İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon, son kapatılan basın kuruluşları ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanlarının tutuklanmasının, Türkiye’de hükümet ve Cumhurbaşkanı’nın uyguladığı baskı ve yasakların giderek derinleştiğinin kanıtları olduğunu belirtti.
HRW, Türkiye’de son iki günde yaşanan gelişmeleri değerlendirdiği açıklamasında, “Türkiye’deki son bağımsız muhalif gazetelerden biri olan Cumhuriyet’in ‘saçma’ suçlamalarla hedef alınması, Türkiye hükümeti ve Cumhurbaşkanı’nın uyguladığı baskının ne kadar derinleştiğini gösteriyor” dedi.
Örgütün Türkiye direktörü Emma Sinclair Webb, “Darbe girişiminden bu yana 160’tan fazla yayın kuruluşu kapatıldı. Zalimce susturulmayan sadece birkaç muhalif ses kaldı” diye konuştu.
Webb “Seçilmiş belediye başkanlarını tutuklamak ve bağımsız medyaya yapılan saldırılar, Türkiye’nin siyasi liderlerinin demokrasinin en temel ilkelerini bile sayıp saymadığını ciddi şekilde sorgulamaya neden oluyor” dedi.
HRW, Cumhuriyet’e yapılan operasyondan önce, haftasonu da, çoğunluğu Kürt 15 yayın kuruluşunun kapatıldığına dikkat çekti.
Haftasonu kabul edilen kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile birlikte yaklaşık bin 200’ü akademisyen olmak üzere 10 bine yakın kamu görevlisinin açığa alındığı, gözaltındakilerin avukatlarıyla yapacağı görüşmelerin de kaydedilmesi emri verildiği belirtildi.
“Kürt seçmenin siyasi temsilcilerini seçme hakkı yok sayıldı”
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın “silahlı örgüte üyelik” suçlamasıyla tutuklandığını belirten HRW bunun “Binlerce Kürt seçmenin kendi yerel siyasi temsilcilerini seçme hakkını tanımamak” anlamına geldiğini belirtti.
Kışanak ve Anlı’nın 2014’teki yerel seçimde oyların %55’ini alarak göreve geldiğini hatırlatan HRW, eş başkanların yerine hükümetin güvendiği kişilerin atandığına dikkat çekti.
Yerel yönetimlere kayyum atanabilmesinin, 1 Eylül gecesi yayımlanan KHK ile mümkün kılındığı hatırlatıldı.
“Soruşturma ve davalar keyfî”
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün basın açıklaması şöyle devam etti:
“HRW olarak, Türkiye’de terör bağlantılı soruşturma ve davaların rutin olarak keyfî şekilde, somut kanıt olmadan ve yargı sürecine uymadan yapıldığını defalarca kez ispatladık. Demokratik yollarla, seçimle iş başına gelmiş olan yerel yönetimlerin, kanıt olmaksızın bu kanunlara tabi tutulması, binlerce seçmenin oy hakkını elinden almak olduğu gibi aynı zamanda seçilmiş yöneticileri de haksız şekilde cezalandırmak anlamına geliyor.”
Yerel yönetimlerle ilgili KHK’nın yayınlanmasından bu yana Güneydoğu’da Diyarbakır da dahil olmak üzere 27 belediyeye kayyum atandığını belirten örgüt, görevden alınan belediye başkanlarının aldığı oyun yaklaşık 1 milyon 959 bin olduğuna dikkat çekildi.
Emma Sinclair Webb “Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın elle tutulur bir kanıt olmadan tutuklanması, hükümetin Türkiye’nin güneydoğusundaki halkın kendi yerel yöneticilerini seçme hakkını reddettiğinin en dramatik kanıtıdır” dedi.
“Türkiye, insan hakları sözleşmelerini ihlal ediyor”
HRW’nin açıklamasında Türkiye’nin Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (OSCE) üyesi olduğu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de dahil olmak üzere bazı insan hakları sözleşmelerine taraf olduğunu hatırlatıldı.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından hükümetin ilan ettiği OHAL ile bu anlaşmaların bazı hükümlerini askıya aldığını, atılan adımların ise insan haklarına saygı duyulmasına dair bir iyi niyet yansıtmadığı belirtildi.
HRW “(Türkiye’deki) adımlar, ifade özgürlüğü, yargıya erişim ve güvenlik de dahil olmak üzere, birçok insan hakları güvencesini açık şekile ihlal ediyor” dedi.
(BBC)