Yorum | Naci Karadağ
Bugün size totaliter rejimlerde sivil kurum anlayışı nasıl bükümlenip, ağzı gözü yamultulur, zorbalığa teslim olan bilim kendini nasıl kepaze eder onu anlatacağım ve akabinde trajikomedi bağlamında da üstüne biraz mizah sosu ekleyeceğim. Elbette güleceğiz ama aslında eğlenceli değil olan bitenler!
Nasrettin Hoca saz çalarken, bir eli sabit tutuyormuş. “Hoca” demişler, “Başkaları saz çalarken o sabit tuttuğunuz eli gezdiriyor yukarı aşağı” Hoca bozulmuş ama yapıştırmış da cevabı; “Onlar benim tuttuğum yeri arıyorlar!”
Tayyip Erdoğan ve avenesinin şahane bir buluşları var, işlerine gelmeyen her şeyi terörist ve hainlikle itham etmeleri.
İsterseniz çok fazla, meselenin “Big Bang”ına girmeden azıcık daha geniş bir çerçeveyle başlayalım ki tablo daha net ortaya çıksın.
Dün (yani 25 Mayıs 2018) Berlin’de enteresan bir toplantı gerçekleştirildi. Markgrafenstrasse 67, Vicom Festsaal’de yapılan toplantının ana başlığı: “24 Haziran Seçimleri ve Türkiye’nin Geleceği”ydi. Geçen seçimler öncesi Tayyip Erdoğan ve iktidar çevrelerinin karıştırdığı Avrupa bu seçimlerde ihtiyatı elden bırakmadığı için, özellikle AKP’lilere karşı çok dikkatli. Erdoğan ve görevlendirdiği siyasilerin Avrupa’ya gelip “Alçak batı ülkemizde oyun oynuyor” içerikli gösteri yapmasına izin vermiyorlar bu seçimde. Metin Külünk gibi isimler de çete ve kriminal meselelerden dolayı zaten sadece Avrupa değil, belki Türkiye dışına bile çıkamaz sanırım.
Geriye yukarıdaki toplantılar gibi örtülü propaganda organizasyonları yapılıyor. Bu toplantı, seçimlere kadar yapılacak olan bir dizi toplantının ilkiydi. Bundan sonra sadece Almanya’da 9 tane daha böyle toplantı adına AKP propagandası yapacak organizasyon tertip edilmiş.
Tabii ki bu toplantıların bütün bütçe, masraflar ve konuşmacılar iktidar tarafından sağlanıyor.
Nitekim dünkü toplantıyı da SETA isimli kuruluş gerçekleştirdi.
Bu ismi daha önce duymuşsunuzdur şüphesiz. Bilmiyorsanız yukarıda linkini verdim girip inceleyebilirsiniz. Ama şunu söyleyeyim, tıpkı İstanbul binası gibi son derece gizemli bir yapı olan SETA hakkında kurumsal çok fazla bir şey öğrenme şansınız yok.
Neden İstanbul binasının önemini vurguladım?
İstanbul – Edirnekapı sırtlarında adeta bir kale gibi yükselen SETA mimari açısından Saray’ı andırsa da bir araştırma merkezinden ziyade istihbarat merkezi gizemine sahip. Mezarlıktaki mezarların nakliyle oluşturulan alan, yandaki garajla birleştirilip elde edilmiş. Bir otelciden dinlemiştim; ruhsat alabilmek için tek şart koşmuş belediye; bu alanı alıp, projesi kendilerine verilecek olan binayı yapıp bitirdikten sonra otellerine ruhsat verilebileceğini söylemiş en üst belediye yetkilisi. Yazık şimdi kendisi siyasette değil artık!
Konumuz bu olmadığı için başka zaman yeri gelirse bu meseleyi derinlemesine ele alırız. Örtülü ödenek milyar dolarlarının nerelere harcandığının konuşulacağı günler de gelecektir elbet!
İbrahim Kalın tarafından kurulan ve ondan sonraki yapılanmasında bir parti için bile değil sadece bir kişi için; Recep Tayyip Erdoğan için çalışan bir sivil görünümlü devlet-şahıs kurumundan bahsediyoruz. Ki bu tür yapılarda genellikle tek adam rejimlerinde rastlamak mümkündür.
