Bir Türkiye Klasiği: Önce İhraç, Sonra Sürgün, Ölünce de Kahraman..

Yorum | Dr. Serdar Efeoğlu

Geçtiğimiz Cumartesi günü Türkiye’nin yetiştirdiği değerli bilim adamlarından birisi olan Prof. Dr. Fuat Sezgin 94 yaşında hayata gözlerini yumdu. Vefatıyla birlikte kendisinin büyük bir bilim adamı olduğu ve dünya bilim tarihine çok büyük katkılarda bulunduğu dile getirildi.
Hoca’nın bilim dünyasına yaptığı katkılar daha çok Almanya’daki akademik faaliyetleri öne çıkarılarak aktarıldı. Ama çoğu kişinin aklına Sezgin’in akademik çalışmalarına neden Almanya’da devam ettiği sorusu gelmedi. Hâlbuki Fuat Sezgin’in hayatı da bir Türkiye klasiğinin tekrarından başka bir şey değildi.
“Biz Türkler başarılı insanları önce “sakıncalı” yapar, ardından “vatan haini” damgası vurarak ihraç eder ve yurtdışına sürgüne göndeririz. Yıllar sonra da “kahraman” ilan ederek “ne kadar değerli bir insan olduğunu günlerce anlatırız”.
Sezgin Hoca’nın başına gelen de tam olarak buydu.
RİTTER’İN TALEBESİ FUAT SEZGİN
1924 yılında Bitlis’te doğan Fuat Sezgin, ilk ve orta öğretimini Doğubayazıt ve Erzurum’da yaptı. Osmanlı döneminde kadılık yapan babası, mevcut kanunlarla adaletin tesis edilemeyeceği düşüncesiyle bu görevi bırakmış ve hayatını hocalık yaparak devam ettirmişti.
Fuat Sezgin üniversite eğitimini İstanbul Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamladı. Şark’taki çocukluk ve ilk gençlik yılları sonrasında İstanbul’da önemli bir bilim ve kültür ortamıyla karşılaştı.
Üniversite eğitimi sırasında dünyaca meşhur Alman şarkiyatçı Prof. Hellmut Ritter’in talebesi oldu. Sezgin, öğrenimi sırasında Ritter’den çok fazla etkilendi ve hayatı boyunca da Ritter’in etkisi altında kaldı.
Ritter’in yanında İslam yazmalarını keşfetti ve İslam bilim tarihine yönelmesinde onun büyük bir etkisi oldu.
Ritter, o yılların Türkiye’sindeki kanaatlerin aksine Biruni, Harezmi ve İbnü’l Heysem gibi isimleri sayarak bu kişilerin Batı’nın meşhur bilginleriyle eşdeğer olduklarını söylemiş ve Sezgin’in düşünce dünyasında önemli bir çığır açmıştı.

Hoca’nın Arapçasının gelişmesinde de Ritter’in önerisiyle babasından kalan otuz ciltlik Taberi Tefsiri’ni bitirmesi büyük bir katkı sağladı. Ayrıca meşhur Alman oryantalist Carl Brockelman’ın çalışmalarındaki eksiklikleri fark etmesinin de İslam tarihine ilgisini artırdığı anlaşılmaktadır.
1947’de lisans eğitimini bitiren Sezgin, Ritter’in yanında doktorasını tamamladı. 1954 yılında kabul edilen “Buhari’nin Kaynakları” adlı doçentlik tezinde de hadislerin 7. Yüzyıla kadar giden yazılı kaynaklara dayandığını savundu. Sezgin, Ankara ve İstanbul Üniversitelerindeki asistanlık görevleri sonrasında da Doçent olarak İstanbul Üniversitesi’nde akademik hayatına devam etti.
