FARUK MERCAN
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yi Tahran’da kahkaha atarken gösteren fotoğrafta, yanında Saray’daki şahıs var. Ruhani’nin kulağına eğilip bir şey söylüyor Saraydaki şahıs ve Ruhani kahkaha atarak gülmeye başlıyor.
İran’da yayınlanan “İtimad” gazetesi, “Türkiye; Suriye ve Irak’ta İran’ın pozisyonuna geldi. En önemli gelişme, iki ülke Genelkurmay Başkanının karşılıklı ziyaretleri” diyor. Bir başka İran gazetesi “Cihan Zanat” şöyle yazıyor: “NATO tarihinde ilk kez bir NATO ülkesi İran ile askeri anlaşma imzaladı.”
İran devriminden bu yana ilk kez Türkiye’nin bir Genelkurmay Başkanı İran’a gitti. Elbette, Saraydaki şahıs tarafından gönderildi. Türkiye, bundan sonra İran ile ticaretini Türk lirası ile yapacakmış, bu ticaret 30 milyar dolara çıkacakmış. Saraydaki şahıs, bunu da ilan ediyor.
Batı dünyasının önde gelen Türkiye uzmanlarından biri olarak kabul edilen Henri Barkey, “The American Interest” sitesinde 11 Ekim 2017 günü yayınlanan makalesinde, Saraydaki şahsın Türk Silahlı Kuvvetler kadrolarının yarısını tasfiye ettiğini belirtiyor. Barkey, bir şey daha yazıyor: Suriye’de IŞİD’in bertaraf edilmesinden sonra, Amerika İncirlik Üssü’nü kapatacak.
Zaten, önemli bir NATO gücü olan Almanya, askerlerini İncirlik’ten çekti. “New York Times” gazetesinin cuma günü “yazı işleri kurulu” imzasıyla yayınladığı “Türkiye’ye dair acil sorular” başlıklı makaledeki tespit de çarpıcı: Türkiye artık insanları rehin alan bir rejim ve güvenlikleri tehlikede olan İncirlik’teki yaklaşık 50 nükleer silah acilen taşınmalı.
Türkiye’yi bu kaosa sürükleyen olaylar serisi Rıza’nın gözaltına alınıp tutuklandığı bir Aralık ayında başladı. Şimdi New York’taki Rıza davası 27 Kasım’da başlıyor ve muhtemelen bu yılın Aralık ayında karar çıkacak. Davaya bakan Federal Hakim Richard Berman, bütün hazırlıkları davanın bu yılın Aralık ayında bitmesine göre yaptı. Kaderin cilvesi, bir Aralık ayında Rıza ile başlayan bu melanet süreç, yine bir Aralık ayında Rıza ile bitecek gibi görünüyor..
TÜRKİYE’Yİ REHİN ALAN RIZA SARRAF DAVASI..
Türkiye’nin giderek Rusya ve İran’ın güdümüne girmesinin, Saraydaki şahsın Putin ve Ruhani’ye rehin düşmesinin perde arkasındaki en önemli sebeplerden biri New York’taki Rıza Sarraf davası…
Bir ay önce, 11 Eylül 2017 günü yayınlanan “Rıza’nın gerçek patronu bağırıyor, ama kurtulma şansı yok” başlıklı yazıda vurguladığım hususları, “Washington Post” gazetesi yazarı David İgnatius, 12 Ekim 2017 günü köşesinde yazdı.
Evet, Saraydaki şahsın Amerika’ya yaptığı seyahatlerin bir numaralı gündem maddesi Rıza’yı kurtarmaktı. David İgnatius, Saraydaki şahsın Rıza’yı kurtarmak için olağanüstü bir kampanya yürüttüğünü anlatırken çok çarpıcı bilgiler veriyor. Mesela, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile 21 Eylül 2016 tarihinde yaptığı 90 dakikalık görüşmenin yarısı Rıza için Biden’e yalvarmakla geçiyor. Davayı açan savcı Preet Bharara‘nın “Gülenci bir maşa” olduğunu ve görevden alınmasını isteyen Saraydaki şahsın eşi de Joe Biden‘ın eşi ile yaptığı görüşmede, Rıza’nın serbest kalması için yardımını istemiş. Saraydaki şahıs, Başkan Barack Obama’dan da iki sefer talep etmiş Rıza Sarraf‘ın serbeste kalmasını…
Saraydaki şahıs, Trump daha başkan seçilmeden Trump’ın ekibinden Michael Flynn’e kancayı taktı, paralar ödedi. Flynn, görevden alınınca bu planı suya düştü ve Rıza davası ilerlemeye devam etti.