Bu sebeple AKP’liler de çok bilmez bu SETA nedir, ne iş yapar, değirmenin suyu nereden gelir, diye. Sadece arada bir yaptıkları seminer, sempozyum ve hazırladıkları manipülatif raporlar ile “Reis” iktidarını inşa etmek için çaba harcadığını bilirler. Türkiye’de artık hiçbir şey şeffaf olmadığı için bu kuruluşun bütçesini, personel sayısını filan bilemiyoruz. Günahı kaynağımın boynuna, SETA’nın alt kadrosu belki çok mütevazı şartlarda çalışıyor ama yönetim kadrosunun maaşlarını yazsam kimse inanmaz. Şu kadarını söyleyeyim, yıllık gideri milyar dolara ulaşmış durumda. Ancak dediğim gibi bu rakamı teyit edebilme şansımız yok, çünkü merak ettiğimiz anda hain ilan edilmemiz an meselesi olur!
Bu kuruluş (artık ne kadar kuruluş denilebilir, kamuoyunun takdirine şey ediyoruz) 2012 yılında “Türkiye’nin gençlik profili” başlıklı bir anket – araştırma arası tuhaf bir “şey” yayınladı. Baştan sona çarpıtılmış, belli bir amaca hizmet eden, bilimsellikten ve gerçeklikten uzak bu çalışmaya bakılırsa 15-29 yaş aralığını kapsayan anketlerinde hayranlık duyulan lider sorusunda ilk sırada % 22 ile Recep Tayyip Erdoğan olarak açıkladı. Hadi diyelim bunda gerçeklik payı vardı. İlginç olan gençlerin yüzde 4’lük bir kısmı Atatürk hayranıydı! En beğenilen dizinin de Kurtlar Vadisi olduğunu hatırlatalım. Daha sonra kitaba dönüştürdükleri bu ucube şey bir anda kayıplara karıştı nedense.
Ancak esas mesele bu da değildi. SETA, kısa süre içinde cemaate yapılması planlanan operasyonların işaret fişeğini çakıyordu. Nitekim bu konuda haber yapan Todays Zaman (Bu gazetenin arşivlerini imha ettikleri için link veremiyorum) gazetesine adeta ateş püskürdüler. (Yaptıkları basın açıklaması şurada) Önce dershaneleri kapatma çalışmaları, ardından cemaate bağlı olan eğitim kurumlarına çökeceklerini bu araştırma vesilesiyle açık etmişlerdi. Nitekim bir süre sonra bu araştırma kitabı bir anda buhar oluverdi (Link burda ama sayfayı göremeyeceksiniz maalesef) Onun yerine amaçlamayı elde ettikleri kısımları özet olarak kullanmaya devam ettiler. (şuraya bakınız)
Bu çalışmadan geriye sadece şu minik foto kaldığı için bununla idare edeceğiz.
Baştan sona manipülasyon ve algı mühendisliği yapan bu tür çalışmaların giderek sıklaşan bir periyotla devam ettiğini söylemek şaşırtıcı olmayacaktır. Toplumdan ziyade tek adam rejimi için arzu edilen sonuca göre araştırmalar yaptığını iddia eden garip bir kuruluş SETA. Bağımlı bu tür organların şöyle bir durumu vardır; önce netice yazılır ve o neticeyi dolduracak araştırmalar, tahliller alt kısma ekleştirilir.
İşte bu SETA, artık Erdoğan ve AKP’nin giremediği yerlere sivil organizasyon adına girip algı oluşturmaya çalışıyor. Sadece AKP ile ilgili de değil, Erdoğan’ın arzu ettiği herhangi bir ülkede (Mısır, Suriye, İran, balkan ülkeleri, Kıbrıs vs…) faaliyet göstermeyi sürekli olarak deniyor. SETA’nın yaptığı tüm araştırmaların ya doğrudan ya da dolaylı olarak Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkili olması sanırım Dünya araştırma tarihin en büyük tesadüflerinden biri olarak açıklanabilir!
