15 Temmuz ertesi, hukukta depremler oldu, hem de kaç kez…
Bir mahkeme, 21 gazeteciyi tahliye ettiği için bir gecede görevden alındı, yerine yeni bir heyet kuruldu.
Mahkemelerin ‘hukuka göre’ karar vermesine itiraz eden, bu işlerde pek mahir olan HSK idi.
Bu skandal, hukuk devletini ve adil yargılamayı, bağımsız ve tarafsız mahkeme uygulamasını fiilen bitirdi.
Bu rezalete tekrarını önleyecek bir gürbüzlükle karşı koymadık.
Meşru olanın korktuğu bir ülke olur mu?
* * *
General Metin İyidil davasını hatırlayalım; istinaf incelemesinde beraat ve tahliye kararı verildi ama ne oldu?
İstinafta beraat eden kişi tutuklandı. Görülmemiş şey…
Dosya kapsamı nedir bilemem ama böyle bir usul yasada yok.
Yenildi, yutuldu.
Bir başka örnek;
Mahkeme, 77 yaşında ve 42 aydır tecritte tutulan bir tutuklunun, bir saat havalandırma iznini dört saate çıkardı.
Savcı buna itiraz etti.
İnsan hukuku mu, düşman hukuku mu?
Mağdurun siyasal kimliğine bakıp ona göre tavır almak, hukuksuzluğu savunmakla eş anlamlıdır…
Eğer sağlıklı bir toplum istiyorsak ortaklaşa hareket edeceğimiz temel hak ve özgürlüklerimiz, devletin hukuk devleti kimliği gibi ‘temel vazgeçilmezlerimiz’ olmalıdır.
Sessiz miyiz ? Evet.
Suskun muyuz? Evet…
Neden peki?
Bize ne derler çekincesinden olmasın sakın…
İşte bu çekince yüzünden iktidarın tuzaklarının ortasına düşüveriyoruz.
Korkarak hak savunulamaz.