“90’larda Öldürülen Gazetecileri Sayıyorduk, Bugün Tutuklu Gazetecileri Sayıyoruz”

Özellikle 15 Temmuz sonrası tutuklamalar ile 300’e yakın gazeteci Türkiye’de cezaevinde. Geçtiğimiz günlerde Çanakkale’deki Adalet Kurultayı’nda düzenlenen Tutuklu Gazeteciler ve Kapatılan Basın Yayın Kuruluşları Çalıştayı’nın sonuç raporunda 187 basın yayın kuruluşunun kapatıldığı belirtildi. Gazetecilerin yazıları, eleştirileri nedeniyle tutuklanmasına son verilmesi çağrısı yapılan çalıştayda, hükümetin gündeminde olan ‘cezaevlerinde tek tip kıyafet uygulamasından’ da vazgeçilmesi çağrısı yapıldı. Çalıştay’da, “90’larda öldürülen gazetecileri sayıyorduk, bugün tutuklu gazetecileri sayıyoruz. Bizler ne ölüleri saymak, ne de tutukluları saymak gibi bir durumla karşı karşıya kalmamalıyız.” açıklaması yapıldı.
Adalet Kurultayı sırasında, CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in moderatörlüğünde tutuklu gazeteciler ve kapatılan yayın kuruluşları çalıştayı yapıldı. Tutuklu gazeteci aileleri, gazeteciler, avukatlar, gazeteci örgütleri ile sendika temsilcilerinin katıldığı çalıştayın sonuç raporunda dikkat çeken başlıklar yer aldı.
Cumhuriyet’in haberine göre, Çalıştayın açılış konuşmasını yapan CHP’li Çakırözer, “Tutuklu gazeteci ayıbı artık sona ermeli. Gazeteciler düşündükleri yazdıkları ve eleştirdikleri için hapse atılmamalı” diye konuştu. Bağımsız Gazetecilik Platformu P24 yazarlarından Avukat Figen Çalıkuşu, Türkiye’de 171 gazetecinin tutuklu olduğunu 187 basın yayın kuruluşunun kapatıldığını belirtti. Çalıkuşu, “Gazetecilerin yazılarının ya da açıklanan düşüncelerinin ‘cebir ve şiddet’ unsuru ile bir tutularak cezalandırılmak istenmesi tam bir akıl tutulmasıdır” dedi. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, “11 Eylül’de Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin Silivri’de duruşması var. Çağlayan’dan neden Silivri’ye alındı bu duruşmalar? Oraya bizlerin, yurttaşların rahat gidememesi için. Zindanlardaki gazetecilerin özgürlüğü için mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi.
‘Tek tip’e hayır!
Türenç ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, konuşmalarında hükümetin gündeminde yer alan “cezaevlerinde tek tip kıyafet uygulaması” konusunda kaygılarını paylaştılar. Olcayto, “Meslektaşlarımız badem rengi tek tip elbiseleri giymeyi asla kabul etmiyor. İnsan onuruna aykırı buluyor. Koğuşlarımızda çıplak dolaşacağız diye açıklama yaptılar. Gazetecilik suç değildir. Bu insanlara tek tip kıyafetleri giydirmek çok acı” dedi. Tüm çalıştay katılımcıları insan haklarına aykırı olduğu ve olumsuz sonuçlar doğuracağı nedeniyle böyle bir uygulamanın hayata geçirilmemesi çağrısı yaptı. Tutuklu gazeteci Murat Aksoy’un eşi Şehriban Aksoy, tutuklu gazeteci ailelerinin yaşadıkları sorunları, “Sadece eşim Murat tutuklu değil. Bizim de her şeyimiz elimizden alındı. Biz ailleler de dışarıda tutuklu gibiyiz. Geçmişe kıyasla çok büyük kısıtlamalar altında görüşebiliyoruz” sözleri ile aktardı. Tutuklu gazeteci Ali Bulaç’ın avukatı Mehmet Ali Devecioğlu ise yaşananların insan onuruna aykırı olduğunu belirtti. Devecioğlu, “Bizler bu konuları sürekli gündemde tutarak bu direnci kırabiliriz” dedi. Kapatılan yayın kuruluşlarından İMC TV Yayın Koordinatörü Eyüp Burç, Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılan yayın kuruluşlarının birçoğunun haklarını arayamadığını, idari mahkemelere gidemediğini vurguladı. Burç, “Şu anda tek umut AİHM’yi zorlamak ve kapatılan kurumların gelecek yollarını açmak” dedi.
