Ahmet Turan Alkan
İstikrar istikrar dedin, ahan da istikrar: % 49,5 oy verdin; bir o kadar vekil verdin. Güçlü hükümet güçlü başbakan dedin, hepsi oldu. Şimdi söylemek belki biraz ayıp olacak ama ‘ne istedilerse verdin’.
Bi ara hatırlıyor musun; geçen seneydi galiba. Yine seçim sath-ı mailine girmiştik. ‘Yahu oyumuz düşüyor, bu halkımızın âcilen milli hislere ve böldürmeyiz edebiyatına ihtiyacı var’ denilerek resmen ve alenen ve üstelik durup dururken ortalık karışıverdi. PKK’sı, IŞİD’i, THKP-C’si ‘fırsat bu fırsat’ deyip silaha sarıldılar.
Ee korktun halklı olarak. ‘Yavan ekmeği nasıl olsa buluyorum, aman önce güvenlik’ dedin, ‘aman terörle mücadele edilsin’ dedin. O da oldu, bak terörle çatır çatır mücadele edilmekte…
Terörle mücadele edilsin ama evlerimize bayrağa sarılı şehit cenazeleri gelmesin isterdin ama o olmadı maalesef. ‘Koçyiğit kurban için, vatan sağ olsun’ dedin, sineye çektin. Nerdeyse bir senedir tadımız tuzumuz kalmadı.
Bak, büyük şehirlerde bombalar patlatıldı, insanlar öldü, ölüyor. ‘Sık dişini ey halkım, terörün belini kırdık, telsiz konuşmalarını dinlesene, firara başladılar’ dediler; hoop, ânında iknâ oldun. Desteğini artırdın. Anket sonuçlarını gördükçe birinin iştahı kabardı. Hazır ahaliyi korkutmuşken, biraz daha dara getireyim, aradan başkanlığı sıyırayım derdine düştü. ‘Başkanlık da başkanlık’ diye çarkıfelek gibi ortalığa düştü.
‘Ha öyle, ha böyle; parlamenter sistemin zati bir hayrını görmedik bir de başkanlığı deneyek’ diye pek önemsemedin, hatta biraz da hoşuna gitti gibi. ‘Arslan gibi adam, bunu başkan yapsak Türkiye’ye motor takar uçurur valla’ diye düşündün.
Derkeen aaa, ortada fol yok, yumurta yok; gariban başbakanın karnına ağrılar girdi. Adamı partisinde cascavlak yalnız bıraktı ‘refikler’i. 50 refiykinden 46’sı, ‘Uzatma arkadaş, emir büyük yerden geldi; sana iki hafta müsaade, valizlerini topla ufak ufak al voltanı bakayım.’ diye kapıyı gösterdiler. Adamcağız bir kötü oldu, bir kötü oldu… Sadece o değil, bizde –üstümüze vazifeymiş gibi- dinlerken vallahi mendilleri fora edip çaktırmadan hıçkırdık. Allah kimsenin başına vermesin. ‘Ata binmek bir ayıp, inmek iki ayıp’ derler ya, o hesap!
Efendim futbol âleminde âdettir; işler kötüye gidince futbolcuları değil, eli mecbur teknik direktörü kovalarlar kulüpten. Yine öyle oldu tabii. Adamcağız kan içti, ‘kızılcık şerbeti içtim ama şerefimle içtim’ diyerek acıklı bir konuşma yaparak başarılarını, ne kadar prensipli ve erdemli bir insan olduğunu saydı döktü. Sen tabii bişey anlamadın. ‘İyi adamdı, acıklı konuşmalar yapıyor, ara-sıra demokrasiden bile bahsediyordu; ne kabahat işledi acaba?’ diye iç geçirdin ve sonunda ‘Bunu buradan alaşağı edenin vardır bir bildiği; öyle icap etmiştir. Her şeyi bizim bilmemiz gerekmez’de karar kıldın.
Yav halkım, böyle laubali konuştuğum için kusura bakmıyorsun değil mi; şimdi moda, reklamlarda bile senli-benli hitap moda oldu. Yoksa milli iradeye hörmetimiz nâmütenâhidir bilirsin. Gönüllenme ha!..
Ne diyorduk, ‘noolacak şimdi’ diyorduk. Gördün mü, göz göre bir bardak suda fırtına koparıp refik darbesiyle adamı üstünden kamyon geçmiş domatese çevirdi seninki! Başkanlık diyor başka bir şey demiyor. Gül gibi istikrarımız tepetaklak, ‘Başına vur ekmeğini elinden al.’ denecek kadar iyi huylu, selim, sevimli bir mûtemedini götürüp cami kapısına bıraktı. Şimdi başkanlık davasına kim hizmet ederse onu sadrazam yapacak.
Ne diyorsun bu işlere? ‘Ben nerde hata yaptım; yoksa ketenpereye mi geldim?’ filan demiyorsun değil mi? Yoo, sen hata yapmazsın; irâdende büyük hikmetler gizlidir de bizde onu anlayacak kafa nerde bilâder?
[email protected]