Rıza davası ilerledikçe, Saraydaki şahsın korkusu artıyor. Çünkü, hapishaneden çıkaramazsa, Rıza’nın her şeyi itiraf edeceğini çok iyi biliyor. Rıza, Türkiye’deki hapishaneden çıkmak için onu tehdit etmiş ve iki ay içinde serbest kalmıştı.
Şimdi, “Rıza’yı itirafçı yapıp bana karşı kullanacaklar” diye bağırmasının sebebi bu… Çünkü Rıza’yı çok iyi tanıyor. Eşinin ismini dosyaya bizzat Rıza’nın avukatının koydurduğunu da biliyor. Rıza’nın Emine Erdoğan ve oğlu Bilal’e yaptığı ödemeler dosyada…
Dosyada birşey daha var. “Türkiye’nin cari açığının yüzde yirmisini ben kapattım” diyen Rıza’nın Saraydaki şahıs ile görüşmeleri ve ondan aldığı talimatlar… “New York Times”ın Manhattan’daki davaları izleyen yargı muhabiri Benjamin Weiser ve Patrick Kingsley‘in imzasını taşıyan 14 Ekim 2017 tarihli haberde, Rıza Sarraf’ın Saraydaki şahısla yaptığı görüşmelerin detayları var. 2012’de Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntı üzerine Saraydaki şahıs Rıza Sarraf, Zafer Çağlayan ve Halk Bankası genel müdürüne bu görevi veriyor.
Şimdi anlıyorsunuz değil mi neden Türkiye’de Amerikan konsolosluklarında çalışan bazı sivilleri tutuklatıp ajan diye ilan ettiğini?.. Bunları rehine olarak Rıza davasına karşı kullanmak için. Bir Olağanüstü Hal kararnamesine koydurduğu madde ile, kendisine tutuklu takası yetkisi verdi. Rıza davası işte bu kadar uykularını kaçırıyor.
Neymiş bu sivil şahıslar Cemaat ile irtibatlı olarak ajanlık yapmışlar ve 15 Temmuz darbesinde rol almışlar. Bunlar hikaye… Yalanlarını, hezeyanlarını, paranoyalarını artık bütün dünya biliyor. Düşman bellediği herkesi, özellikle de rehine olarak tutuklattığı insanları ajan ilan etmesi tamamen New York’taki mahkemede Rıza’nın patronu olarak ilan edilmesine karşı yaptığı ön hazırlıklar…
”Trump, Washington’daki olayda korumalarım hakkında tutuklama kararı çıkarılması üzerine benden özür diledi” dedi, anında Beyaz Saray tarafından yalanlandı. Aynı taktiği Obama’ya karşı uygulamıştı. Bu yalanlarını bilen Suudi Kralı da artık ona güvenmiyor.
Putin ve Ruhani onun yalanlarını bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar, ama rehin almış durumdalar ve kullanabildikleri kadar kullanacaklar. Putin ve Ruhani‘ye rehin düştüğünden beri, Esad aleyhine bir sözünü duydunuz mu? Ukrayna’ya gitti, “Kırım’ın ilhakını tanımıyoruz” dedi, Rusya Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova hemen cevabını verdi: “Bu sözleri hiçbir şeyi değiştirmez.”
Artık hayatı iki şeyin etrafında dönüyor Saraydaki şahsın: Rıza’yı Manhattan hapishanesinden kurtarmak ve Hizmet hareketine dünyada olabildiğince zarar vermek… En son Sırbistan’a gitti, Hizmet’i kastedip, “Bunları Balkanlar’dan da söküp atacağız” dedi. Kendisini Makedonya Kralı İskender zannedecek kadar zavallı bir ruh hali… Rakka‘ya girip halifeliğini ilan etme projesi Amerika tarafından engellenince gözünü Afrika ve Balkanlara dikmiş durumda…
Başkan Trump‘a yaptığı bütün yağcılıkları boşa gitti. O yüzden “ABD bizi feda etti. Amerika’yı Ankara’daki büyükelçi yönetiyorsa yazıklar olsun… Beni hedef alanlar Obama ekibi. Bu büyükelçiyi de Obama atamıştı” diye atıp tutmaya başladı. ABD Dışişleri Bakanlığı hemen cevabını verdi: “Ankara’daki büyükelçi en değerli diplomatlarımızdan, Beyaz Saray’ın da tam desteğine sahip…”
Putin de onun gerçek yüzünü çok iyi biliyor. Daha yakın zamanda Rusya ile yaşanan krizde Putin Saraydaki şahsı kastederek, “Allah onu cezalandırıyor” demişti. Doğru söylemişti Putin, Allah Saraydaki şahsı cezalandırıyor. Putin de bu fırsatı Rusya için kullanabildiği kadar kullanacak…
TÜRKİYE’Yİ KAOSA SÜRÜKLEYEN SÜREÇ ARALIK AYINDA MI BİTECEK?