90’lar göndermesi
Türkiye’de gazeteciliğin her zaman zor dönemler yaşadığını belirten Birgün Gazetesi yazarı Doğan Tılıç, “90’larda öldürülen gazetecileri sayıyorduk, bugün tutuklu gazetecileri sayıyoruz. Bizler ne ölüleri saymak, ne de tutukluları saymak gibi bir durumla karşı karşıya kalmamalıyız. Tutuklu gazeteciler meselesi sadece gazetecilerin meselesi değildir. Toplumun her kesimi bu mücadeleyi vermeli. Bu genel özgürlükler, dayanışma meselesidir” diye konuştu. Tutuklu Sözcü gazetesi muhabirleri Gökmen Ulu ve Mediha Olgun’un avukatlığını da yapan Celal Ülgen ise “Siyasi iktidar ‘ben asla ve asla düşünce özgürlüğüne, yargı bağımsızlığına müsamaha edemem, edersem bu benim sonum olur’ diyor. Bizler düşünce özgürlüğünün suç olmadığını göstermek için evrensel hukuku hatırlatacağız. Gerekirse cezaevlerine atılacağız ama hukuktan, haktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
‘Medya hiçbir dönem bu hale gelmedi’
Daha önce üç ay tutuklu kalan Ankara Temsilcisimiz Erdem Gül, cezaevindeki gazetecilerin Türkiye’deki hak ve özgürlük mücadelesini yakından takip ettiklerini vurgulayarak, “Dışarıdaki adalet arayışı onları çok heyecanlandırıyor. Hayat sadece içeridekiler için değil, biz dışarıdakiler için de çok zor. Dışarıdaki düşünce özgürlüğü, içeriden daha kısıtlı” dedi. Türkiye’de medyanın tutuklu gazeteciler konusundaki tutumunu da eleştiren Gül, “Hiçbir dönem medya bu hale gelmedi. Meslektaşlarının cezaevinde olmasını hatta yok olmasını isteyen gazeteciler olduğunu görmek çok üzücü” dedi. 9 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen gazetemiz avukatlarından Bülent Utku, “Anladık ki Türkiye’de hukuk yok. Mahkemede hakim hâkim değil, yasa yasa değil. Bu süreçte barolara olağanüstü görev düşüyor. Adalet Nöbeti gibi eylemliliklere ihtiyaç var. İnsan hakları, demokrasi ve hukuka inanan insanlar ölçüsünde birlikteliğimizi sağlamak lazım. Alevi, Kürt, Türk gibi toplumu ayıran özellikler gibi görünen kavramları görmezden gelmeliyiz” dedi Gazetemiz avukatlarından, Ahmet ve Mehmet Altan’ın da avukatlığını yapan Ergin Cinmen ise yaşanılan dönemin 12 Eylül’den daha fazla hak ihlaline sahne olduğunu belirterek, “Bu dönemin iki önemli dikkat çeken özelliği var. Birincisi biz Türkiye’de hep ‘ifade ve basın özgürlüğü sorunludur’ derdik. Şimdi düşünce özgürlüğünü ihlal etmeye başladılar. Yani bırakın yazıyı, ifadeyi; artık düşünceyi sorguluyorlar. Cumhuriyet davasında atılan manşeti, arkasındaki niyeti ve düşünceyi sorguluyorlar” dedi. İkinci olarak “Savunma özgürlüğünün sıfırlandığını” belirten Cinmen, “Siz müvekkilinizle görüşürken kayda alınıyorsunuz. Savunma hakkınız elinizden alınıyor. Burada barolarımızın bir şeyler yapması lazım” diye konuştu.