Ruhunu şeytana satmışların dayanılmaz alçaklığı

Diktatörleşen liderlerde megalomani vardır. Bu megalomani sayesinde başkalarının sırtında adım adım yükselirler. Yükseldikçe destekçileri artar, daha çok insan ona biat etmeye hatta tapınmaya başlar.

Yaşadıkları topluma, yavaş yavaş çevreye ve nihayet tüm dünyaya acı çektirmeye kadar işi vardıran diktatörlerin yol hikayelerinin başlangıcı böyledir. Öyle bir zaman gelir ki, masumlara vurmak, işkence yapmak, insan kaçırmak, hukuku ayaklar altına almak kutsanan eylemler haline gelir. Diktatöre tapanlar, taptıkları varlığın gazabından korunmak ya da iltifatına muhatap olmak için bir anda gözü dönmüş canilere evrilebilir.

Bu kişilik profili, diplomat, gazeteci, işadamı veya başka bir surette karşınıza çıkabilir. Düştükleri bu aşağılık durumdan dolayı siz insanlığınızdan utanırsınız da, onlar insanlıklarını, meslek onurlarını, haysiyetlerini ayaklar altına almaktan zerre kadar çekinmezler.

Beyaz sandalyede oturduğu yerde can veren masum gibi, aynı tip suçlamalarla kırıma/kıyıma uğramış 613 insanın ölümünde pay sahibi olmaktan zerre kadar vicdan sızısı duymazlar. Çünkü vicdanları satılmıştır.

MASUMLARA EZİYETTEN HAZ ALIRLAR

Hamile kadınları, yeni doğum yapmış anneleri, ufacık bebeleri, yaşlı ve hasta insanları hapislere doldurmaktan, insanlara işkence etmekten zevk alırlar. Çünkü sadist duyguları başka şekilde tatmin olmaz.

Hukuken baş edemediklerini suikastlarla, siyah transporterlere bindirip kaçırarak susturmaya çalışırlar. Bu işler için taşeron kullanırlar. Kullandıklarını ya tehdit etmişlerdir ya para ya da makam vaad etmişlerdir. Zaten bilirler; ruhlarını şeytana satan insanların asla doymayacağını, daha fazlasına ulaşmak için daha büyük kötülükler yapacağını.

Bunların zihniyeti, kafalarında oluşturdukları Tanrı anlayışına, din mefhumuna hizmet etmek için kafa kesen, kadınlara tecavüz eden, çocuk katleden Işid zihniyetidir.

Bunlara baktığın zaman iktidarını ayakta tutmak için dünyayı kana bulayan Hitler’i, milyonları katleden Stalin’i, Saddam’ı, Kaddafi’yi görürsün ve anlarsın ki diktatörler ölmemiş. Sadece şekil ve isim değiştirerek zulmüne devam ediyor.

GİRDİĞİNİZ SARMAL BİR GÜN SİZE DOLANACAK

Yeni doğana varıncaya kadar çocuklara, kadınlara pasaport evrak vermeyerek, en temel vatandaşlık haklarını çiğneyerek, yüzlerce öğretmeni yok sayarak, kumpas kurup pasaportlarını çalarak büyük işler yaptığınızı düşünebilirsiniz.

Fakat unutmayın ki girdiğiniz sarmal bir gün sizi de saracak, attığınız bumerang dönüp sizi bulacak, yıktığınız değerlerin, çiğnediğiniz hukukun altında siz de kalacaksınız.

Tarih, otobüste bir beyaza yer vermediği için tutuklanan Rosa Parks’ı bir kahraman, onu tutuklayanları zalim olarak kaydetti.
Yezid’ler daima Kerbela’da döktükleri kanla, Hz. Hüseyin ve 72 masum gördükleri zulüm ile hatırlanacak, onların davasını ve mirasını sırtlananlar hiç bitmeyecek.

TAPINMA ŞEHVETİ GÖZÜNÜZÜ KÖR ETMİŞ

Bir büyüğümüzün, bir dert ortağımızın, bir ilim aşığının arkasından son insani görevimizi yapmayı dahi hazmedemediniz. Yaşayanlara saygısızlığınıza alışmış olsak da, bir cenazede bile bu kadar saldırgan tavır almanıza alışamayacağız maalesef. Bu nobran, kibirli ama ucuz tavırlar, elbette sizlere çok yakışıyor, ama hem doğduğunuz hem de yaşadığınız ülkelere yazık ediyorsunuz.

Saygısız ve hoyrat tavırlarınızın inançlarımıza, kültürümüze, değerlerimize ne denli zarar verdiğini, sizleri ne kadar küçülttüğünü sanırım görüyorsunuz. Ancak tapındığınız insana yaranma şehveti, bunları idrak etmenize engel oluyor.

Bunların hepsinin bir hesabı olacağını, asıl büyük hesabın ise inansanız da inanmasanız da ahirette görüleceğini hatırlatmamın lüzumsuz olduğunu biliyorum.

Yine de söylemeden geçemeyeceğim: Bu yaptıklarınızın, yaşattığınız acıların hukuk, tarih, insanlık ve Allah (CC) önünde hesabını vereceksiniz efendiler…

ARİF EROĞLU, BÜKREŞ