[Erhan Başyurt]
Türkiye, demokrasiden uzaklaştıkça, iç politikada otoriterleşme arttıkça, dış politikada da yalnızlaşıyor ve batağa saplanıyor.
Evrensel ortak değerlerden, temel insani haklardan uzaklaşmanın, siyasette aklıselimi terk etmenin kaçınılmaz faturası bu…
***
Avrupa Birliği ile üyelik müzakereleri yürüten Türkiye’nin düşürüldüğü duruma bakın!
Avrupa Parlamentosu, Türkiye ile müzakerelerin dondurulması yönünde tavsiye karar aldı.
Üyelik müzakereleri zaten uzun süredir ‘askıda’, dondurulması üyelik vizyonunun büsbütün kaybedilmesi demek.
***
Siyasilerimiz, dış politikada ‘bullying – zorbalık, kabadayılık’ dilini o kadar içselleştirdiler ki, diplomasiyi ‘tehdit’ sanıyorlar.
İngiltere gibi ‘Brexit’ yani AB’den çekilmeyi, yıl sonu gibi referanduma götürmeyi öneriyorlar.
İngiltere gibi güçlü ekonominin bile sarsıldığı böyle bir kararın, zayıf Türk ekonomisine nasıl bir darbe vuracağının farkında bile değiller.
Avrupa Parlamentosu’nun, kararına yönelik ifalar de diplomatik nezaketten çok uzak.
AB ile ilişkileri geliştirmekten sorumlu AB Bakanımız bile tam üyelik statüsünden tedrici çekilmenin en iyisi olduğunu savunuyor!
***
Oysa çok değil dört ay önce Haziran ayının sonunda ‘çiçeği burnunda’ Başbakan Binali Yıldırım AKP Grup Toplantısı’nda bakın ne diyordu:
“Bu dönem dostlarımızı arttıracağız, düşmanlarımızı azaltacağız. Bu doğrultuda çalışmalarımız hız kesmeden devam ediyor, bunda sonra da devam edecek. Akdeniz’i çevreleyen bütün komşularımızla ilişkileri geliştireceğiz…”
Başbakan Yıldırım 11 Temmuz’da da AK Parti Siyaset Akademisi’nde ilk dersi verirken şöyle diyordu;
“Halkın, Türk milletinin sesine kulak verildi, nihayet normalleşme sürecini sağlamış olduk. Irak’la, Suriye, Mısır’la, bölgedeki ülkelerle kavga etmemiz için bir neden yok. Allah’a şükür her şey yolunda gidiyor…”
***
Gülmeyin, ağlanacak bu halimize!
***
Türkiye, Suriye topraklarına askeri operasyon yapıyor.
Rusya destekli Esed’in uçakları, askerimize bomba yağdırıyor.
Suriye ile ‘fiili savaş’ durumundayız yani…
Türkiye, Musul krizi nedeniyle Irak’la da büyük kriz yaşadı.
Musul operasyonuna dahil olmak isteyen Türkiye’ye, Bağdat yönetimi karşı çıkmakla kalmadı Başika’dan da askerimizin çekilmesini istedi.
‘Gerekirse savaşırız…’ dediler.
***
Peki, Bakan Yıldırım dört ay önce ‘dostlarımızı artıracağız’ açıklamasını niye yaptı.
Kelimenin tam manasıyla bu bir algı operasyonuydu.
İsrail’e verilen tavizi, Rusya’dan dilenen özürü perdelemek için ‘normalleşme sürecine’ giriyoruz dediler.
İsrail ile barışıldı, Rusya ile gerginlik azaltıldı ancak İslam ülkeriyle kavga büyütülüyor.
Mısır’la barış adımı atılmadı bile…
Türkiye tarihinin en büyük ‘dindar’ tasfiyesini yapan ‘Siyasal İslamcı’ iktidar, dış politikada da İslam dünyası ile ilişkileri dibe vurdurdu.
Irak’ın, Suriye’nin, Libya’nın bu hale düşmesinde maalesef ciddi hataları ve katkıları var.
***
‘Normalleşme’ yerine ‘tehdit’ dilini devam ettirmekle kalmıyor, artık Müslüman mültecileri AB’ye karşı silah olarak kullanıyorlar.
“Kapıları açarız” diyorlar.
Yüzbinlerce kendi vatandaşına keyfi yurt dışına çıkış yasağı koyan iktidar, tüm dünyada nasıl komik duruma düştüğünün farkında değil.
Kendi vatandaşına merhamet etmeyen, onbinlerce insanı suçsuz yere hapse atan, yüzbinlerce insanın hayatıyla hukuksuzca oynayanlar, gariban mültecilere ne yapmaz!
Dış politikayı iç siyasette istismar malzemesi yapmaktan vazgeçmedikleri, demokrasiye dönüş yapmadıkları sürece de, ne içeride huzur sağlanır ne de dış politikamız bataktan kurtulur.