Türkiye’yi bu kaosa sürükleyen olaylar serisi Rıza’nın gözaltına alınıp tutuklandığı bir Aralık ayında başladı. Şimdi New York’taki Rıza davası 27 Kasım’da başlıyor ve muhtemelen bu yılın Aralık ayında karar çıkacak. Davaya bakan Federal Hakim Richard Berman, bütün hazırlıkları davanın bu yılın Aralık ayında bitmesine göre yaptı. Kaderin cilvesi, bir Aralık ayında Rıza ile başlayan bu melanet süreç, yine bir Aralık ayında Rıza ile bitecek gibi görünüyor.
Böylece, New York Üniversitesi öğretim üyesi ve Orta Doğu uzmanı Prof. Alon Ben Meir’in ifadesiyle, “Türkiye’ye ihanet ederek, zalim ve acımasız bir saltanat kuran” Saraydaki şahsın bu kirli imparatorluğunun ipini ilk Rıza çekmiş olacak… Ondan sonraki çözülmeyi görmeye hazır olun…
Prof. Alon Ben Meir, “Sahte dindar” ilan ettiği Saraydaki şahsı çok güzel anlatıyor. Prof. Meir’in Saraydaki şahsa yönelik yayınladığı açık mektuptaki şu ifadeleri onun bütün dünyada nasıl anılacağını gösteriyor:
“Türkiye’de nüfusun yoksulluk oranı yüzde 22.4, yani nüfusun dörtte biri (20 milyon). Bu, bilmek ve duymak isteyeceğiniz bir gerçek değil; Türkiye’nin ekonomik mucizesinin harikası hakkında şişirilmiş egonuza uyacak şekilde bu gerçeği inkar ediyorsunuz. Tutukluların haklarını çiğnediniz, polis vahşetini ve şiddetini restore ettiniz ve sivil ve siyasi haklarla özgürce oynadınız. İnsan Hakları İzleme Örgütü dünya raporuna göz attınız mı? Sizin gözetiminizin altında hükümetin haksız surette sözde konuşma suçları yargıladığını ve keyfi terör yasalarını uyguladığını belgeleyen? Sıradan Türkler, birilerinin konuşmalarını dinlediğinden korkuyorlar, ve düşünceleri için soruşturulma korkusu olmadan tweet bile atamıyorlar… Batı’ya kibirli küstahlık gösteriyorsunuz, Almanya’yı destekçilerinize miting izini vermedikleri için Nazi önlemleri kullanmakla itham ediyorsunuz yalnızca kendi gücünüzü ve etkinizi sergilemek ve büyük egonuzu besleyebilmeniz için. Muhalefet ve protesto kavramı yabancı topraklarda bile size tamamen yabancı olduğundan, korumalarınızın Washington ve New York’taki barışçıl protestocuları utanmadan dövmelerini izlerken açık hoşnutluk sergilediniz. Bir çok güvenilir rapor, İŞİD’den petrol satın aldığınızı ve bu sayede onları maddi olarak desteklemekle birlikte binlerce gönüllülerin Türk sınırından Suriye’ye geçerek kendi saflarına katılmalarına izin verdiğinizi iddia ettiler. İslamcı yönleri binlerce masum insanın hayatından daha önemli olduğundan, IŞİD’in iğrenç suçlarını görmezden geldiniz. Sahte dindarlığınızı sosyal hürriyetleri sınırlayarak ifade ettiniz… Bin 100 odalı ‘Beyaz Saray’ inşa etmek de dahil olmak üzere, yanlış Osmanlı imajını halkın bilincine sokmaya çalışıyorsunuz. En son projeniz Çamlıca Camii idi, artık İstanbul’un en büyük camisi… Güce susadığınızdan kör olmuşsunuz ve kendi vatandaşlarınıza ihanet ediyorsunuz… Halkınızın size olan güvenini boşa çıkarttınız. Artık sizin kamu hayatından ayrılmanızı beklemek zorunda kalacaklar tekrar nefes almak, tekrar düşünmek ve, evet, tekrar hayal etmek için…”
Evet, bu büyük ihanet döneminin bitmesini milyonlarca insan bekliyor.