Boğaziçi direnişi ve muhalif müslüman gençler

Boğaziçi’ne kayyum atanmasında hegemonya alanının dışında, iktidara karşı özgürlük talebini harekete geçirebilecek en küçük bir alanı bile boş bırakmama, onu gasp etme eğiliminin yanı sıra kültürel alandaki iktidarsızlığın yol açtığı travmanın etkili olduğu görülüyor.

Yapılanlar, buradaki temel güdünün, kültürel alanda iktidar olamayan otoritenin karşıt olarak tanımladığı şeyin üstünlüğünü çökertme, dolayısıyla ‘bana yar olmayan ona da yar olmasın’ mantığını deruhte ettiğini düşündürtüyor.

Müslüman öğrencilerin Boğaziçi direnişine destek vermesi sosyal medyada polemik konusu yapılsa da aslında kimsenin doğru dürüst anlamak istemediği bir alan olarak karşımızda duruyor.

İktidar çizgisi bu kesimi gerek sosyal medya gerekse konvansiyonel medya üzerinden şeytanlaştırmaya çalışsa da, böyle bir dindarlığın halk dindarlığını temsil edemeyeceğini söylese de kazın ayağının öyle olmadığını biliyoruz.

Öncelikle söylenmesi gereken, seslerini çok fazla duyuramasalar da bu ülkede Müslümanlığın AKP iktidarı tarafından gasp edildiğini/çalındığını düşünen entelektüel bir çizginin hep varolageldiği. Emek ve Adalet Platformu üyesi öğrenciler öne çıksa da –ki onlar kişisel olarak da tanıdığım son derece aklı başında ve saygı duyulacak gençler- bu damarın sadece bir kolu.

AKP, DİNDAR KİTLEYİ MAKAM VE RAHAT YAŞAMLA AYARTTI

Gasp etti derken, AKP Müslümanlığı ve İslamcı gençleri zorla, tehditle falan parti saflarına katmış falan değil. İş vaadiyle, refahla, konforla, rahat yaşamla ayartarak baştan çıkardı ve Türkiye’de İslamî birikimin yıllarca emek verdiği gençleri çaldı, bu kesimin ürettiği entelektüel birikimin üzerine oturdu. Bir anlamda Müslüman kitlenin kendi doğal gelişim seyri içerisinde ortaya çıkmış olan ve geleneksel Müslümanlıkla Millî Görüş’ün pek bir katkısının olmadığı radikal İslamcılık denen şey, içi boşaltılarak anlamsızlaştırıldı, AKP’ye ve iktidara hizmet eden bir aparat haline geldi.

Direnişe destek veren başörtülü öğrencilerin bir kısmının, İslami kesimin bilinen isimlerinin çocukları olması, bir taraftan AKP iktidarının geleceğe ilişkin projeksiyonlarında karamsarlığa yol açarken öte yandan da İslami damar içerisinde daha muhalif ve ezilenlerden yana bir çizginin hâkim olacağını bizlere gösteriyor. Kadın sorununa, ekonomiye, dünyadaki olaylara iktidar ve yandaşlarının baktığı gibi bakmayan, onlarla çok az konuda örtüşen dindar bir gençlik var ve gelecekte bu çizginin güçlenerek İslami kesim içerisinde daha dominant bir noktaya gelmesi muhtemel.

Zira kula kulluğa bir reddiye olan ve milliyetçi/faşizan her türlü baskıya karşı bir nüveyi içinde barındıran Müslümanlığın, böylesine otoriter bir din anlayışının hamallığını yapması, uzun süre bu çizgiyi sürdürmesi mümkün görünmüyor.

Yeni neslin, babalarının onay verdiği ve kaybetmemek için dört elle sarıldığı geleneksel Müslümanlığa itirazıyla şekillenecek olan yeni dinî düşünce, pek çok alanda dindarların ufkunu açabilir, çok daha sağlıklı bir dindarlığın oluşmasına zemin hazırlayabilir.

İslam Özkan’ın yazdığı bu makele Gazete Duvar‘da yayımlanmıştır.