Yargıda Çifte Standart: Yabancıya Şantajla Özgürlük, Vatandaşına Terör Tutuklaması

AKP iktidarının 15 Temmuz sonrası güdümlü yargı eliyle yaptığı gazeteci tutuklamaları ve pazarlıklar bütün dünyadan eleştiri alıyor. Şimdiye kadar yabancı gazeteci veya  tutuklular şantaj ve pazarlık diplomasisi ile serbest kaldı, suçsuz vatandaşlar ise terör suçlamasıyla hapis yatıyor. Yargıdaki iktidar güdümlüsü kararların en son örneği Rahip Brunson. Terör suçlamasıyla haksız yere 1.5 yılı aşkındır tutuklu bulunan Brunson ev hapsiyle serbest kaldı. Önceki örneklerde yargı yabancıları tahliye ettiğinde hepsi yurtdışına çıktı. ABD ve Türkiye arasındaki pazarlık ve şantaj diplomasisinin sonucu henüz belli değil. Ancak 15 Temmuz sonrası 250’den fazla gazeteciyi tutuklayan (halen 150’den fazlası hapiste) AKP yargısı, yabancı gazeteci ve yazarlara yönelik tutuklama ve hapis kararlarını, hükümetin şantaj diplomasisine uygun şekilde tahliye ile sonuçlandırdı.
Türkiye’de tutuklu yabancılar pazarlık konusu yapılıyor. OHAL süresince Türk yargısının uygulamaları, yürütme ile uyumlu şekilde oldu. İktidarın suçlu ya da suçsuz olsun “terörist” dediği kişiler, anında yargı kararıyla tutuklandı. Tutuklananlar arasında yabancı uyrukluların bulunması ise ilgili ülkelerle Türkiye arasında büyük sorunlara neden oldu. Türk vatandaşları bu kıskaçtan kurtulamazken, yabancı şüpheliler söz konusu ülkelerle yapılan pazarlıklar sonucunda salıverildi ve ülkelerine gönderildi. İşte o örnekler;

DİE WELT MUHABİRİ DENİZ YÜCEL
Almanya’daki Die Welt gazetesinin Türkiye Muhabiri Deniz Yücel, geçen yıl 14 Şubat’ta İstanbul’da kendi isteğiyle ifade vermek üzere gittiği emniyette gözaltına alındı, 27 Şubat’ta da “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve terör propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklandı. Bir yılı aşkın süre iddianame hazırlanmadı. Bu süre içinde, başta Başbakan Angela Merkel olmak üzere, pek çok Alman makamından serbest bırakılması için açıklamalar ve Türk yetkililerle görüşmeler yapıldı. Rahatsızlık doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletildi. Erdoğan ise, “terörist” ifadesini kullandığı Yücel’in “asla iade edilmeyeceğini” duyurdu.
Ancak yaşanan “pazarlıklar” ve “diplomasi trafiği” sonucu Deniz Yücel bir yıla yakın cezaevinde kaldıktan sonra 16 Şubat’ta tahliye edildi. Yücel, İstanbul’da hazır edilen özel bir uçakla Almanya’ya götürüldü.

STEUDTNER VE GHARAVİ
İstanbul Büyükada’da geçen yıl stres, travma ve digital güvenlik konuları üzerine gerçekleştirdikleri toplantı sırasında gözaltına alınan 11 insan hakkı savunucusu arasında Alman vatandaşı Peter Steudtner ve İsveç vatandaşı Ali Gharavi  de bulunuyordu.
ALMANYA VE İSVEÇ’TEN UYARI
Hak savunucularının cezaevinde bulundukları sürede Alman ve İsveç hükümetlerinden Türkiye’ye sert tepki geldi. Alman hükümeti, aralarında Alman vatandaşı Peter Steudtner’in de bulunduğu insan hakları aktivistleri hakkında başlayan dava süreciyle ilgili Türkiye’ye Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan yükümlülüğünü hatırlattı. Alman Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, “Türkiye sürekli olarak yargının bağımsızlığına işaret etmekte. Buna saygı duyuyoruz. Bu çerçevede İstanbul’da yapılacak duruşmanın hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı açısından cesaretlendirici bir işaret vermesini umuyoruz” dedi. Alman hükümetinin insan hakları sorumlusu Bärbel Kofler de “Belirleyici konu, yargılama sürecinin hukukun üstünlüğü ilkesine uygun, hızlı ve somut bir şekilde yürütülmesi, siyasi bir dava değil hukuki ölçütlere uygun bir yargı süreci olması” diye konuştu.
ADALET BAKANININ JAGLAND’A SÖZLERİ
Dönemin Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ü arayan Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland ise şunları söyledi: “Onların serbest bırakılması için çağrıda bulundum. Bakana, yargılama öncesi tutuklanmanın atılacak son adım olduğunu belirttim. Özgürlükten yoksun bırakmak ancak nadir olaylarda olabilir. Devlet tutukluluğa dair ilgili ve yeterli delilleri göstermediği müddetçe yargılanan kişiyi serbest bırakmalıdır. Bu çerçevede genel ve soyut iddialar yeterli değildir. Türk yargısı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ve Strazburg Mahkemesi’nin içtihatlarını uygulamadır” dedi.
Tutuklananlar arasında vatandaşı bulunan İsveç de Türkiye’nin Stokcholm Büyükelçisi Kaya Türkmen’i üç defa dışişleri bakanlığına çağırdı. Konuyla ilgili İsveç basınına açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü Sofia Karlberg, yargı süreciyle ilgili endişe duyduklarını belirtti.

FRANSIZ GAZETECİ DE PARDON
Fransız gazeteci Mathias Depardon, National Geographic dergisi için bir belgesel hazırlamak üzere Batman’ın Hasankeyf ilçesinde çekim yaparken 8 Mayıs 2017’de gözaltına alındı. Bu durum, Brüksel’de yapılan NATO zirvesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşmesinde gündeme geldi. Bunun üzerine Depardon’un 9 Haziran 2017’de sınır dışı edilmesine karar verildi. Bir ay boyunca Gaziantep’teki geri gönderme merkezinde tutulan Depardon, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, “Bu ülkede yaşayan ve çalışan birçok gazetecinin davası bu. Çalışması engellenen tüm gazetecilere desteğimi iletiyor ve hepsinin en kısa zamanda tekrar gazeteci olarak işlerine başlayabilmelerini temenni ediyorum” dedi.

RAHİBİN SOKAĞINDA OLAĞANÜSTÜ HAL
ABD’yle Türkiye arasında gerilime neden olan ve geçen günlerde 2 yıllık tutukluluğu ev hapsi cezasına çevrilen din adamı Anrew Craig Brunson’ın kaldığı Buca’daki evinin önünde geniş güvenlik önlemleri alındı. İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ekipleri ve Brunson’ın evinin önünde görev yapan polisler, dün sabah saatlerinde basın mensuplarından apartmanın önünde çekim yapmamalarını istedi. Gazeteciler, apartmana 50 metre uzaklıktaki sokağın girişine gönderildi. Apartmanın etrafında 10 polisin yanı sıra terörle mücadele ekipleri de güvenlik önlemi aldı.  F..ö ve PKK adına suç işlediği, casusluk yaptığı iddiasıyla hakkında 35 yıl hapis cezası istenen Brunson, “sağlık sorunları” gerekçe gösterilerek ev hapsine gönderilmişti.
(TR724)