (!) ve güvenlik problemi bu yeni düşmandı!

Peki gerçekte olan neydi? Bu konuda Gazeteci Barış Yarkadaş edindiği bir kulis bilgisini şu şekilde aktaracaktır, ‘’Erdoğan, saraydan dışarı atılmamak için kendisini askere teslim etti. Bu ilişkinin başı 17-25 Aralık’a dayanır. Bu tarihte bir takas yapılmıştır. 17-25 dosyaları kapatılırken askerin arkasında durması karşılığında kürt politikasında değişikliğe gitmiş ve Ergenekon süreci bitirilmiştir’’

‘HUKUK, SİYASETİN KÖPEĞİ HALİNE GETİRİLİNCE’

Yeni rejim konsepti, vesayetçi askerlere teslim edilmiş bu vesile ile hem vesayetçilerin suçları temizlenmiş hem de AKP’nin yolsuzluk dosyaları kapatılmıştır.

Bu süreçte herkesin dile getirdiği Türkiye’nin muhalefet sorunu en üst seviyeye çıkmış tüm muhalefet partileri sınıfta kalmıştır. Doğu Perinçek’in deyimiyle hukuk siyasetin köpeği yapıldığı günden bu yana Türkiye daima geriye gitti ve daha nereye savrulacağımız da meçhul…