Bayrağımıza “Ay-Yıldız” Yerine “Huni” Mi Koysak?

Yorum | Veysel Ayhan

İnsan için en büyük nimet akıl. O nedenle “Allah, mahvetmek istediği kimsenin önce aklını alır.” derler.
Sizce bunlarda akıl kaldı mı?
Türk Tabipleri Birliği geçtiğimiz yıllarda şöyle bir açıklama yapmıştı: “Bizler hekimiz. İnsanın binbir ruh halini, binbir duygu durumunu biliriz. Başbakan Erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz. Fevkalade endişe duyuyoruz. Kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz. Endişemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.”
Yönetmen ve doktor Mustafa Altıoklar “Narsistik kişilik bozukluğu var, geri adım atmaz. Kendisine rapor vermek lazım, 46 raporu…” demişti.

Prompter’sız konuşamıyor. TV’de kimseyle tartışamıyor. Yandaş gazetecilere önceden verilen soruların cevaplarını bile ezberleyemiyor. Kağıttan okuyor. Hatta tek defada “Zonguldak” diyemiyor! Ve geldiğimiz noktada Erdoğan, hiçbir ruh sağlığı doktorundan “Sağlam” raporu alamaz.

Sonra hakkında hakkında dava açılınca “Hakaret etmedim, aşağılama yapmadım. Teşbih yapmadım. Bir doktor olarak teşhis koydum. Türkiye’de idari konumda olan herkesin her yıl fiziksel ve ruhsal check up’tan geçirilmeleri gerekir. Bu Amerika’da böyledir. Obama’nın her sene, akıl sağlığı dahil olmak üzere, sağlık raporu açıklanır…”
Erdoğan’ın tüm geçmişi bir yana sadece son 1 haftası bile yeterince vahim. Her hangi bir ülkede aşağıdaki sözleri eden bir insan için meclis, akıl sağlığı raporu ister.
SARAY GECELERİ!
Düşünün Türkiye sahip olduğu teknoloji ile sadece uçakların yolcu koltuğunu yapılabiliyor. Ama Erdoğan şunu dedi:
“Biz artık hamdolsun kendi şu anda uzaya araçlarımızı gönderdik ve bazı ülkeler bize şu anda üye olmaya başladı ki bize üye olmak suretiyle oradan tabii ki ilk üye olanlar daha ucuz bedellerle bizim bu imkanlarımızdan istifade eder hale geldiler.”
Hiç bir uzay çalışması olmayan ve Nasa’da çalışan tek vatandaşını bile tutuklatan Erdoğan hızını alamıyor:
“Şu anda uzay bilimleriyle alakalı, öncelikle uzaya uydu fırlatma çalışmalarını başlattık…, uzaya belki biz de astronot gönderme noktasına geleceğiz.” 
Bir Türksat uydusu var ama onu da ne inşa eden ne de fırlatan biziz.
Tarihleri karıştırıyor. 1954’te doğmuş ama kendini 1944’te doğmuş sanıyor:
“Ben 75 öğrencili sınıflarda okuduğum zaman, tek partili dönemdi, yani CHP’nin iktidarda olduğu dönemdi.”
Doğduğu tarihten 4 yıl önce çok partili hayata geçilmişti ve CHP iktidar değildi.
“75 kişilik sınıfı” kendi ilkokul sınıf arkadaşı yalanlıyor: “Sınıfımız 35 kişilikti” diyor.
Sizce bu adamın aklı yerinde mi?
Aşağıdaki sözü Hürriyet, twit attığında inanamadım. Hürriyet’in çakma bir parodi hesabıdır sandım. Değilmiş.
“Biz gelmeden önce MR mı vardı, tomografi mi vardı? Geldiğimizde birkaç tane kırık dökük ambulans vardı. Eskiden köpeklerin çektiği ambulans ile götürülürdü. Şimdi paletli ambulanslarla bu işi yapıyoruz.”
MR, Türkiye’ye 29 yıl önce, Tomografi ise 32 yıl önce  gelmiş.
