SOYKIRIM

HABER-YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Köklerini kazıyacağız cümlesi hem soykırım suçu hem de itirafıdır. Kök kazımak ya da buna yeltenmek bir Nazi suçudur ve bir gün hukuk yeniden geldiğinde dosyalarında apaçık bir delil olacaktır.

‘İçişleri Bakanı yeni bir operasyon daha hazırlıyoruz bunların köklerini kazıyacağız, bunlara acıyanlara acıyorum’ sözleri devlet gücü kullanan bir içişleri bakanının ağzından çıkan ve soykırımı tescil eden bu sözler maalesef bugünkü Türkiye’de hiçbir vicdanı harekete geçirmiyor.

Ben de yazacaklarımı, bugün vicdanlarda bir ses uyanır beklentisiyle yazmıyorum. 2019 yılında bir topluluk devlet gücünü kullanan bir şebeke tarafından soykırıma tabi tutulduğunun kayıtlara geçmesi için bir kere daha kaleme alıyorum.

Evrensel hukukun geçerli olduğu ülkelerde hukuk, acımaz; hukuk, adaletin gereğini yerine getirir. Birisi ya da birileri yasalarda yazan suçları işlemişlerse ve işledikleri de kanıtlanmışsa hukuk onları cezalandırır. Daha da önemlisi hukukun geçerli olduğu ülkelerde devlet erkini kullanan ya da kullanmayanlar toplu cezalandırma yapamaz hiçbir aidiyetin kökünü kazıyamaz, kazımaya yeltenemez.

‘Köklerini kazıyacağız söylemi’

Dünya; bunu yapmayı deneyenleri en son 80 yıl önce gördü. Naziler, Yahudilerin kökünü kazımaya yeltendi, yasaların yazdığı hiçbir suçu işlememiş milyonlarca Yahudi önce toplumdan dışlandı, sonra kamplara toplandı, daha sonra da fırınlarda katledildi.

Köklerini kazıyacağız söylemi sadece İçişleri Bakanının söylediği bir söz değil, başta Recep T. Erdoğan olmak üzere AKP’nin, yargının ve pek çok yazar-çizerin sıklıkla dile getirdiği bir soykırım sözü. Yani Türkiye cumhuriyetinin cari hukuku içinde nasıl bir suç işledikleri belli olmadan aidiyetten, akrabalıktan, okuduğu gazeteden, çalıştığı bankadan dolayı cezalandırma biçimi 1930’ların Nazi Almanya’sından daha farklı değil. Önce toplumdan tecrit ettiler, sonra mallarına çöktüler, sonra hapishanelere doldurdular, hapishanelerde en alçak işkencelere maruz bıraktılar, onlarca kişi işkencelerde hayatını kaybetti. Nazilerden farklı olarak sadece fırınlara atmadıkları kaldı. Fırınlara atıp toplu katletmek de isterler, şartlar uygun olsa örneğin Nazi Almanyası’nın dünya konjonktürü olsa onu da gözlerini kırpmadan yaparlar.

Kök kazıma neden bu topluma itici gelmiyor!

Bu ülkenin kuşlara taş bile atmayacak kadar şiddetten uzak yasalara uyan bir kitleye aleni olarak köklerini kazıyacakları bağıra çağıra söylüyorlar.

Asıl dehşet veren şey ise kök kazımanın bu topluma itici gelmiyor olması. Hatta içlerinde çocuklarının öğretmenlerini, kapı komşularını, hayat boyu hep iyilik gördükleri akrabaların ihbar etmekte bir yanlış görmeyenler de bir hayli çok. Toplumun kanaat önderi sayılabilecek yazar, çizer, politikacı, muhalefet, yargı mensubu, hukukçu, barolar birliği başkanı bir aidiyetin, bir inancın başka hiçbir şey yapmasa da, suçlu olmaya yettiğini düşünmelerindeki dehşeti anlayabiliyor musunuz?

AKP’nin kendisine biat etmeyenlere karşı insanlık dışı mücadeleye kalkışabilmesi, hukuk bu kadar rahat ayaklar altına alabilmesi, kendi tabanından aldığı destekten çok karşı tarafta temelleri derinde olan ideolojik nefret sayesindedir.

Gün gelip devran döndüğünde bu değirmene su taşıyan herkes, ihbar eden, suçlayan, töhmet altında tutanlar, bu Nazi yönetiminin suç ortakları olarak görülecekler. Mevsimin hiç değişmeyeceğini, şartların hiçbir zaman başka olmayacağını zannederek pervasızca soykırım ateşine odun taşıyanlar bilesiniz ki suç ortağısınız.

Bankaya para yatıranlar tutuklanıyor peki bunlar niye tutuklanmıyor diye her gün birilerini ihbar eden, solcu, demokrat, liberal görüntülü faşistler tarih sizi de Nazi artığı olarak yargılayacak. Bir gün din taciri Siyasal İslamcılar gibi siz de öğreneceksiniz konjonktürün ve devletin Tanrı olmadığını.

(TR724)