BİR GECEDE “SAKINCALI HOCA”
Her olağanüstü dönemde olduğu gibi 27 Mayıs darbesi sonrasında da üniversite hedef alınarak bir tasfiye hareketine girişildi. 27 Mayıs darbecilerinin organize ettiği ve dönemin Milli Eğitim Bakanı’nın bile haberi olmadığını söylediği bir liste hazırlandı. Hazırlanan listelerde hiçbir kıstas yoktu ve ihbarlarla “Kürt milliyetçisi, Türk milliyetçisi, seküler, dindar, sağcı, solcu” denilerek toplam 147 kişi üniversitelerden ihraç edildi.
27 Mayıs’a destek veren hocaların bile yer aldığı listede Fuat Sezgin’in de ismi vardı. Sezgin Hoca çeşitli röportajlarda ihraç hadisesine çok kısa yer vermiş ve MBK içinde bir subaya isminin verilmesinden dolayı listeye dâhil edildiğini ifade ederek “muhbir” kişinin “Şarkiyat Enstitüsü’nde görev yapan ve çalışmalarını kıskanan bir Hoca” olduğunu söylemiştir. Bu kişinin ismi sorulduğunda da “Artık geçmiş, boş verin, nasıl olsa Allah’a hesabını verecek, uğraşmaya değmez” cevabını vermiştir.
İhraçla beraber Hoca için yeni bir hayat başladı. Türkiye’de “gelecek” ümidi kalmayan Sezgin, olağanüstü dönem mağdurlarının çoğu gibi yurtdışına çıkmayı tercih etti. Hoca, Almanya’ya gitti ve kendisi için yeni bir çalışma ortamı buldu.
Başlangıçta “misafir doçent” olarak çalıştı. Bu sırada tabii bilimler alanında ikinci bir doktora yaptı ve ayrıca doçentlik tezi hazırlayarak 1965’de Frankfurt Üniversitesi’nde Profesör oldu.
ALMANYA’DAKİ ÇALIŞMALARI
Sezgin Hoca, Frankfurt Üniversitesi’ndeki çalışmalarını “Arap İslam Kültür Çevresinin Tabii Bilimler Tarihi” alanında yoğunlaştırdı. İstanbul’da başladığı ve 1967’den 2000’e kadar süren Arap İslam Edebiyatı Tarihi çalışmasını “Geschichte Des Arabischen Schrifttums” adıyla on üç cilt olarak tamamladı.
Bütün bu çalışmaların sonucunda; Kur’ân, Hadis, Fıkıh, Tarih, Edebiyat, Tıp, Farmakoloji, Kimya, Matematik, Astronomi, Astroloji, Meteoroloji, Coğrafya ve benzeri bilim dallarının tarihsel sürecini anlatan hacimli bir eser ortaya çıktı. Bu eserin ilk cildinden itibaren müsteşriklerin birçok yaklaşımını da sorgulayan Sezgin, bütün dünyada büyük bir şöhret kazandı.

Sezgin’in başarısında, çalışmalarına Alman Araştırma Kurumu’nun ve Frankfurt Üniversitesi’nin verdiği destekler büyük bir rol oynadı. Fuat Hoca bir röportajda kendisinin Almanya’da böyle bir ortama kavuşmasını sağladıkları için 27 Mayıs darbecilerine teşekkür bile etti.
Sezgin’in en farklı yönü çalışmalarının sadece eserlerinde kalmamasıdır. Fuat Hoca eserlerinde geçen her alet ve bilimsel araç gerecin bir numunesini yaptırarak bunların sergilendiği Arap İslam Eserleri Tarihi Müzesi’ni kurdu. Burada, üniversitenin desteğiyle Müslüman bilim adamlarının geliştirdiği sekiz yüz kadar aletin prototipi sergilenmektedir.
Sezgin bütün bu çalışmalarında “İslam kültür tarihinin dünya bilimler tarihindeki yeri nedir?” sorusunun cevabını aradığını ifade etmektedir. Yıllar sonra dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Sezgin’i çalıştığı enstitüde ziyaret etti ve devlet bir nevi kendisine “pardon” diyerek özür diledi.