Erdoğan, belgesel de seyretmez. Sözünü ettiği “Köpeklerin çektiği kızaklar”ı rüyasında görmüş olmalı.
Bunların bir kısmı Mitomani’ye giriyor.
Alman doktor Anton Delbruck, otomatik olarak rahat yalan atmayı “mitomani” olarak isimlendiriyor. Bu hastalar zamanla sadece yalanların değil, gerçeğin ucunu da büsbütün kaçırır. Mitomani hastası, olmasını istediklerini, olmuş gibi hayal eder. Bu hayale birkaç yalan tekrarından sonra inanır.
VE SEÇİM ÖNCESİ MİTOMANİ FIRTINASI
Aahh kardeşlerim aahh, Adıyaman’da havalimanı var mıydı, biz yaptık biz” 
Oysa Adıyaman havalimanı 1998’de açılmış.
Ya biz geldik, Adnan Menderes Havalimanı’nı yaptık ya.”
Adnan Menderes Havalimanı 1987’de açıldı.
Üniversiteyi Isparta’ya kim yaptı? Üniversiteyi Isparta’ya kim getirdi? Biz getirdik biz.” 
Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nin kuruluş tarihi 1992.
‘’Yap-İşlet-Devret uygulamasını Türkiye’ye biz getirdik…’’ 
Oysa ilk olarak 1984’te Özal tarafından uygulanıyor.
‘’Geldiğimizde Türkiye G20’de miydi, şimdi G20’de…’’
G20, 1999’da kuruldu ve Türkiye o tarihten bu yana üyesi.
Dolar almış başını gidiyor. Paramızın muz cumhuriyetlerinin parasıyla değersizleşme yarışında ama konuşuyor:
“Ekonomi performansıyla dünya çapında bir efsaneyiz.”
EN BÜYÜK PROJESİ
Her 1000 kişiden sadece 1’inin kitap okuduğu, milyonlarca işsiz insanın kıraathanelerde ömür çürüttüğü ülkenin cumhurbaşkanı kahvehaneleri büyütmeyi proje olarak sunuyor.
“Millet Kıraathaneleri kuruyoruz. Kekler çaylar, ne güzel değil mi, size de bu yakışır, biz bunlara kafa yoruyoruz.”
Kafa bu, kafa yorduğu mevzu da bu.
Kıraathanede internet de olacak. Kek ve çay da olacak”
Devlet Bahçeli, aklını Saray bahçesine gömmeden önce şöyle diyordu:
“Erdoğan, artık tedaviye cevap vermeyecek klinik bir vakadır.”
The New York Times ise ta 2014’te gidişatı işaret etmişti: “Erdoğan’ın eleştiri ve muhalefeti boğmaya yönelik çabaları paralel evrende yaşayan otoriter bir lidere işaret ediyor. Paranoyak kabadayılığı derin kaygı verici.”
Şimdi prompter’sız konuşamıyor. TV’de kimseyle tartışamıyor. Yandaş gazetecilere önceden verilen soruların cevaplarını bile ezberleyemiyor. Kağıttan okuyor.
Hatta tek defada “Zonguldak” diyemiyor!
Ve geldiğimiz noktada Erdoğan, hiçbir ruh sağlığı doktorundan “Sağlam” raporu alamaz.
Sadece o, aklını yitirse iyi.
Saman ithal eden ülkenin Başbakanı hayal dünyasında yaşıyor:
“Avrupa’da tarımda bir numarayız” diyor. AKP sıraları bile kahkahalarla gülünce “Niye gülüyorsunuz” diye öfkeleniyor.
Ekonomi Bakanı:
“24 Haziran’dan sonra dünyada ilk 10’da, Avrupa’da ilk 3 içinde olacağız…’’ diyor.
Yüzlerce örnek sıralanabilir.
Peki böyle bir partinin seçmeni ne der? Şöyle diyor:
“Konya’da 5 mühendisimiz bir tank yapmış. Hem tank hem helikopter oluyor.” 
Tencere ve kapak çok uyumlu.
Bayrağımızdaki “ay-yıldız”ı çıkarıp yerine “huni” logosu yerleştirmenin zamanı gelmedi mi sizce?
24 Haziran, bu “huni”nin fiili durumdan resmiyete geçiş seçiminin yapılacağı gün.
Allah memlekete acısın.
(tr724)