Geçiyoruz…
SETA’nın son araştırma şahikasına geliyoruz…
Türk Medyasında Terörün Ele Alınışı isimli yine dünya bilimsel araştırma tarihine utançla geçebilmeye aday bir çalışma. Baştan sona devlete eklemlenmiş medya anlayışı öven, en minik eleştiri ihanet ve terörizmle ilintilendiren bir anlayışın elinden çıkan ve elbette havuz medyasını kutsayan bir içeriğe sahip bu saçmalık topağını aslında vakti olan biri yabancı dillere çevirip bu iktidarın medya, terör ve özgürlük anlayışı olarak dünya kamuoyuna sunsa Türkiye’de niye bu kadar gazeteci hapiste sorusunu kimse sormayacaktır emin olunuz.
Bilimsellikten ziyade “Reis’in hoşuna gidecek bir şeyler yazalım da” mantığıyla boca edilmiş bilimsel ve etik seviyesi yerlerde sürünen bir utanç belgesi olarak halen SETA’nın arşivinde bulunan bu çalışma ve hazırlayanların bir süre sonra okullarda “yengeç eğitim modeli” olarak okutulacağından eminim.
Baştan sona Milli Güç faşizan zihniyetinin yansıması olarak medyayı araçsallaştıran ve iktidarın, siyasi erkin “başarısız” olarak nitelendirilmesinin bile terörist olmaya yetebileceğini vurgulayan, iktidarı övmemenin bir habercilik eksikliği olduğunu savunan, en önemlisi de sansürü kutsayıp tavsiye eden bir bilimsel araştırma ile karşı karşıyayız! (Buradan PDF indirebilirsiniz)
Bu tür bilimsel ve sivil (!) kuruluşların böylesine çalışmalarından sonra, ülkeyi yöneten zihniyette oluşan, “kımıldayan her şey haindir!” zihniyeti çok sürpriz olmayacaktı elbette.
Gezi parkı olaylarından başlayarak giderek yükselen bir ivme ile günde on-on beş çeşit terörist ve hain üretebilme kapasitesine ulaşmış durumda mevcut iktidar cenahı.
Gezi’cileri biliyorsunuz; çapulculuktan çok kısa sürede terörist ve vatan hainliğine terfi etmişlerdi.
Yazı teröristleri geldi sonra. Yüzlerce yazar, çizer, gazeteci yazarak terör yapmak gibi bir tuhaf suç ile tutuklandı. Kaç bini işsiz kaldı bilen yok. Yazmak bir terör eylemiydi SETA’nın ambalajladığı zihniyete göre!
Şarkı söyleyerek terör yapanı mı ararsınız, oy vererek terörizmi tırmandıran mı?
Hepsini bu iktidar döneminde gördük.
“Sen önce dişlerini fırçala” dedikten sonra bir dakikada vatandaşlıktan teröristliğe geçen ablayı izlemediniz mi?
‘Kürtaj Dede’nin tehdit ettiği hani!
Twit atarak terör eylemi gerçekleştirme iddiası bir şekilde anlaşılabilir ama içli köfte yaparak, kermes düzenleyerek terör yapan insanların varlığını keşfetmek bu iktidara nasip oldu yine!
50 yaşındaki teyzeye vurmuşlar kelepçeyi götürüyorlar. Balkondan bakan vatandaşlar konuşuyor:
-Hatçe teyze değil mi o, suçu neymiş?
-Sarma sarmış terörist!
Ertesi gün havuzun manşeti:
“Sarma yaparak terörü destekleyen hainler yakalandı, 6 kilo sarmaya devlet el koydu!”
Madenci tekmeleyen danışmanın ceza almasını beklerken “dayak yiyerek terör yapan madenci” de görmüş olduk!
Bugünlerde en kolay şey iktidar ve yandaşlarının beğenmediklerini terörle suçlaması.
Dolar terörü, ekonomik terör, kur terörü, doviz hainliği, borsa anarşistliği ve daha neler neler!
Vicdanlı mısın?
Ahan da terörist…
Çalmıyor musun?
İşte vatan ha(y)ini!
Reis’i yağlayıp yıkamıyor musun?
Terör destekçisi…
Yaşanan aptallıklara, saçmalıklara, vicdansızlıklara “bir dakika” diyecek gibi mi oluyorsun?
İşte bunlar hep terör, hep vatan hainliği…
(TR724)