Bana Kriz Var Dedirtemezsiniz!

YORUM | BÜLENT KORUCU

Türkiye’de ekonomik kriz var mı? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sorarsanız ‘kriz miriz yok, hepsi manipülasyon!’ Saray’daki yaşam da krizin orada pek hissedilmediğini gösteriyor. Resepsiyonlardaki abartılı ikramlar, 16 uçak bulunan filoya rağmen 500 milyon liraya Katar Emiri’nin uçağını almak… (Hediye olduğuna ben dahil pek çok insan inanmadı. Hediye daha büyük skandal olurdu zaten.) Erdoğan’ın etrafındakiler padişaha atının öldüğünü söyleyemeyen acizler topluluğu gibi. Aslında o da bal gibi biliyor krizin davul zurna çalarak geldiğini; ancak üzerinde durduğu zemini kaybetmemesi adına toplumsal hipnozun sürmesi gerekiyor. Başka şansı yok.
Basındaki bütün kaleler tek tek ele geçirildiği için gerçeği halka duyuracak kimse bulunmuyor. Kısa ömürlü bir aldatmaca. Pazar tezgahları ve market rafları en sağır kulağa bile krizin büyümekte olduğunu fısıldıyor. Youtube Açık Ekran’da “Kriz var kızım, ama fazla konuşmayalım. Bunun başka türlüsü de var. Aldırıverirler!” Diyen amca içimizdeki cesurlardan. Mesele açık yüreklilikle ortaya konulsa, halkta tedbir alıncağına dair güven oluşabilir ve kriz daha kolay yönetilebilir. Onun yerine ‘ararın 155’i, kriz diyeni aldırırın içeri’ zihniyeti hakim. Krizin kendisinden bile kötü bir durum. Hastalığı kabullenmek tedavinin birinci şartı ama Erdoğan kırık ayağın üstüne basmakta inat ediyor.

Bürokrasi trollerden geri kalır mı?
Bu inkarcı ‘bana kriz var dedirtemezsiniz’ nöbeti bütün devleti esir almış durumda. Yeni havalimanı inşaatında çalışan işçiler maaşları ve insani çalışma haklarını talep ediyor. Cevap: yüzlerce gözaltı ve 24 tutuklama. Yetmemiş gibi tetikçi medyadaki linçler… en insani çığlıkları bile boğmaya çalışan organize bir kötülükle karşı karşıyayız. Son örneğini İsmail Devrim isimli babanın intiharı üzerine yaşıyoruz. Okul pantolonu olmadığından eve gönderilen oğlunun durumuna üzüldüğünü ailesi anlatıyor. Kaza geçirdiği için yeniden çalışamama endişesi, çocuğunun küçük durumu düşürülmesiyle birleşince gerilimi taşıyamıyor ve intihar ediyor. Acının paylaşılması ve ailenin teselli edilmesi gerekiyor. Gel gör ki AKP trolleri adamın sosyal medyada önceden paylaştığı çocuğuyla gittiği maçın fotoğraflarıyla algı operasyonuna girişti. Bürokrasi trollerden geri kalır mı? Milli eğitim müdürlüğü ‘gurur intiharı’ dedi. Ki gerçeğe en yakın tespit buydu. Pantolon sorununu doğrulayan ancak çocuğun okuldan gönderildiğini yalanlayan Müdür İbrahim Okutan, “Yapılan araştırmadan ailenin, ne okul idaresine ne de vakfımıza bu konu ile ilgili bir yardım başvurusu olmadığını gördük. Oysa benzeri konularda yapılan yardım talepleri vakıf veya okul idaresi tarafından karşılanmaktadır. Ancak aile gururuna yediremediği için yardım isteyemedi.” diyor.
Kocaeli Başsavcısı Habip Korkmaz durur mu!
Valilik klasik inkarcı yaklaşımla intiharı psikolojik soruna bağladı. Hazır Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de ‘Kriz psikolojik’ demişken Kocaeli Başsavcısı Habip Korkmaz durur mu! İntihar sebebini bunalım olarak açıkladı. Korkmaz, Muhsin Yazıcıoğlu dosyasını takipsizlikle kapattığı için önce Çorlu’ya ardından Elazığ’a başsavcı yapılarak ödüllendirilmişti. Yükselişini Kocaeli’ne kadar sürdürmüş. Bu dosyayı da kapatırsa daha büyük ve önemli bir şehri hak edecektir!

Anlamak istemedikleri şu: zaten normal şartlarda, durup dururken insanlar intihar etmez. Psikolojilerini bozan şeyi konuşuyoruz. Merhumun eşi; “Formanın üstünü almıştık, altını sonra alırız diye düşünmüştük. ‘Size bakamayacaksam niye yaşıyorum ki?’ diye konuştu. Sabah ölmüş bulduk” diyor. İşsizlik korkusu, çocuklarını geçindirememe endişesi bazılarına basit ve rutin geliyor galiba. Bir ocağa ateş düştü, bir hayat söndü, bir çocuk babasız kaldı. Toplumsal tepki oluşursa iktidarları sarsılır diye korktukları kadar geride kalanların ruh sağlığını düşünmüyorlar.
Ruhsuz açıklamalar psikolojik kriz konusunda beni ikna etti. Ekonomi yolunu bulur da bu ruhsuzlarla başımız belada…
(TR724)