Fakat televizyonlar yer vermiyor diye farklı fikirler ve sesler ortadan yok olmuyor. Tartışmalar bitmiyor, siyaset durmuyor, yasaklı isimler kenara çekilmiyor.
Dere yatağını buluyor.
Bugün derenin bulduğu o yatağın adı Youtube kanalları.
Televizyonlarda kendisine yer bulamayanlar, yasaklananlar Youtube’da açılan kanallardan seslerini duyuruyor. Ses de çıkarıyorlar.
Bütün Türkiye’nin konuştuğu Sevda Noyan, sadece Cüneyt Özdemir’in kanalına çıkabildi.
Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan da Babacan’ın Karar TV’de yaptığı açıklamalara ve 140 Journos ekibinin yaptığı “Sakın Kader Deme” belgeselindeki sözlerine kayıtsız kalamayarak şöyle dedi; “Böyle kalkıp Youtube’larda topladığınız adımlarla netice almanız mümkün değil.”
Ama tam da ana akım kanallarda görünmeyen belgesellere, röportajlara gelen bu tepkiler Youtube’da netice alınabildiğinin delili.
Son iki günde Youtube’da Türkiye’nin en çok izlenen videolar listesinde Cüneyt Özdemir’in Ahmet Davutoğlu ile yaptığı röportaj ve 140 Journos’un DEVA Partisi ve Ali Babacan belgeseli var. Dün akşam Cüneyt Özdemir’in Ali Babacan’la yaptığı canlı yayını anlık 80 bine yakın kişi izledi.
Herhalde bu ilginin en önemli sebebi ne diyecekleri merak edilen bu iki isme ana akım kanallarda yer verilmemesi.
Hükümetin bu büyüyen Youtube tehlikesine karşı yasa tasarısı hazırlığı içinde olması boşuna değil.
1990’lardaki özel radyo ve televizyonların çok sesliliğinden ürken iktidar da yasaklama yolunu tercih etmişti ama dirençle karşılaşınca vazgeçmek zorunda kalmıştı.
Türkiye gibi böyle zengin bir tartışma kültürü, çok renkli televizyon geçmişi olan bir ülkeyi de RTÜK sopası, onaylı konuşmacılar, yasaklı isimler ve asla girilmemesi gereken konu listeleriyle yeniden renksiz, tek sesli televizyonlara mahkum etmek mümkün değil.
Hele de bu çağda.
Televizyonlar tek kanallı, siyah beyaz yayına geçerse, insanlar da Youtube’dan renkli, çok kanallı televizyonları izlemeye başlıyor.
Doğa gibi, ifade hürriyeti de asla boşluk kabul etmiyor.
Yazının tamamını şu linkten okuyabilirsiniz.