BAŞARI SIRRI
Sezgin’in başarısının altında Almanya’da bulduğu mükemmel akademik ortamın yanında kendi kişiliğinin de önemli bir payı olduğu muhakkaktır. Zamanın kıymetini çok iyi bilen Sezgin, hayatında sadece üç randevuya vaktinde yetişemediğini ve bunları hiç unutmadığını anlatmaktadır.
Fuat Sezgin, bilim adamına emekliliği ve tatil yapmayı yakıştıramamaktadır. Günlük on yedi saat çalışmayı prensip edinmiş ve bunda hocası Ritter’in etkisi olmuştur.
Sezgin’in günde on dört saat çalıştığını söylemesi üzerine Ritter, bu sürenin bir bilim adamı için yeterli olmadığını söylemiş ve çalışma süresini artırmıştır. Bu temposunu yıllarca devam ettirmiş, ancak yetmiş yaşından sonra günde on üç on dört saat çalışmıştır.
1966 yılında, ihtida eden bir Alman’la evlenmiş ve evlendiği gün bile çalışmalarına devam etmiştir. Yine röportajlarında yemek için fazla harcanan zamanı bile israf olarak gördüğünü söylemektedir.
Sezgin’e göre Türkler ve Müslümanlar “okumayan” toplumlara dönüşmüştür. Çare çok okumak ve bunun yanında mutlaka yabancı dil öğrenmektir.
Süryanice, Arapça, İbranice ve Latinceyi bu dillerdeki eserleri okuyacak derecede bilen Hoca’nın yakınları kendisinin yirmi yedi dil bildiğini iddia etmektedirler. Çalışmalarında ihtiyaç hissedince elli üç yaşından sonra Rusça ve Portekizceyi öğrenmesi Hoca’nın azmine iyi bir örnektir.
NEDEN BÖYLEYİZ?
Hemen her dönemde ülkemizin yetiştirdiği insanların kıymetinin bilinmediği ve sudan sebeplerle yokluğa mahkûm edildikleri görülmektedir. Yıllar önce Sezgin Hoca’nın yaşadıklarının çok daha fazlasını şu anda yüz binlerce insanımız ve binlerce akademisyen yaşamaktadır.
Bugün 15 Temmuz uğursuz darbesiyle hiçbir ilgisi olmayan binlerce akademisyen açlığa mahkûm edilmiş durumdadır. 1960’tan farklı olarak bu insanların çalışmalarını sürdürebilmeleri için yurt dışına çıkışlarına da izin verilmemektedir.
Bu tür olayların temel nedeni, ülkemizde gücü ele geçiren iktidarların “muhalif” gördüğü her kesimi yok etmek istemeleridir. Bunun için her türlü yola başvurulmakta ve çok büyük mağduriyetler yaşanmaktadır.
Yıllar sonra yapılan hatalar anlaşılmakta ve bazı mağdurlar büyük bir kahramana dönüştürülmektedir. Elbette her mağdur Fuat Hoca kadar şanslı olmamakta ve intikam duygusunun faturasını hayatıyla ya da çok büyük kayıplarla ödemektedir.
Asıl ilginç olan bütün bu gerçekler bilindiği halde her mağduriyetin bir öncekinden daha ağır bir şekilde yaşanmasıdır. Temennimiz bugün de daha fazla acı yaşanmadan mağduriyetlerin sona erdirilmesidir.
Kaynakça: M. Çebi, Aksiyon, S. 889; T. Korkmaz, 20. YY. İslam Bilim Tarihi Çalışmaları, George Sarton ve Fuat Sezgin Örneği, MÜ SBE yüksek lisans tezi, 2009; A. Karakaş, 20. Yüzyıl Hadis Eksenli Oksidentalizm Çalışmaları: Fuat Sezgin Örneği, ÇÜ SBE doktora tezi, 2015..
(TR724)