Son günlerin en popüler adamı Ankara Cumhuriyet Başsavcısı!
Bu yaz Savcı Bey, maşallah geceliği 9 bin liralık otelde nişanlısı ile tatil yaptı. Helikopterle Bodrum semalarında gezdi.
Bazı kem gözlüler “değirmenin suyu nereden” diye sordular ama yanıt alamadılar.
Oysa Recep Tayyip Erdoğan döneminde Türkiye’nin nasıl uçtuğunun canlı timsali olarak alkışlanmayı da hak etmişti.
“Şahsımın savcısı” nişanlısını koluna taktığı gibi, lüks otellerde tatil yapabiliyor artık!
Eski Yargıtay başkanlarının “adalet, vicdan ile cüzdan arasında sıkıştı” dediği günler geride kaldı.
Şimdi cüzdan dolu, vicdan ise sanığa göre göre değişiyor. Adalet de bu sayede “azat buzat” oldu, uçtu gitti.
Alışın artık, eski Türkiye geride kaldı, savcıların maaşları on numara!
Geceliği 9 bin liralık otelde kalabiliyorlar. Alkışlayacağınıza, eleştiriyorsunuz!
Savcı Bey, düğününü de Ankara’nın pahalı beş yıldızlı otellerinden birinde yapmış. Allah mesut etsin, bir yastıkta kocatsın.
Demek ki düğün yasakları, makama, mekana ve unvana göre değişebiliyor!
İçişleri Bakanı’nın genelgesine göre çiftin birinci ve ikinci derece yakını olmayanların, 65 yaş üstü akrabalar ile 15 yaş altı çocuklar gibi düğünde bulunmaları yasaktı.
Ama baktım, İçişleri Bakanı’nın bizzat kendisi bile kendi koyduğu yasağı delmiş, düğün yerinde esas duruşta poz veriyor!
Sonra da Reis’e, el öpmeye gitmişler.
Reis de hediyelerini vermiş, hayır dualarını etmiş. “Dört çocuk” sözü aldı mı, bilmiyorum.
Hediyenin örtülü ödenekten ya da temsil kaleminden alınmadığını ümit etmek isterim. Böylesi, “el parasıyla hediye” olur ki Saray adabına yakışmaz.
Hazır tatil bitmiş, düğün geçmiş iken, savcı beyin balayından dönünce bir yıldan fazladır yazılamayan iddianamelere de bir el atmasında yarar var.
Malum, geciken adalet, adalet değildir. İnsanları yazılmamış iddianameler nedeniyle hapiste tutmak da hiçbir vicdana sığmaz.
O vicdan, cüzdandan kurtulmuş görünse de!
Üstelik geceliği 9 bin liraya otelde kalabilecek kadar maaş verdiğimiz bir memur, çok çalışmalı ve bunu hak etmelidir.
Bunu bilir, bunu söylerim.
Bu yazı, Mehmet Y. Yılmaz’ın t24 için kaleme aldığı makalesinden kısaltılarak alınmıştır.