ALİ ÜNAL
Şikago Üniversitesi’nden L. Langman ve D. Morris, Islamic Terrorism: From Retrenchment to Ressentiment and Beyond adlı çalışmalarında, “Terörizmi tarif etmek zor… Devletler, kendilerine muhalif hareketlere halk nazarında itibarlarını sarsmak için terörist damgası vurabilmektedir. Devlet terörüyle muhalif terör zaman zaman iç içe girebilmekte; istihbarat servisleri, hedefleri adına teröristleri destekleyebilmektedir.” diye kaydeder.
ABD Savunma Bakanlığı, terörü, “Siyasî, dinî veya ideolojik maksatlarla hükümetleri veya toplumları zorla bir yöne çekmek veya korkuya sevketmek maksadıyla kanunsuz güç kullanma” olarak; İngiltere ise, Terör Kanunu 2000 isimli yasada, “Terörizm, siyasî, dinî veya ideolojik bir gayeye yönelik olarak hükümeti etkilemek veya halkı ya da halkın bir kısmını korkuya sevketmek için harekete kalkışmadır.” şeklinde tarif eder.
BM’nin 18 USC 2331 başlıklı terör tarifi ise şöyledir: “Terörizm, sivil halkı korkutmak, bir hükümetin politikalarını zor yoluyla etkilemek, adam kaçırma veya öldürme gibi eylemlerle bir hükümetin politikalarını tesir altına almak için insan hayatına karşı girişilen şiddet eylemleridir.”
Bütün bu tariflerdeki ortak noktaları birleştirdiğimizde, şöyle bir terör tarifinde bulunulabilir: “Terör, devlet içinde veya dışında birtakım kişi ya da grupların, kendilerine has ve menfaatlerine yönelik bir takım hedefler istikametinde hükümetlere, halka, kişilere ve kamu düzenine karşı ve bunları etkilemek, bir yönde harekete veya korkuya sevketmek için giriştikleri, öldürme ve yaralama kasdı da taşıyabilen şiddet eylemidir.”
İslâm’da modern terör kavramıyla ilişkilendirilebilecek eylemler, “Hirabe” başlığı altında ve şu âyetler temelinde ele alınmıştır: “Allah’a ve Rasûlü’ne karşı muharebe eden ve yeryüzünde bozgunculuğa sa’yedenlerin cezası, öldürülmeleri veya asılarak öldürülmeleri veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya sürgüne (ya da hapse) gönderilmeleridir… Ancak, kendilerini ele geçirmenizden önce yaptıklarından vazgeçip tevbe edenler hakkında, (kişiler aleyhine işledikleri şahsî suçlarla ilgili karar o kişilere veya vârislerine ait olmak üzere) bu hadler uygulanmaz.” (5: 33-34)
Konuyu öncelikle bu âyetler temelinde ele alan mezhepler, bazı farklı görüş ayrılıkları te’lif edildiğinde “Hirabe” suçunun işlenmiş olması için şu hususlar üzerinde belli derecelerde ittifak etmişlerdir: (1) Şiddetin kullanılmış olması ve failin mağdura fiilen galip gelebilmesi; (2) Mağdurun, imdadına gelinmesine mâni olunacak şekilde etkisiz hale getirilmesi; (3) Failde suçu işleyecek ve neticede bozgunculuğa yol açacak güç ve imkânın bulunması; (4) Fiilin açıktan ve isyan tarzında işlenmesi; (5) Fiilde şahısların da hedef alınmış olması. (6) Kamu düzeni ve insanların her bakımdan güvenliğinde bozulma ve sarsılmanın hedef alınması.
Âyette vaz’edilen cezalara da bakılarak, “hirabe (terör)” suçunun şu eylemleri içine aldığı tesbit edilmiştir: (1) İnsan öldürme; cezası öldürülmedir. (2) İnsan öldürme ve güce, imkâna dayanarak mal gasbetme veya ırza tecavüz gibi eylemler; cezası asılarak öldürülme, çarmıha gerilme; (3) Mala, mülkiyete tecavüz; cezası bir el ve bir ayağın çaprazlama kesilmesi; (4) Sadece güvenliği tehdit ve korku salma: cezası sürgün veya hapis.
Konuya gerek modern kabûller ve hukuk açısından, gerekse İslâm açısından yaklaştığımızda, bugün Erdoğan/AKP iktidarının terörle ilişkilendirmeye çalıştığı Hizmet ve mensuplarının terörle en küçük bir ilişkisinin olması şöyle dursun, onların Türkiye dâhil dünyanın her tarafında, bulundukları her yerde sulh, emniyet ve asayişe hizmet ettikleri, buna karşılık bizzat Erdoğan/AKP iktidarının, hem pek çok başka fiilleri, hem de Hizmet’e karşı giriştiği “bitirme” teşebbüsü sebebiyle terörle pekâlâ ilişkilendirilebileceği gerçeğiyle karşı karşıya geliriz. Elbet bir gün bu ülkede gerçek hukuk hâkim olacak ve asıl teröristler, o gün hukuk karşısında hesap vereceklerdir. Bir de tabiî Cenab-ı Allah’ın mahkeme-i kübrasında.